Anasayfa
09-11-2015
Ölü Çocuklar Denizi
Dünyanın seyrettiği Mülteci Krizi, yeryüzünün en büyük sorunu olma yolunda. Belki çoktan bu özelliği kazandı bile.

"Göçmen" ve "ölüm". Bu iki kelime hiç bu kadar özdeşleşmemişti. Kendini koruma güdüsüyle sınırlarına çit ören, duvar ören, engeller koyan Avrupa'ya denizden ulaşmaya çalışan garibanlar eşlerini, evlatlarını, kardeşlerini, anne, babalarını sulara gömüyor!

Artık hayatımızın bir parçası haline gelen mülteci sorununa rakamlarla bakalım. Uluslararası Af Örgütü'ne göre Suriyeli mültecilerin 4 milyondan fazlası yani yüzde 95'i beş ülkede yaşıyor: Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır.

Lübnan 1.2 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu sayı ülkedeki her beş kişiden birine tekabül ediyor. Ürdün 650 bin Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu sayı ülkedeki nüfusun yüzde 10'una tekabül ediyor. Türkiye 2 milyon ile dünyada en fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ülke. Son 18 ayda 3 milyon kişinin ülke içinde yerlerinden edildiği Irak 249.463 Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Mısır 132.375 Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor.

Suriyeli mülteciler için Birleşmiş Milletler insani çağrısının yüzde 40'ı fonlandı.

Fon kısıdının anlamı, Lübnan'daki en hassas Suriyeli mülteci yemek desteği için ayda sadece 13.50 dolar veya günde yarım dolardan daha az yardım alıyor.

Ürdün'deki Suriyeli mültecilerin yüzde 80'i yerel yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

İç savaş döneminde Suriye'de yaklaşık 220 bin insan öldürüldü ve 12.8 milyon kişi Suriye içinde acil insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Suriye nüfusunun yüzde 50'den fazlası an itibariyle yerlerinden edilmiş durumda.

Suriye krizi başladığından beri toplamda 104.410 kişiye yeniden yerleştirme yeri önerildi. Bu rakam Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır ve Türkiye'deki toplam Suriyeli mülteci nüfusunun yaklaşık yüzde 2.6'sına tekabül ediyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne göre beş ana ülkeden 400 bin kişi yeniden yerleştirmeye ihtiyaç duyuyor. Uluslararası Af Örgütü, ana ev sahibi ülkelerden Suriye'nin en hassas mültecilerinin yüzde 10'unun 2016'nın sonuna kadar yeniden yerleştirilmesi çağrısında bulunuyor.

Türkiye çoğu Suriyeli olmak üzere 2 milyon 300 bin mülteciye ev sahipliği yaparken, 2015 yılının başından bu yana binbir zorluklar Avrupa ülkelerine geçen mülteci sayısı yaklaşık 750 bin civarında. Göçmenler, yüzlerce binlerce kilometer yürüyerek adeta Suriye'den Avrupa'ya doğru yürüyor. Avrupa ise somut adım atmak yerine hala seyrediyor.

Bir çocuğun sahile vurmuş fotoğrafı, dünya kamuoyunu adeta "vurmuştu". Suriyeli mülteci ailenin çocuğu Aylan. Onun kıyıya vurmuş bedenini kim unutabilir ki? Kırmızı tişörtü, lacivert şortuyla adeta uyur gibi cansız bedeninin fotoğrafı kimin yüreğini dağlamadı ki?

Aylan'ın fotoğrafı dünya kamuoyunu "salladıktan" sonra bir umut doğmuştu içimizde. "Belki", "acaba" dedik. Bu dramın durması için bir vesile olabilir diye düşündük. Bu insanlık dramının durdurulması için bir sebep olur diye ümit ettik.

Ama gel gör ki Aylanlar Ege'nin sularına gömülmeye devam ediyor. Medeniyetin timsali Avrupa ölümden, kan ve gözyaşından kaçan zavallıları içine almamak için sınırlarına çit örüyor, duvar örüyor. "Geri kalmış" göçmenler gelip de yaşam kalitelerini düşürmesin diye "önlem" alıyor. Bazı ülke "liderleri" de daha ileri gidip "Müslüman göçmen istemeyiz" diyor. Sonra da kalkıp dünyaya insan hakları dersi veriyor. Ne âlâ memleket, ne âlâ Avrupa!

Dünya Irak ve özellikle Suriye'de insanın "insanlığından" utanacağı bir dramı seyrediyor. O ülkenin çıkarları, bu ittifakın menfaatleri derken, kanlı, acımasız ve anlamsız bir iç savaş devam ediyor. Ve bu iç savaş ardında binlerce masum kurban bırakıyor. İnsanlığından utanan, insan olduğuna pişman olan yüzbinlerce insan çıkartıyor ortaya. Bir düşünsenize o bölgede doğmuş olan insanların günahı ne? Neden bu acıları yaşıyorlar? Ne bu çileyi çekiyorlar?

"Suriye ve Irak'taki iç savaşta bizim payımız ne" demesi gereken Batı ülkeleri, bunun yerine acı ve gözyaşıyla kaçan, kaçışan, göçen insanları engelleme düşüncesinde. "Savaşı nasıl durdururuz" yerine "Bu göçmenleri nasıl uzaklaştırırız" anlayışı hakim, ne yazık ki!

Zirve üstüne zirve toplantısı yapan Avrupa Birliği, mülteci sorununa hala ciddi bir çözüm bulamadı. Bulacak gibi de görünmüyor. Fakat neredeyse her gün Ege'den ve Akdeniz'den boğulma haberleri geliyor. Özellikle de çocuklar "yeniliyor" denize! Ülkelerindeki ölümden, acı ve gözyaşından kurtulan bebeler, çocuklar adeta toplu halde gömülüyor denize!

Düşünsenize onların kardeşleri, arkadaşları bu denize Ak deniz diyebilir mi hiç? Dese dese "Ölü Çocuklar Denizi" derler!...


9 Kasım 2015 Pazartesi 14:29

Diğer yazılar >