29-06-2015
Kura'yla mücadele mi, müzakere mi?
Yunanistan tarihi bir süreçten geçiyor. Adeta ölüm kalım savaşı veriliyor. Çünkü ülkenin ortak para birimi Euro'dan çıkıp çıkmaması sözkonusu. Günlerdir Brüksel'de süren müzakereler yorucu ve bıktırıcı bir hal aldı. Adeta bir sinir savaşı sürüyor. Avrupalı ve Yunanlı yetkililerin "top Yunanistan'da" , "top Avrupa'da" açıklamalarından topun hangi sahada olduğunu şaşırdık.
Ülkemiz böylesine önemli bir süreçten geçerken, Batı Trakya Türk Azınlığı açısından da son derece önemli bir olayın arifesindeyiz. Malum, azınlığın en önemli sorunu - meselesi azınlık eğitimi. Son 20 yılda en büyük darbeleri azınlık eğitimi yedi. Bir yandan azınlık eğitimi aleyhine idari tedbirler, kanunlar, kurallar öte yandan ise azınlık eğitiminin "itibarsızlaştırma", "gözden düşürme" ve insanları azınlık okulundan "uzaklaştırmak" için yürütülen bir algı çalışması. Bu çaba yıllarca devam etti ve ediyor. Bir taraftan azınlık eğitimini geri bırakacak, modernleşmesine ve verimli hale gelmesine imkan verecek adımların atılmasına engel olan bir yapı, öte yandan ise bu politikaya pratikte hizmet eden "azınlık okulu kötü okuldur" propagandası. Bu propaganda "gettolaşmayı ve geri kalmışlığı temsil eden bir azınlık okulu" profili çizdi yıllarca. Öte yandan devlet okulu ise "toplumla bütünleşmeyi ve gelişmişliği isteyen insanların tercihi" olarak lanse edildi.
Devletin veya devlet içinde önemli bir kesimin azınlık okulunu ve azınlık eğitimini istemediği, yıllar içinde azınlık eğitiminin tamamen yok edilmesine yönelik bir plan içinde olduğu kanısı, artık neredeyse tüm azınlıkta hakim.
Tüm bu gayretlere ve politikara rağmen, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın azınlık eğitimine tüm zor şartlara rağmen, çocuklarının bazı şeylerden mahrum olmasını da göze alarak, azınlık okuluna, Türkçe eğitimine önem verdiği ve kendi eğitimini yani azınlık eğitimini istediği aşikar. Devletin politikaları nedeniyle bazı özelliklerini kaybetse de, azınlık toplumu, kendisine uluslararası anlaşmalarla tanınan "AZINLIK EÄžİTİMİ"ni istiyor.
Bunun en güzel ve somut örneği azınlık ortaokul ve liseleri. Son on yılda iki azınlık ortaokulu - lisesindeki öğrenci sayısı yüzde 300 - 400 oranında artış göstermiştir. Bir de uzak köylerde, ücra bölgelerdeki insanımıza da bu imkanın sağlandığını düşünün. Azınlık insanının bu tercihi bazı çevreleri rahatsız etmiş olacak ki, azınlığın önüne bir engel konmaya çalışılıyor. KURA ENGELİ. İskeçe ve Gümülcine'deki iki azınlık ortaokuluna öğrencilerin kurayla kayıt olması konusu ne yazık ki hala belirsizliğini koruyor. Ne hikmetse azınlığın hakkı olan azınlık ortaokuluna kayıt yaptırmak isteyen azınlık çocukları için 1999 yılında durdurulan bir uygulama şimdi hatırlandı!
Azınlık toplumu bu uygulamayı azınlık çocuklarının, azınlık okuluna gitmesinin önüne konan bir engel olarak algılıyor ve bu şekilde görüyor. Şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum; Azınlık Eğitimi, yani Türkçe ve Yunanca eğitim sistemi azınlığın HAKKIDIR. Bu hak engellenemez ve engellenmemelidir. Eğer azınlık mensubu bir çocuk, azınlık okulunda okumak istiyorsa devlet bunu sağlamak zorundadır. "Sen burada okumak istiyorsun ama burada yer yok, karşıdaki okula gideceksin" deme hakkı yoktur kimsenin. Eğer "karşıdaki" okul, azınlık okulu olsaydı o zaman bunun pazarlığı yapılabilirdi. Azınlık yıllarca "azınlık ortaokul - lisesi istiyoruz" derken, bu demokratik ve haklı talepler yerine getirilseydi şimdi KURA gibi bir ucube yöntemden bahsetmeyecektik.
Gazete olarak iki haftadır bu konuyla özel olarak ilgilendik. Azınlık eğitimi hakkının engellenmemesi sadece azınlık mensuplarının değil, birazcık demokratik hassasiyetleri olan herkesin üzerinde durması gereken bir konudur. Bu konuyla alakalı gelişmeleri takip ediyorsunuz diye düşünüyorum. Azınlık milletvekillerinin hafta içinde Eğitim Bakanı'yla yaptıkları görüşmeden sonra kura uygulamasının durdurulması istenmişti. Ancak, Doğu Makedonya Trakya Eyalet Eğitim Müdürü'nün bakanın verdiği söylenen talimatına rağmen, KURA'da ısrar ediyor olması çok ilginç. Bakana rağmen bölgedeki bir bürokratın azınlığın aleyhine olabilecek idari bir kararda direniyor olması, bize bir çok konuda ipucu veriyor. "Ben yasayı uyguluyorum" diyerek legal ve yasal bir idari kararı hayata geçirmeye çalışan sayın eyalet eğitim müdürüne bu kararın "haksız" ve "uluslararası anlaşmalara aykırı" ve herşeyden önce de azınlık toplumunun, yani bu ülkenin önemli bir kesiminin idadesine, vicdanına ve haklı isteklerine ters olduğunu hatırlatmak isterim.
Bundan birkaç yıl önce "yasa böyle emrediyor" diyerek, ilkokullara kayıt olacak tüm azınlık öğrencilerinin anaokullarına gitmesi konusunda azınlık insanı "zorlanmıştı." Şimdi de "yasa böyle emrediyor" diyerek, azınlık okulunda okumak isteyen çocukların bu hakkına engel konmaya çalışılıyor. Azınlık ortaokulları "sınırlı sayıda öğrenciye hizmet verebilen kurum" haline sokulmaya çalışılıyor. Eğer bu konuda bir başlangıç yapılırsa bunu tersine çevirmek kolay olmaz. Çocuklarımızın azınlık eğitimi alma, azınlık okulunda okuma hakkına "ambargo" konulmasına, "ipotek" konulmasına bu toplum izin vermemeli. Aksi takdirde "kazanılmış" bir hakkın devredilmesinden bahsetmek zorunda kalacağız. Bu olayın sadece bu yıl değil, nihai olarak çözüme kavuşturulması en doğrusu. Bunun mücadelesi verilmeli.
Toplum tüm kesimleri ve dinamikleriyle, her türlü siyasi ihtiras ve menfaatten uzak olarak bunun mücadelesi verebilmelidir.
29 Haziran 2015 Pazartesi 16:59