16-01-2017
Siyasi gelişmeler, memorandumlar ve azınlık...
Ülkenin gündemi memorandumlu yılların değerlendirilmesi konusuna takıldı kaldı. 2010'dan beri memorandumlarla yaşayan Yunanistan'da birinci değerlendirme çok gecikti. SİRİZA'nın iktidara gelmeden önce başlayan değerlendirme gecikince yeni önlemler dayatıldı kreditörler tarafından. Daha önce küçük çaplı kemer sıkma önlemlerinden bahseden kreditörler değerlendirme gecikince üçüncü memorandumu dayattılar Yunanistan hükümetine.
Şimdi de ikinci değerlendirme geldi dayandı kapımıza. O da gecikiyor. Geciktikçe de yeni ekonomik kemer sıkma önlemlerinden bahsediliyor. Hatta dördüncü memorandumdan bahsediliyor. Bir senaryoya göre ise, SİRİZA partisi dayatılan yeni önlemlere veya memoranduma karşı duracak, direnecek ve hayata geçirme konusunda karşı koyacak. Kreditörler ısrar edince de "o zaman halka giderim" diyecek ve erken seçime gidilecek. Hatta bunun için Mart, Nisan veya Mayıs ayı teleffuz ediliyor. Gerçi, hükümetin özellikle büyük ortağı SİRİZA ve kurmayları tabii özellikle de başbakan esken seçim yapılmayacağını ve seçimlerin zamanında gerçekleştirileceğini ve önümüzde iki yıl olduğunu söylüyor. Ancak duyulan kemer sıkma önlemleri hayata geçirilmeye çalışılırsa toplumda ciddi bir infialin oluşabileceği de muhtemel.
Gelişmeler bu şekilde devam ederken ülkenin siyasi görünümünde önemli bir olay yaşandı. Yunanistan siyasetinin önemli isimlerinden biri olan Yorgo Papandreu, eski partisine dönmesi için süreç resmen başlamış oldu. Papandreu, bu ülkedeki önemli ve sembol isimlerden biri. Üç nesil boyunca ülke siyasetini yönlendiren isimlerden biri. Birkaç yıl önce partisinden ayrılarak, yeni bir parti kurmuş ancak o da yuvadan ayrılan tüm önemli isimler gibi birkaç yıl yeni kurduğu partiyle "oyalandıktan" sonra "yuvaya" geri döneceği açıklandı. Önümüzdeki günlerde Papandreu'nun ve kurduğu partideki kurmayların resmi olarak da PASOK'a geri dönüşüne şahit olacağız gibi görünüyor. Bunun da önümüzdeki aylarda yapılabileceği söylenen erken seçim için atılmış bir adım olup olmadığını da yine önümüzdeki gün ve haftalarda daha iyi anlayacağız.
Memorandum, ekonomik kriz, kreditörler ve kemer sıkma önlemleri deyince halkın feryadı geliyor akla. Bu haftaki manşet haberimiz de bu konularla alakalı. Malum, altı yıldan bu yanan yaşanan süreçte zam, vergi gibi sözcükler hayatımızın olağan seyrini oluşturuyor. Yılbaşından itibaren akaryakıt, kahve ve sigara gibi ürünlere yapılan zamların piyasayı nasıl etkilediğini görünce, yeni önlemlerin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılıyor. Halk, "önlem" kelimesini duymak bile istemiyor. Vatandaşın yüzde 80'i borçlarını ve taksitlerini ödeyemezken, yeni kemer sıkma önlemleri, yeni vergiler ve yeni zamlar neyin nesi? Altı yılda üç memorandumla adeta feleğini şaşıran halk, ne edeceğini, ne yapacağını bilemiyor. Bu dipsiz kuyunun daha ne kadar derin olduğunu merak ediyor tabii ki. İkinci değerlendirmenin gecikmesi, alınan önlemlerin yeterince verimli olamaması veya kimbilir başka ne sebeplerden olursa olsun hayata geçirilecek bir memorandum daha asla hoşgörülemez. Toplumun yeni bir memoranduma daha dayanacak güç ve mecali kalmadı insanların. Mutlaka iktidarı ellerinde bulunduranlar bunu anlayacak ve algılayacak konumda olduğuna inanıyorum. Bunun yanısıra, "biz çok direndik, kreditörler bastırıyor, bir memorandumu daha kabul etmek zorunda kalıyoruz, bu nedenle de erken seçime gidiyoruz" şeklinde bir politikanın da hoşgörülecek ve kabul edilecek bir tarafı yok. "Biz direndik olmadı bu yüzden yeniden bize yetki ver" diyerek sorumluluğu bir kez daha halka yıkmak, ahlaki bir anlayıştan yoksundur.
Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu için ise, bu yukarıda söylediklerimin en azından iki katını söylemek gerekiyor. Ekonomik açıdan, eğitim açısından, sosyal açıdan Yunanistan'ın en geri kalmış veya daha doğru bir deyişle geri bırakılmış topluluğu olan Batı Trakya Türkleri ekonomik açıdan son derece zor bir süreçten geçiyor. 150 bin kişilik bu azınlık işsizliğin, ekonomik geri kalmışlığın, ve kemer sıkma uygulamalarının en ağırını yaşıyor. Bu nedenlerden dolayı da bu krizden kurtulmak için bir defa değil, iki ve üç defa bağırması, haykırması ve içinde bulunduğu cendereden kurtulması için mücadele etmesi gerekiyor. Tabii karşı tarafta da sorunları görmek ve duymak istemeyen sağır ve kör bir hükümet ve devletin olmaması gerekiyor.
16 Ocak 2017 Pazartesi 15:23