01-02-2016
SİRİZA - ANEL hükümeti bir yılını tamamladı
2015 yılı başında yapılan seçimlerde iktadara gelen SİRİZA - ANEL koalisyonu bir yılını geride bıraktı. Bugün işbaşında olan hükümet, 1974'te sona eren 7 yıllık askeri Cunta yönetiminden sonra işbaşına gelen hükümetlerden farklı. 41 yıl sonra PASOK ve Yeni Demokrasi Partisi'nin olmadığı bir iktidar görev başında. Hükümetin bir koalisyon hükümeti olduğunu hatırlatmakta fayda var. Kendine radikal sol diyen SİRİZA, tek başına iktidar olamayınca yanına aşırı sağcı ve aşırı milliyetçi Bağımsız Yunanlılar Partisi'ni (ANEL) alarak hükümeti kurdu. Bu ortaklık Yunanistan'daki bası siyasi çevreler tarafından olduğu gibi Avrupa Birliği'nden de eleştiri aldı. Hatta Avrupa Parlamentosu başkanı bile "ülkenin iç işlerine karışıyor" şeklindeki tepkiyi de göze alarak SİRİZA - ANEL ortaklığını eleştirmişti.
Tabii hükümetin büyük ve ana ortağı SİRİZA. Şimdi görevde olan hükümet bir yılını tamamladı. Sanırım bu noktada hükümetin bir değerlendirmesini yapabiliriz. Geçen sene Ocak ayında yapılan seçimden çıkan yeni hükümetin ve özellikle SİRİZA'nın işinin zor olacağı kesindi. Ancak beş yıl boyunca ekonomisi bir mengenede sıkıştırılan ve patlamak üzere olan Yunanistan toplumu SİRİZA'yı bir kurtuluş ümidi olarak gördü. Bunun sebei tabii ki SİRİZA'nın söylemleriydi. Hayata geçirilen iki memorandum toplumun büyük bir dönüşüm yaşamasına neden oldu. Dünyadaki refah düzeyi ve sosyal yaşam seviyesi hayli yukarılarda olan Yunan toplumu beş yıl içinde dünyadaki en mutsuz toplumlar arasında yerini aldı. İşte bu ortamda memorandumları reddeden, hayat standardını yerle bir eden önlemleri sert dille eleştiren SİRİZA'nın söylemleri ve vaatleri "umut" oldu.
SİRİZA ve Aleksis Çipras, "memorandum tarih olacak" vaadiyle iktidara geldi. ne kadar zor olduğunu bilse de halk buna inandı. En azından umut etti. Ancak evdeki hesap, çarşıya yani Avrupa'ya uymadı. Sonuç olarak SİRİZA ekonomik kriz ve memorandum anlamında verdiği sözleri tutamadı. Avrupa Birliği'yle Şubat ayından Haziran ayına kadar sürdürülen müzakerelerde ipler iyice gerildi. Kreditörler Yunanistan'ın EURO para biriminden çıkartılmasını gündeme getirdiler. Çipras ve partisi yol ayrımına gelmişti. Ya Avrupa ile kavga edecek, bozuşacak ve başının çaresine bakacak veya onlara boyun eğecekti. Ara bir yol bulup referanduma gitti. Bu tercih aslında bir anlamda sorumluluğu halka yüklemek olmasa bile, sorumluluğu paylaşmaktı. Halk tahminlerin üzerinde bir oranda "AB ile anlaşmaya hayır" dedi. Beş gün içinde yapılan bir referadumda halkın neyi oyladığını ne ölçüde sağlıklı bir şekilde algıladığı tabii ki ayrı bir tartışma konusu. Fakat halk referandumda "hayır" diyerek bir anlamda beş yıl boyunca sürdürülen ekonomi politikalarına tepkisini dile getirdi. Referandum sonucu her ne kadar "hayır" olsa da uygulama "evet" gibi oldu. Yunanistan kurtulmayı umut ettiği memorandumdan kurtulamadı ve üçüncü memorandum geldi karşımıza.
