09-01-2019
2018'de neler oldu, neler olmadı?
Adettendir; yılsonu geldiğinde "bu yıl neler oldu" değerlendirmesi yapılır. Yine böyle bir dönemdeyiz. Birkaç gün sonra 2018 yılını geride bırakıp, yeni bir yıla 2019 yılına "merhaba" diyeceğiz. Belki de sizler bu satırları okurken yeni yıla çoktan "merhaba" demiş olabiliriz.
Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı açısından 2018 yılını değerlendirdiğimizde "bu yıl neler oldu" sorusuna yanıt aramaktan çok "bu yıl neler olmadı" sorusuna cevap vermek daha kolay olacaktır. Zira, geride bıraktığımız yıl azınlığımız açısından yine sorunların devam ettiği bir yıl olmaya devam etti. 2018'in yıllarca çözüm bekleyen "azınlık sorunları"nın, azınlığın beklentileri ve talepleri doğrultusunda çözüme kavuştuğu bir yıl olmadığı aşikar.
Azınlık eğitimi, milli kimliğin inkarı, müftülük sorunu, vakıflar, dernekler ve örgütlenme özgürlüğü, 19. madde mağdurları gibi kronikleşmiş sorunlar konusunda toplum olarak iyimser olabileceğimiz aşamaya geldiğimizi söylemek isterdik. Ancak ne yazık ki böyle bir gelişme yaşanmadı. "Batı Trakya'daki azınlık konusu hükümetin küçük ortağı ANEL ve Kammenos'a teslim edildi" tezi her ne kadar 2018 yılında bir miktar zayıflamış olsa da, tamamen yok edilemedi. 2018'de azınlık dernekleri ve özellikle de iki seçilmiş müftü aleyhine soruşturma ve ifadeye çağırma vakaları devam etti.
Batı Trakya Türk Azınlığı'nın 2015 yılında yapılan seçimlerde SİRİZA'ya verdiği desteğe karşılık "gereğinin" yapılacağına dair emarelerin ortaya çıktığı bir dönemi yaşamayı beklerdik aslında. Müftülük sorunuyla ilgili olarak yapılan açıklamaları ve atılan bazı adımları görünce bu kronikleşmiş azınlık sorununun, azınlığın beklentileri dikkate alınarak çözüme kavuşturulmak istendiği izlenimine kapıldığımızı söylemek gerekir. Ancak sonradan öyle anlaşıldı ki devletin müftülükle ilgili düşüncesi ve projesi, azınlığın bir kısmının tercih ettiği miras ve aile hukukuyla ilgili şer-i yetkileri ortadan kaldırmak ve müftülükleri kurum olarak bakanlığa bağlı bir genel müdürlük haline getirmekmiş! Devlet tarafından müftülük kurumuna "müftü" olarak tayin edilen kişinin yanına yine devlet tarafından 4 - 5 danışmanın tayin edileceği bir kurum, Batı Trakya Türklerinin dini hayatını belirleyecek bir azınlık kurumu değil, bir devlet dairesi olacaktır. Devletin niyeti Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu için kendi istediği kalıpta "Made in Greece" bir dini yapı ve sözde örgütlenme şekli yaratmaksa bunu açıkça dile getirecek cesareti de kendinde bulmalıdır. En azından şu ana kadar yaşananlardan bu anlaşılıyor. İşin ilginç ve biraz da garip tarafı ise, 30 - 35 yıl önce azınlığın iradesine rağmen müftülüklere tayin ettiği ve 2018'de ise görevden aldığı kişilerin de yeni uygulamaya tepkili olması ve devletin bu uygulamasına karşı yargıya başvuracaklarını söylemeleri oldu.
Geride bırakmak üzere olduğumuz yılın azınlık açısından önemli olaylarından biri de; azınlık okullarında yaşanan Yunanca kitap kargaşası nedeniyle 48 azınlık ilkokulunda eylem yapılmasıydı. Ne yazık ki, azınlık eğitimiyle ilgili olarak devletin vurdumduymaz tutumunun ve iyi niyetten yoksun politikasının devam ettiğini üzüntüyle görmekteyiz. Devletin bu noktada politikasında bir şeyi netleştirmesi gerekiyor. Azınlık eğitiminin kurumsal yapısına saygı gösterilerek, azınlık eğitiminin sağlıklı bir şekilde devam etmesine imkan verecek mi, yoksa kısa bir zaman içinde azınlık eğitiminin içini boşaltarak azınlık eğitiminin ölmesini mi amaçlayacak? Ne yazık ki 2018 yılı azınlık eğitiminde geleceğe dönük olarak "iyimser" olmamızı gerektirecek bir gelişme yaşamadık. Anaokulu meselesine gelince. Azınlık eğitiminin ilkokul ayağına da destek olabilecek olan "azınlık anaokulu" talebine kayıtsız kalmaya devam eden bir devlet var karşımızda. Eğitim Bakanlığı'nın hayata geçirdiği "Tercümanlı anaokulu" uygulaması, bu talebi ve bu sorunu çözmeye yönelik değil, "idare" etmeye yönelik bir girişim olduğu kesin. Bu yıl genişletilerek hayata geçirilen "tercümanlı anaokulu" sistemi azınlık gençleri arasında yaşanan istihdam sorunu da dikkate alınınca tepki gösterilmeyen bir uygulama haline geldi.
Milli kimliğin inkarına dayanan dernekler meselesi ve örgütlenme özgürlüğü konusunda ise bırakın gelişme olmasını, gerileme dahi var. Yunanistan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını görmezden gelmeye, uluslararası hukuku uygulamamakta inat etmeye devam ediyor. Vakıflar ve 19. madde mağdurları konularını ise "sorun" olarak görmek dahi istemiyor.
Yunanistan'ın azınlık meselelerindeki "inatçı" politikaları karşısında, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın daha dirayetli, daha aktif, hukuk ve demokrasi çerçevesinde haklarının iadesine dönük daha dinamik bir mücadeleyi benimsemesi bir zarurettir. Telem azınlık meselelerinde birilerinin bir tarafa, diğerlerinin öbür tarafa yürümeye çalışması mücadele iradesinin zaafa uğramasından başka bir işe yaramaz.
Azınlık hakları alanında sürprizlerin yaşanmaması pek de "sürpriz" sayılmaz. Ancak, azınlık toplumunun özellikle ekonomik alanda yaşadığı darboğazın, işsizlik nedeniyle yaşanan göçün önümüzdeki yıl da devam etmesi acı bir "sürpriz" olacaktır. Bu konuda mutlaka bir şeylerin yapılması gerekiyor. Yaşanan ekonomik krize çareler aramak, çözüm önerileri sunmak ve bu konuda çalışmak hepimizin boynunun borcu.
Allah ömür verirse bir yıl sonra 2019'u değerlendirirken "bu yıl da şunlar şunlar olmadı, yapılmadı" dememek ümidiyle, hepinize sağlıklı, mutlu, güzel bir yıl diliyorum. Kalın sağlıcakla...
9 Ocak 2019 Çarşamba 15:05