Anasayfa
24-04-2017
Ekonomik kriz biter mi? - Azınlık Türk müdür, oyunu nerede kullanır?
Yunanistan'ın değişmeyen gündemi; ekonomik kriz ve alınacak yeni önlemler. Yedi yıldır aynı şeyleri okuyoruz, seyrediyor ve duyuyoruz. PASOK'la başlayan kriz ve memorandumlar dönemi, daha sonra PASOK ve YDP'nin ana omurgayı oluşturduğu ve zaman zaman diğer küçük bazı partilerin monte edildiği hükümet yapısıyla devam etti.

Sonra tünelde bir umut ışığı göründü; SİRİZA. Yüzde 3'lük seçim barajıyla mücadele eden bir parti birden halkın umudu haline geldi. "Umut geliyor" sloganıyla geldi. Ama aldığı oy oranı yetmedi. Yanına küçük bir ortak gerekiyordu. O ortağı da aşırı sağ kesimden seçti. Gariplikler aslında daha ilk adımda başlamıştı. SİRİZA ile ANEL. İki partinin mensupları bile, özellikle de SİRİZA'cılar yadırgadı bu durumu. Ama "dur bakalım bir deneyelim" diyerek avuttular kendilerini. Gen uyuşmazlığına rağmen sürdürdüler ortaklığı. Bu ortaklıktan da galiba en zararlı çıkan kesim Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı çıktı hiş şüphesiz.

"Memorandumları yırtacağız" sloganlarıyla gelen SİRİZA ve Çipras, bir süre sonra bunun mümkün olmadığını anladı. Yola memorandumlarla devam etme fikri, partiyi böldü. Partiden memorandum karşıtı grup ve onlarla birlikte bu fikir de uçup gitti. Artık memorandumları ve kemer sıkma önlemlerini hayata geçirme olayı pratikte de daha kolay oldu. Bu durum birçok SİRİZA'lıyı rahatsız etse de, vicdanlarıyla baş başa bıraksa da "Ülkeyi 40 yıl yönetenler öyle bir duruma getirmiş ki, biz ne yapabiliriz ki" düşüncesini benimseyerek yola devam edildi. Kesintilere ve ekonomik kemer sıkma uygulamaları devam etti. "Neden böyle yapıyorsunuz?" diye soranlara da "Diğerleri olsaydı daha da kötüsünü yapacaklardı" diyerek mevcut durumun vehameti anlatılmaya çalışıldı. ANEL ile yapılan ortaklığa söz söyleyenlere de "Mecburiyetten yaptık" cevabı verildi.

Ve geldik bugünlere. Yani ekonomik kriz ve memorandumla geçen yedi yılın sonuna. Hala kriz, hala memorandum, hala önlem muhabbeti. Yunanistan henüz kreditörlerle ikinci değerlendirmeyi tamamlamış değil. "Defteri aksiologisi" denen şu meşhur "değerlendirme" hala bitmedi. Ve benim kulaklarımda Maliye Bakanı Çakalotos'un "Değerlendirme Aralık'a kalırsa yandık" sözleri yankılanıyor. Aralık değil, Nisan geçiyor. Çakalotos'un söylediklerine bakılırsa yanmak şöyle dursun, kül olduk galiba. Sakın ola ki yanlış anlamayın. Peki ikinci değerlendirme bitmezse ne oluyor? Kreditörler para vermiyor ve devletin kasası boş kalıyor. Yani dükkan kepenk indiriyor, çalışamıyor, dönemiyor. Zaman daraldıkça da hükümet dayatılan bütün kemer sıkma önlemlerine "evet" demek zorunda kalıyor. Ve bir kısır döngü devam ediyor.

Olan bu halka oluyor. İşsizlik devam ediyor. Kriz derinleşiyor. Refah düzeyi düştükçe düşüyor. Özellikle bölgemiz ve de azınlığımız için söylüyorum; göç devam ediyor! Ne yazık ki durum ve manzara bu. Yanılmayı çok istiyorum faka ufukta dördüncü memorandum görünüyor. Ve henüz ikinci "değerlendirme" bitmedi. Yanlış anlamayın ha, bundan sonra da üçüncü "değerlendirme" başlayacak. Peki bu kriz biter mi? Ne dersiniz?

*****

Türkiye'de yapılan referandum sonuçlarının açıklandığı gece yurtdışından gelen sonuçlar verilirken bazı Yunan medya organları "ilginç" bir yanlış yaptı. Yunanistan'daki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kullandığı oylar açıklanırken, "Batı Trakya'daki Türkler oylarını şu şekilde kullandı" gibi haberler yer aldı. Tabii ki bu yanlış bir ifadeydi. Zira, Yunanistan'ın Batı Trakya bölgesinde yaşayan Müslüman Türk Azınlığı mensupları Türkiye vatandaşı değil, Yunanistan vatandaşı. Ve dolayısıyla Türkiye'de yapılan seçimlerde oy hakkına sahip değil. Ancak bu "yanlış" için yapılan eleştirilerin çoğu "Batı Trakya'da Türk yoktur" olayına yoğunlaştı. Yani bu bölgede yaşayan 150 bin kişilik azınlığın başka bir ülkede oy hakkına sahip olduğunu göstermekten çok, azınlığa "Türk" denmesinden rahatsız olan insanlar ve çevrelerin olduğunu gördük. Vay efendim nasıl olur da buradaki azınlığa "Türk" dersiniz?

Yani durum ortada; azınlığa Türk demeyen bir sistem, Türk demekten çekindiği azınlığın Türkiye'de oy hakkına sahip olduğunu sanıyor. Cehalet mi desem, önyargılarla fikir yürütmek mi desem, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak mı desem? Bilemedim.

Ama ben durumu bilmeyenler için biraz izah etmeye çalışayım; Batı Trakya'daki azınlık Yunanistan vatandaşıdır, bu yüzden de Yunanistan'da oy hakkına sahiptir, anavatanı Türkiye'deki seçimlerde oy hakkına sahip değildir doğal olarak. Ama bu azınlık; Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'dır. Hepinize iyi haftalar...



24 Nisan 2017 Pazartesi 15:06

Diğer yazılar >