Memorandumları bir kanun maddesiyle iptal edeceğim diyen SİRİZA, Avrupa'nın dayattığı üçüncü memorandumu kabul etmek zorunda kaldı. Bu durum SİRİZA'da bir deprem yarattı. 30'a yakın milletvekili partiden ayrıldı. Lafazanis başkanlığında yeni bir parti kuruldu. Çipras, yeni bir siyasi risk alıp ülkeyi erken seçime götürdü. Eylül ayında yapılan seçimlerde Ocak ayındaki oy oranını yakalayıp yeniden hükümeti kurdu. Tabii eski ortağı ANEL'i bir kez daha yanına alarak.
Bir yıl içinde neler olmuş neler? Bir defa memorandumdan kurtulmanın o kadar kolay olmayacağı herkes tarafından anlaşıldı. Partiler değişse bile Avrupa Birliği'nin ve kreditörlerin dayattığı politika ve uygulamaların (arasıra isim değiştirse bile, örneğin Troyka yerine 'Kurumlar' denmesi gibi) aynı kaldığı artık insanların ortak kanısı.
Öyle ki 2010 yılında başlayan maaşların kesintiye uğraması, emekli aylıklarının aşağılara doğru çekilmesi, ödenen sigorta primlerinin zamlanması, çalışanların sosyal güvenlikteki katkı paylarının arttırılması, kaynak yokluğundan okulların kapatılması gibi önlemler, bugün 2016'da hala devam ediyor. Şurası da bir gerçek ki bir yıllık iktidar süreci, SİRİZA'yı radikal sol parti olmaktan çıkartıp, özellikle parti içinde yaşanan ayrışmadan sonra iyice merkeze doğru çekmiştir.
Gelelim bir yılını tamamlayan hükümeti Batı Trakya Türk Azınlığı açısından değerlendirmeye. SİRİZA, bütün ülke için olduğu gibi Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu için de bir "umut" olmuştu. Zaten seçimlerde azınlığın büyük bir çoğunluğunun bu partiyi desteklemesi ve bu partiden daha önce hiç olmadığı gibi üç milletvekili seçmesi bundandır. Ancak azınlığın da azınlık konularında umduğunu pek bulamadığını söylemek gerekir. Neden mi? Şundan; Azınlığı ilgilendiren temel sorunlar olduğu gibi bekliyor. Örneğin azınlık eğitimi alanında en ufak bir adım atılmış değil. Ki, SİRİZA'dan en büyük beklenti eğitim sorununa eğilmesiydi. Azınlık anaokulları konusunda verilmiş sözü olsa da bu konuda bir adım atılmadı. Atılacağına dair işaret de yok. herşey bir yana İskeçe Muzaffer Salihoğlu Azınlık Ortaokul - Lisesi'nin bina sorunu bile çözümsüzlüğe terk edildi. Azınlığın dini özgürlüğüne müdahale olarak kabul edilen 240 İmam Yasası bırakın iptal edilmeyi olduğu gibi duruyor ve daha da kökleşiyor. Vakıflarda seçim yapma gibi, bu alanda Cunta uygulamalarının kaldırılması gibi bir düşünce dahi yok. Varsa da biz bilmiyoruz, yani azınlık bilmiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin azınlık dernekleriyle ilgili kararları uygulanmamaya devam ediyor. Müftülük sorununun çözüme kavuşturulması gibi bir plan, niyet ve düşünce hala açıklanmadı. Azınlığın Türk milli kimliğinin tanınması ve kabul edilmesi gibi bir gelişme zaten görünürde yok. 19. madde mağdurlarının uğradığı haksızlığın ortadan kaldırılması için yeni bir girişim yok.
Azınlıkla ilgili "olumlu" sayılabilecek icraatlar, hükümet ortağı ANEL'in girişimleriyle hayata geçirilmeye çalışılan bazı azınlık karşıtı uygulamaların (azınlık ortaokuluna kurayla öğrenci almak gibi) azınlık mensuplarının gayretleriyle engellenmesiyle sınırlı.
Batı Trakya Türklerinin yıllarca beklediği demokratik açılımın, uluslararası hukuk ve insan hakları normlarına uygun icraatların hayata geçirilmesi ve yıllardır çözümünü beklediğimiz sorunlara eğilmesini beklediğimiz bir hükümeti geride bıraktığımız bir yıl içinde görmek ne yazık ki nasip olmadı. Bundan sonra olur mu dersiniz?
1 Şubat 2016 Pazartesi 14:05