05-07-2019
Haydi sandık başına!
26 Mayıs Pazar akşamıydı. Avrupa Parlamentosu seçimleri gecesi daha sonuçlar bile kesinleşmeden, SİRİZA'nın aldığı ağır yenilgi üzerine Başbakan Çipras erken seçime gideceğini açıklamıştı. Ülke gündemi daha AP seçim sonuçları analiz edilmeden çok kısa sürede yapılacak erken seçime kilitlendi. Birkaç gün içinde de erken seçimin 7 Temmuz'da yapılacağı açıklandı. 2015 yılında 2 erken seçim ve bir memorandum örneğinde olduğu gibi Yunanistan bir kez daha çok kısa bir süre içinde, -birçok kişinin ne olduğunu anlamaya vakti kalmadan- erken seçime gitti.
Ülke geneline baktığımızda Pazar günü yapılacak seçimlerin hükümet değişikliğine yol açması kuvvetle muhtemel görünüyor. Anketlere bakacak olursak ana muhalefetteki Yeni Demokrasi Partisi seçimi galip bitirecek. YDP'nin bütün hesabı, oluşan farkı korumak ve tek başına iktidar olabilmek. Başarır mı göreceğiz. SİRİZA'nın amacı ise farkı kapatmak ve mümkünse de öne geçmek. Onu da göreceğiz.
Gelelim Batı Trakya Türk Azınlığı'na. Azınlık her seçimde olduğu gibi yine temsilci ve temsilciler gönderme derdindi. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı olarak Rodop ve İskeçe'den adaylarımız olduğu için milletvekillerini de buradan çıkartabiliyoruz. 2015 yılındaki seçimlerde seçim yasasının azizliği nedeniyle azınlık maksimum vekil sayısına ulaşmıştı. Rodop ilindeki tüm milletvekilleri azınlık adaylarından seçildi. Buna İskeçe'den seçilen bir vekil de eklenince dört azınlık milletvekili dört yıl boyunca görev yapmış oldu. Bunun da asıl sebebi meclise 8 siyasi partinin girmesi nedeniyle ikinci partinin 3 vekil seçen illerdeki sandalyelerini kaybetmesi ve bunların iktidar partisi tarafından alınmasıydı.
Gelelim 7 Temmuz seçimlerine. Her seçimde olduğu gibi bu seçimlerde de azınlık milletvekili seçmenin önemine vurgu yapılıyor. Peki neden? Batı Trakya Türk Azınlığı olarak yaşadığımız sorunları, talepleri mecliste dile getirecek temsilcilerimizi meclise gönderebilmek için. Zira, oylarımıza seçeceğimiz vekillerin Batı Trakya Türk Azınlığı'nın bir anlamda sözcülüğünü yapması isteniyor. Azınlığın oylarıyla seçilen azınlık vekillerine, Batı Trakya Müslüman Türk Toplumunun sesini duyuracak temsilciler olarak bakılıyor. Halkımızın gördüğü budur. Azınlık milletvekili seçmenin önemi ve gereği de buradan kaynaklanıyor.
Azınlığın "azınlık" olmasından kaynaklanan özel sorunları ve farklı konuları var. Kimlik, eğitim, müftülük, vakıflar, dernekler gibi konular değil sadece. Bunlar tabii ki var. Ancak bunların yanı sıra geçmişte toplumumuzun maruz kaldığı ve bugün de devam eden bazı haksızlıklar, baskılar ve ayrımcılıklar nedeniyle geri kalmış azınlığın yaşadığı ekonomik ve sosyal sıkıntılar var. Örneğin ekonomik kriz, azınlık insanının yaşadığı göç sorunu, azınlık belediyelerinin ve bölgelerinin her anlamda geri bırakılmışlığı. Tüm bunların giderilmesi ve bu sorunların çözüme kavuşması için azınlığa yönelik bir politikanın benimsenmesi ve uygulamaya konması lazım. Azınlık milletvekillerine bakılırken, bu ihtiyacı dile getirecek, hatta bunun için karar alma merkezlerine ve hükümete baskı yapacak temsilciler olarak bakılıyor. Azınlık milletvekili bu nedenlerden ötürü önemli ve gerekli.
Bizim dile getirdiğimiz ve savunduğumuz "azınlık seçmeninin oyları azınlık adaylarına gitmeli" tezini ve görüşünü eleştiren bunu aşırı milliyetçilikle hatta ırkçılıkla suçlayan çevreler elbette ki hedef şaşırtmaya ve azınlığın sesini kısmaya çalışanlardır hiç şüphesiz. Batı Trakya Türk Azınlığı'nın meşru hakkını kullanarak mevcut yasal sistem içinde siyasi olarak sesini duyurmak istemesini ve bunun için gayret göstermesinin önüne neden geçilmek istenir, bunu da anlamak ve mantıklı gerekçelerle açıklamak gerçekten mümkün değil. Olsa olsa, azınlık konularıyla ilgili malum çevrelerin muzdarip olduğu "paranoya"larla açıklanabilir.
Bu süreçte azınlık seçmeninin oylarına talip olan azınlık adaylarına da görev düştüğü kanısındayım. Vatandaşlık sorunlarının ve konularının yanı sıra, azınlık meselelerinin de adaylarımız tarafından güçlü ve kararlı bir şekilde takip edilmesi ve her iki alanda da taleplerin iletilmesi ve gerekli mücadelenin verilmesi gerekiyor. Partiler "kızmasın" diye veya kamuoyunda "tukaka" edilir kaygısıyla azınlık meselelerini görmezden gelme gibi bir düşünce veya teşebbüs azınlığın oylarıyla seçilen azınlık üyesi milletvekilinin var olma nedenini zamanla ortadan kaldırır. Biz seçmenlere ve azınlık kurumlarına da bu gerçeği, oylarımıza talip olan milletvekili adaylarımıza hatırlatmak düşüyor tabii ki.
Ezcümle; Pazar günü sandık başına gidiyoruz. Her şeyden önce seçime katılım oranını yüksek tutmak son derece önemli. Bunun için herkesin sandığa giderek oyunu kullanmasını teşvik etmesi anlam taşıyor. İkinci ve en azından birincisi kadar önemli olan nokta, azınlık adaylarının desteklenmesidir. Akıl ve mantığa dayanarak, mevcut şartları iyi analiz ederek seçilebilecek adayları desteklemek ve oyumuzu ona göre kullanmak bu toplumun bir ferdi olan herkesin kendisine görev addetmesi gereken bir husustur. Bu bilinç ve amaçla diyoruz ki; haydi sandık başına!...