11-11-2019
İKİ FARKLI OLAY, BİR YÖNTEM,
TEK BAKIŞ AÇISI
Önceki sayımızda işlemiştik. Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği'nin İskeçe'deki yeni şubesinin açılış etkinliğine katılan İskeçe Belediye Başkanı Manolis Çepelis'in bölgemizde ve ülke genelindeki bazı çevreler tarafından siyasi anlamda linç edilmeye çalışılmasını ele almıştık. Bu olay daha tazeyken benzer olaylara şahit olmamız, işin boyutunun farklı olabileceği izlenimini doğuruyor.
Açıklamaya çalışalım. 16 Ekim 2019 Çarşamba günü Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği'nin İskeçe'deki yeni şubesinin açılışı vesilesiyle bir etkinlik düzenlendi. Müzik ve tiyatro ağırlıklı kültürel bir etkinlik oldu. Bu etkinliğe İskeçe Belediye Başkanı Manolis Çepelis de katıldı. Azınlık sivil toplum kuruluşlarından biri olan derneğin etkinliğine katılması kızılca kıyametin kopmasına yetti de, arttı bile.
Çepelis'e yapılan eleştirilerin ana eksenini şöyle özetleyebiliriz: Eleştirileri yöneltenler Çepelis'in, "Batı Trakya'nın Yunanlılığına şüphe ile yaklaşan derneğin etkinliğine katılmak" , İskeçe seçilmiş müftüsü Ahmet Mete kastedilerek "Devletin tanımadığı müftünün yer aldığı etkinliğe katılarak ona meşruiyet kazandırmak" ve "Son dönemde Yunanistan'la sorunlar yaşayan Türkiye'nin başkonsolosunun da bulunduğu etkinliğe katılmak"la suçladı. Siyasi linç boyutuna ulaşan "eleştiriler"in ana eksenini bu şekilde özetlemek mümkün. İskeçe Belediye Başkanı yerel ve ulusal basında eleştiri bombardımanına tutulurken, paranoya sınırlarını dahi aşan senaryolardan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı da nasibini aldı. Ülkesine bağlılık konusunda dünyaya örnek olabilecek azınlığımız "ülkenin milli güvenliğini tehdit eden tehlikeli grup" muamelesi gördü.
Yaşadığımız bu olayın üzerinden çok kısa bir süre sonra benzer bir olaya daha şahit olduk. Her yıl olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıldönümünde Gümülcine'deki Türk Başkonsolosluğu Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu verdi. Yine her yıl olduğu gibi bu yıl da Batı Trakyalı soydaşların yanısıra bölgemizdeki Yunanlı yetkililer de resepsiyona katıldı. Bunlar arasında Drama Metropoliti ve Doğu Makedonya - Trakya Eyalet Başkanı Hristos Metios da vardı.
Çepelis olayında yaşadığımız olayın neredeyse aynısını daha çok Drama metropoliti öne çıkartılarak bir kez daha yaşadık. Çepelis olayının adeta "kopyala - yapıştır" yöntemine şahit olduk. "Vay efendim nasıl olurmuş da metropolit Türkiye'nin Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna katılırmış" , "Metropolit hangi akla hizmet Türk Başkonsolosun verdiği davete katılırmış" , "Nasıl olur da metropolit, 'sözde müftü'yle aynı karede poz verirmiş, nasıl olur da onunla yan yana gelirmiş"
Yine aynı çevreler, yine alışık olduğumuz tarzda eleştirilerini yönelttiler. Drama Metropolitini neredeyse linç edecek boyutta saldırılarını yoğunlaştırdılar. Her iki olayda da birçok açıdan benzer yöntemler, benzer ithamlar ve saldırı boyutunda yapılan eleştiriler açısından benzerlikler var. Eleştiri ve saldırılardan aslan payını metropolit alırken, Eyalet Başkanı Metios'a da (daha düşük yoğunlukta) saldırı ve ithamlarda bulunuldu.
Sanki birileri veya bazı çevreler - odaklar ülkedeki Yunanlı yetkililerin Batı Trakya'daki azınlıkla yan yana gelmesini, azınlık kurumlarının etkinliklerine katılmasını ve belki de daha öncelikli olarak Türkiye'nin temsilcilerinin bulunduğu etkinlik ve törenlere katılmalarını engellemeye çalışıyor.
Her iki olayda da öne sürülen eleştiri ve iddialarda, Türkiye'nin kuzey Suriye'de sürdürdüğü terörle mücadele kapsamında gerçekleştirilen harekata değinilmesi meseleye farklı bir boyut getiriyor.
Hafta içinde yaşadığımız ve aslında bu tür kara propagandaların bir sonucu olarak değerlendirilebilecek bir başka olay daha oldu. Halihazırda meclis başkan yardımcısı görevini yürüten Lesvos milletvekili Haralambos Athanasiu, göçmen - mülteci sorununa dikkat çekmek amacıyla yaptığı açıklamada "Böyle giderse Lesvos yeni Rodop ili olacak" diyerek bizlerin "tehdit - tehlike söylemini bırakın" derken ne söylemeye çalıştığımızı istemese de çok güzel bir şekilde izah etti! Toplumu korkutmak ve kendince bir tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla mülteci sorununu, Batı Trakya'daki azınlık meselesiyle bağlayıverdi.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız olaylarda siyasi linç girişimleriyle kıyameti koparanları, azınlığımızı tehdit ve tehlike olarak lanse edenleri, azınlık insanının ve Türkiyeli yetkililerin yer aldığı etkinlikleri "tukaka" edenleri Selanik'teki Diavata Göçmen Merkezi önünde yapılmak istenen, şimdiden yoğun tepki alan, adeta ırkçılık ve yabancı düşmanlığı kokan "domuz etli ve alkollü eyleme" sahip çıkmalarını görmek artık bizi şaşırtmayacak!...
11 Kasım 2019 Pazartesi 15:12