05-05-2015
Vakıflar, atama, seçim...
"Gümülcine Vakıf İdaresi'ne atama yapıldı." Haber bu. Peki sürpriz mi? Aslında pek sürpriz değil. Son 48 yıldır olan bir şey. Yunanistan yönetimine askeri Cunta idaresinin el koyduğu 1967 yılından bu yana yapılan uygulama tekrarlandı. Dile kolay! Neredeyse yarım asır!
1967 yılında Cunta idaresi antidemokratik bir şekilde yönetime el koyup "demokrasiyi rafa kaldırınca" en sert uygulamalardan birini Batı Trakya'da Türk azınlığa karşı uyguladı. Bölgede yapılan ilk işlerden biri Batı Trakya'da azınlık vakıflarını yöneten idare heyetlerini (Cemaat Yönetimi) görevden aldı. azınlığın seçimle işbaşına getirdiği yöneticiler, Cunta tarafından görevden alınıp yerlerine atama ile başkaları getirildi. Yunanistan'daki Albaylar Cuntası 1974'te devrildi. Ülkeye demokrasi geri geldi. Cunta'nın yaptığı tüm atamalar iptal edildi. Ama azınlık bunun dışında tutuldu. Cuntanın yöntemi "demokrasi yıllarında" da devam etti. Zira sözkonusu olan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'ydı. Ve "azınlığa demokrasi getirme" gibi bir derdi yoktu devletin. Öyle anlaşılıyor ki hala böyle bir derdi yok!
Dediğim gibi "Gümülcine Vakıf İdaresi'ne atama yapıldı" haberi aslında sürpriz bir haber değil. Olay geçen hafta yaşandı. Gümülcine Vakıf İdaresi, Makedonya Trakya İdari Genel Sekreteri'nin kararıyla yenilendi. Yeni bir yönetim atandı. Beş kişilik yeni bir vakıf idare heyeti görevlendirildi.
Yani Cunta yöntemi devam etti. Muhalefetteyken Cunta'dan kalma yöntemleri ve politikaları eleştirerek, azınlığın şikayet ve taleplerine en yakın partiydi SİRİZA. Bu parti şimdi artık iktidarda. SİRİZA'dan en çok beklentisi olan kesimlerin belki de başında Batı Trakya Türkleri geliyor.
Vakıflar sorunu da Batı Trakya Türk azınlığının en haklı olduğu konuların başında geliyor. Azınlık vakıflarının yönetiminden sorumlu kişilerin hala tayinle işbaşına geliyor olması düşündürücü. Demokrasi, azınlık ve insan hakları açısından da son derece vahim bir olay. Sanırım, azınlık insanı vakıf seçimlerini çoktan hak etti. Hak etmenin haricinde aslında vakıfların, azınlık tarafından seçilecek yöneticiler tarafından idare edilmesi ve bu hakkın iade edilmesi ülkemiz Yunanistan'ın da yükümlülüğü. Askeri Cunta idaresinden kalma bir yöntemin yarım asır sonra devam ediyor olmasının haklı hiç bir gerekçesi olamaz.
Azınlık vakıflardaki bu "işgali" o derece kanıksamış ki, artık vakıf idarelerine yapılan atamalar "öylesine" gelip geçiyor. Ciddi bir tepki, ciddi bir kınama veya bir hareket dahi yok. Bu haksız uygulamanın devlet ve hükümet açısından haklı hiç bir gerekçesi olamyacağı gibi, bu haksızlığa ses çıkartmayan, tepki göstermeyen, bir laf dahi etmeyen azınlık temsilcilerinin de haklı bir gerekçesi olamaz!
Vakıflar İdaresine yapılan atamayla, daha doğru bir deyişle "atama yönteminin devam ettirilmesiyle" azınlığın bir beklentisi daha suya düşmek üzere. İnşallah biz yanılırız.
Hatırlatmak gerekirse; azınlık vakıflarda atama değil SEÇİM istiyor. Azınlık eğitim konusunda "karar verdim uyguluyorum" yöntemini değil, DİYALOG istiyor. Azınlık bol laf değil, vatandaşlık ve azınlık sorunlarına ÇÖZÜM istiyor.
******
Gümülcine Yenicemahalle Camii'ndeki (Mahmut Ağa Camii) yangınla ilgili olarak İtfaiyenin raporunu merakla bekledik hafta boyunca. Bu raporun neden kamuoyuna açıklanmadığını merak ediyorum. Bölge insanını ilgilendiren, şüphelerin oluşmasına neden olan böyle bir olayla ilgili raporun neden bir an önce açıklanmadığı gerçekten merak konusu.
Öte yandan kesin İtfaiye raporunun açıklanmamasına rağmen Dışişleri Bakanlığı'nın; "Yangın ilk belirlemelere göre kısa devreden çıktı" açıklamasında bulunması da başka bir konu. Aslında camilerimize yapılan saldırıların (cami girişlerine domuz başı asılması gibi) bir an önce aydınlatılması ve bunların kamuoyuyla paylaşılması, olması ve yapılması gereken değil midir?