11-09-2018
Müftülük sorunu ve demokratik olgunluk
Batı Trakya Türkelerinin kaderimidir hayal kırıklığına uğramak? Eğitim yasası hazırlanır, ümitleniriz olmaz. Zaten uygulanmak zorunda olan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları'nın Yunanistan'da da uygulanmasını öngören yasal düzenleme hazırlanır, son anda yapılan müdahalelerle o da olmaz. Müftülük meselesinin çözeceğiz diye çıkıp açıklama yaparlar, yasal düzenleme hazırlanır. Sonuç; yine olmaz.
Vatandaşı olduğumuz, ordusunda askerlik yaptığımız, vergisini verdiğimiz, nüfus cüzdanımızda, pasaportumuzda bayrağını taşıdığımız, vatanımız dediğimiz bu devlet Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu'na neden hala "milli tehlike" olarak bakar? Kendi soruma kendim cevap vereyim; saplantılarından, önyargılarından. Sebep bundan başkası olamaz.
Azınlığın okullarda eğitim gördüğü dile bile "Türkçe" demeyip de son yıllarda olduğu gibi "azınlık dili" veya "azınlık eğitim müfredatı" gibi uydurma birşeyler söyleyen zihniyet başka türlü tarif edilemez.
Malum, Batı Trakya'daki önemli azınlık sorunlarından biri olan Müftülük konusunda son dönemde bir hareketlilik var. Azınlık toplumu, azınlık kamuoyu, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ortaya çıkana kadar hep sessiz durdu. Beklemeyi yeğledi, sabırlı oldu. Aceleyle bir görüş dile getirmedi. Müftülükle ilgili yol haritası bile açıklanırken, "öyle olmaz böyle olsun" demedi. Devletin atacağı adımı iyiniyetle beklemeyi tercih etti. Ve o adım Ağustos ayının son günlerinde geldi. Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı, müftülüklerin yapılandırılması, örgütlenmesi ve idari işleyişiyle ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslağını açıkladı. Ne yazık ki bir "azınlık klasiği" daha! Hayal kırıklığı. İktidar partisi üyesi milletvekillerinin dahi "pes" dediği bir durum. Taslağı okuduktan sonra Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın dini hayatını şekillendirecek ve belirleyecek önemli bir kurum değil, eğitim bakanlığına bağlı bir ilçe eğitim müfettişliği sanıyorsunuz sanıyorsunuz.
Devlet bugüne kadar yapmadığını yapıp "müftülük" kurumunu ele alıp şekillendirmiş, idari olarak yeni bir yapıya büründürmüş. Resmiyette kalmamış, A'dan Z'ye kadar her şeyiyle ve her yönüyle "devlet"e bağlamış. "Müftü" olarak görev yapacak (veya yaptığını zannedecek) kişinin çevresini kendi atayacağı ve kendine bağlı küçük bir memur ordusuyla çevirip - çevrelemiş. Azınlık toplumunun hiçbir dinamiğinin etkili olamayacağı bir sistem oluşturmaya çalışmış. Ve bunun adına da "müftülüklerin idari yapısı" gibi bir şeyler demiş.
Devlet veya devlet adına bu düzenlemeyi hazırlayanlar bunu hazırlarken, lütfedip de azınlığın seçtiği dört milletvekiline bunu sormamışlar, danışmamışlar. "Efendiler biz bu olayı şöyle düşünüyoruz. Siz ne dersiniz?" dememişler. Bugüne kadar demedikleri gibi. Acaba "biz bunu açıklayalım da azınlık tepki göstersin sonra da bu iş olmasın ve yarım kalsın" mı dediler? "Bu iş yarım kalsın da biz de bu müftü naipleriyle bu işi bir 20 yıl daha götürürüz" diye mi düşündüler? Kim bilir?
Hazırlanan kararname müftülük olayına kesinlikle azınlığın penceresinden bakmadığı gibi temel insan hakları ve azınlık hakları perspektifinden de bakmıyor. Bakış açısı devleti merkeze alan bir bakış açısı. "Müftülük nasıl devlete hizmet edebilir" amacına dönük bir yaklaşımla ele alınmış. Azınlık hiçbir zaman devletin denetimine karşı çıkmadı. Makul bir devlet denetimi başka, devletin en önemli azınlık kurumlarından biri olan Müftülükler üzerinde devletin tahakküm oluşturması başka. Ne yazık ki hazırlanan yasal düzenleme bu durumu ortaya. Bu kararnameyi hazırlayan her kimse, bunu yaparken en azından da azınlığın milletvekillerine bunu neden danışmadığını, görüş almadığını anlamak gerçekten mümkün değil.
"Müftülüklere istediğimiz şekli verelim, istediğimiz kalıba sokalım, orasını bakanlığa bağlı bir devlet dairesi haline getirelim, sonra müftü seçimi olsa da zararı yok" diye düşünülmüşse eğer, 33 yıllık "Müftülük Sorunu"nun çözümü istenmiyor demektir.
Vatandaşı olduğumuz devletin Batı Trakya Türk Azınlığı'nın önemli bir sorununda önyargılarından sıyrılıp, vurdumduymaz tavrından vazgeçip samimi bir diyalogla azınlığın demokratik talep ve beklentilerine cevap vereceğini ümit etmek istiyorum. Yunanistan demokrasisinin bu olgunlukta olmadığına inanmak istemiyorum...