Anasayfa
06-06-2015
15. Yıl - Semiha'nın azmi
15 yıl önceydi. Üniversiteyi bitirip, askerliğe gitmiş, 18 aylık askerlik görevini tamamlamış ve terhis olmuştum. Artık öğrencilik sona ermiş, askerlik denen "vatani görev" tamamlanmış ve sıra "hayata atılmaya" gelmişti.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nü kazandığımda okulu bitirip memlekete dönmek ve mesleğimi Batı Trakya'da yapmak vardı her zaman aklımda. Toplumsal ve sosyal konulara olan ilgim, beni gazetecilik mesleğine yöneltmişti. Daha üniversitedeki öğrencilik yıllarımda başladığım gazeteciliği hem bir meslek, hem de Batı Trakya'daki Türk toplumunun verdiği demokrasi mücadelesinin bir aracı olarak gördüm. Hala da öyle görüyorum.

2000 yılının Mayıs ayıydı. GÜNDEM gazetesindeki çalışma hayatına başladığımda içi içine sığmayan, haber ve habercilik için sabırsızlanan bir gençtim. Kısa zamanda GÜNDEM'in "gündemine" uyum sağladık. GÜNDEM bizim için sadece bir gazete değildi. İkinci evimiz oldu. Hatta bazen azınlık meselelerinin ele alındığı, sorunların değerlendirildiği bir kurum, istişarelerin yapıldığı bir ortam, insanların derdini duyurmak için bir araç, toplumumuzda örneklerine çok sık rastlanmayan bir yeniliğin, bir buluşun, ilginç bir yaşam öyküsünün anlatıldığı bir platform oldu. Gazete bizi, biz gazeteyi yoğurduk. Bu karşılıklı ilişkiden çok şeyler öğrendik. Deneyimler edindik. Burada öğrendiklerimiz, tecrübelerimiz, birikimlerimiz Batı Trakya Türk azınlığında üstlendiğimiz diğer görevlerde de bize yardımcı oldu. Kendi adıma konuşacak olursam; Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu'nda, İskeçe Türk Birliği'nde, DEB Partisi'nde üstlendiğim görevlerde gazeteciliğin ve tabii ki toplumsal olaylara ilgi duymanın olumlu katkılarını gördüm.

GÜNDEM gibi yerel bir gazete, üstelik de bir azınlık gazetesinde çalışmak demek gazetenin A'dan Z'ye herşeyini yapmak ve herşeyiyle ilgilenmek demektir. Klasik anlamda "haberci" olmak değil gazetecilik, yerel ve üstelik de bir azınlık gazetesinde. Haber yazmaktan, gazeteyi çizmeye kadar, gazete dağıtımından, muhasebeciliğine kadar herşey tek elin parmaklarıyla sayılacak kişiye bakıyor. Bu birkaç kişi gazetenin herşeyi. Muhabiri de, dağıtımcısı da, reklamcısı da. 8 yıl boyunca arkadaşım Cemil Kabza'yla İskeçe ve Gümülcine'de gazetenin dağıtımını yaptık. Bu sürede her iki şehirdeki abonelerimizle ve abonelerin çoğunluğunu oluşturan esnafımızla geliştirdiğimiz samimiyet ve dostluk tüm yorgunluklara ve tüm gayretlere değer. Okuyucularımızla aramızdaki dostluk ilişkisi de bambaşka bir duygu. Bu sayede Batı Trakya'nın en ücra bölgelerindeki köylerde yaşayan soydaşlarımızla arkadaşlıklar kurduk, aramızda bir gönül bağı oluştu.

Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları izledi. Ve Mayıs 2000'den geldik Mayıs 2015'e.
Daha dün gibi. Batı Trakya'da gazeteciliğe başlayalı 15 yılı geçti. Bugünlerde koskoca bir 15 yılı tamalayıp, 16'ıncı yıla "merhaba" dedim. GÜNDEM'de çalışmaya başladığımda gazetemizin 167. sayısı çıkıyordu. Okuduğunuz gazete GÜNDEM'in 932. sayısı. Gazeteyle birlikte biz de büyüdük. Tüm bu yıllar içinde okurlarımızın haber alma hakkını kullanmalarına vesile olurken, Batı Trakya Türk azınlığının da haklı davasına ışık tutmaya, sesini duyurmaya çalıştık. Toplumun menfaatlerine ve meslek ilkelerine öncelik vermeye çalıştık. Çoğu zaman hiç bir temel ve gerçek sebebi olmayan kısır çekişmelere girmemeye ve enerjimizi boşa sarfetmemeye dikkat ettik.

15 yıl boyunca birbirimizden çok şey öğrendiğimiz ve öğrettiğimiz; başta gazetemizin sahibi Hülya Emin'e, birbirimizi ailemizden çok gördüğümüz Cemil Kabza'ya, Hasan Hasan'a ve Özcan Aliosman'a, gazetemizin gönüllü yazarlarına geride bıraktığımız 15 yıl adına teşekkür ederim. Bir büyük teşekkürü de siz okurlarımıza gönderiyorum. İyi ki varsınız...

*****

Semiha Rızaoğlu. Haberini gazetemizde okuyabilirsiniz. Genç yaşta geçirdiği bir trafik kazası nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkum olan kardeşimiz Semiha. Hayata küsmemiş, pes etmemiş. Yüzmeye başlamış. Başlamakla kalmamış, yarışmalara katılmış. Katılmakla yetinmemiş, milli yüzücü olmuş. Bununla da yetinmemiş Olimpiyatlar'a katılmış, madalya almış. Yunanistan adına Olimpiyat Oyunları'na katılan ilk Batı Trakyalı Türk olmuş. Onun bu azmi karşısında ne yapılır? Saygıyla eğilip, takdir edilir. Alkışlanır. Genç Semiha evlenmiş, anne olmuş. Bir süre yüzmeye ara vermiş. Ancak tekrar başlamış. Geçtiğimiz günlerde Atina'ya gidip elemelere katılmış. İngiltere'nin Glasgow kentinde yapılacak Dünya Engelliler Yüzme Şampiyonası'na katılmaya hak kazanmış. Alkışlar yine Semiha'ya. Arefin Semiha. Fakat bir sorun var. Malum, Yunanistan büyük bir ekonomik kriz yaşıyor. Ve bakanlık bütün sporcuların masraflarını karşılayamıyor. Semiha'nın Glasgow'a gidebilmesi için cebinden 3 bin euro vermesi gerekiyor. Semiha işadamlarına veya kurumlara seslenerek sponsorluk çağrısında bulunuyor. Aslında bunu yaparken de, "Ozan abi aslında ben bunun yazılmasını istemiyorum, ayıp olacağına inanıyorum" diyor. Fakat bizim onu bu konuda cesaretlendirdiğimiz için bu çağrıyı yapmaya karar veriyor.

Ne dersiniz, bu toplum, bu azınlık, Semiha'nın elinden tutar mı acaba?

6 Haziran 2015 Cumartesi 18:33

Diğer yazılar >