Anasayfa
22-07-2024
Hikmet amcam ve berber dükkanı
Hikmet amcamı geçtiğimiz günlerde 86 yaşında ebediyete uğurladık. Bir yakınınızı kaybettiğiniz zaman onunla birlikte sanki bir çok anınızın, bir çok yaşanmışlığın da göçüp gittiğini hissedersiniz. En azından ilk saatlerde veya günlerde bu his kaplar içinizi.

Yakınınızı son yolculuğa uğurladıktan sonra da onunla birlikte yaşanan anılar gelir yavaş yavaş gözünüzün önüne. Klasik tabirle yaşananlar “film şeridi” gibi zihninizde canlanmaya başlar. Amcam Hikmet Ahmetoğlu, 1938 yılında İskeçe’de dünyaya geldi. Arenmahalle’de yaşadı. Arenmahalle müezzini Ahmet dedemin ilk çocuğu olan Hikmet amcam, şehrimizin en eski ve tanınmış esnaflarından biriydi. Berber dükkanı sadece bir berber dükkanı değil, İskeçe’nin farklı simalarının uğradığı, farklı konuların konuşulduğu bir yerdi.

Çocukken yaz tatilinin bir kısmını, amcamın berber dükkanında çıraklık yaparak geçirirdim. Evdeki büyüklerimin “Yeri belli olsun, okusa da eli bir sanata yatkın olsun” tavsiye ve yol göstermelerine uyarak amcamın berber dükkanında yazları çıraklık yapan bir çocuk olarak Hikmet amcamla yaşadığım günler ve anılar yaşamımda önemli bir yer tutmuş ve rol oynamıştır. Bahsettiğim dönem 1980’li yıllar.

Esnaftan tutun da, öğretmenlere kadar, işçisinden, çiftçisinden, eski milletvekilinden, doktoruna, avukatına ve gazetecisine kadar birçok insanın berber dükkanına girip çıktığını gördüm, şahit oldum, yaşadım. Asıl önemli olan da bu insanlarla yapılan sohbetlere şahit olmaktı. Halkın, toplumun tam ortasında olup da bu muhabbetlere, konuşmalara şahit olmanın, hatta dahil olmanın bir genç için paha biçilmez değerde olduğunu tabii ki sonradan fark ettim. Örneğin müşterilerden biri olan Batı Trakya Türklerinde en uzun süre milletvekilliği yapan ve Batı Trakya Türk basın tarihinde yayımladığı “Trakya” gazetesiyle özel bir yere sahip olan Osman Nuri Fettahoğlu’nu unutmam mümkün değil. Amcamın “Nuri efendi gelince kapıda karşıla, şapkasını ve bastonunu al. Ama önce mutlaka hoş geldiniz de, selam ver” sözleri hala kulaklarımda. Nuri Fettahoğlu amcamın düzenli müşterilerinden biriydi. Onunla yapılan sohbetlerin farklı bir ağırlığının olduğunu hissedebiliyor, ben de bir şeyler öğrenmeye, kapmaya çalışıyordum. Batı Trakya Türk Azınlığının mücadelesinde yer alan, hapis cezasına çarptırılan Salih Sülko’yu da yine amcamın berber dükkanında tanıdım. Kibar ancak kararlı ve istikrarlı karakteriyle Salih Sülko da yine zihnimde yer eden şahsiyetlerden biri olmuştu. Öte yandan oldukça genç yaşta vefat eden İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesi öğretmenlerinden Enver Kasapoğlu. Enver bey de hem dükkanın müşterisi, hem de kısa süre çalıştırdığı bakkal dükkanıyla amcamın iş yerinin komşusuydu. İskeçe’de “Yankı” adında bir gazete çıkaran Enver bey, benim çocuk zihnimde hep elinde bir gazeteyle kalmış. Berber dükkanına ne zaman gelse masanın üstünde bulduğu gazeteleri eline alır, uzun uzun okurdu. Sonra da amcamla veya dükkanda o sırada kimler varsa üzerinde yorum yapar, sohbet döner dolaşır Batı Trakya’yı ilgilendiren meselelere gelirdi. Enver beyin bir gün gazetenin reklamını doğrularcasına “Bu Hürriyet gerçekten büyük gazete” ifadesini bugün gibi anımsıyorum. Ha, bir de Nuri efendi çok uzun uzun gazete okurdu. Hem de hiç ara vermeden.

Amcamın dükkanının komşularından biri de dönemin İskeçe Müftüsü Mustafa Hilmi’nin eviydi. Müftünün evine giren çıkanları bir çocuğun merakıyla takip ettiğimi hatırlarım. Hatta daha da küçük yaşlarda babaannemle birlikte benim de o eve gitmişliğim vardı.

Köylerden berber dükkanına gelen müşterilerin sohbetlerine de doyum olmazdı. Tütünlerin toplanamadığından tutun da, mısırların sulanamadığına kadar, düğün hazırlıklarından tıraş olacak zamanı bulamadığı için yakınanlara kadar, satın aldığı traktörden istediği gibi randıman alamayan çiftçiye kadar, İstanbul’a veya Bursa’ya taşınmak için karar aşamasında olanların sohbetlerine, Almanya’dan gelen ve arabası arıza yaptığı için tatili zehir olan gurbetçiye kadar. Dediğim gibi toplumun ve halkın tam ortasında bir esnaf ve bir kişiydi amcam. Amcamın çok genç yaşta, böbrek yetmezliğinden kaybettiği oğlu Mustafa abimin sağlık sorunlarıyla ilgili konular ise içinde acı barındıran ancak kabullenilmesi gereken hayatın bir gerçeği olarak zihnimde ve anılarımda yerini koruyor.

Benim için berber dükkanındaki en canlı anılar ise Batı Trakya’da o dönemde yayımlanan Türkçe gazetelerin gelmesiydi. Yıllar sonra benim de aynı mesleği yapmamda belki de en önemli etkenlerden biriydi bu olay. İnternetin olmadığı, hatta televizyon kanallarının dahi devlet televizyonlarıyla sınırlı olduğu, telefonun bile çok az evde olduğu dönemden bahsediyorum. Memlekette olup biteni önemli ölçüde gazeteden öğrendiğimiz yıllar. Türkçe gazeteler dükkana gelirken daha elime alır, Enver beyden önce ben okurdum. Sonra gelsin yorumlar, fikirler, görüşler. Yine her gün dükkan için, gazete ve dergi satan Karpuzas’dan Thessaloniki ve FOS (Olimpiakos gazetesine yakınlığıyla bilinen spor gazetesi) gazetelerini de ben alırdım.

Bir yakınımı kaybetmek, yıllar önce yaşadıklarımı arşivden bulmuşçasına hatırlattı bana. Bu anları ve anıları siz okurlarımla paylaşmak istedim. Ve aslında bir kez daha gördüm ki, toplumun sorunları ve beklentileri büyük oranda değişmemiş. Bugün bir kez daha anlıyorum ki, Berber Hikmet’in çırağı olarak öğrendiklerim benim için çok değerliydi.
Güle güle Hikmet amca. Mekanın cennet olsun. Seni unutmayacağım…

22 Temmuz 2024 Pazartesi 14:15

Diğer yazılar >