14-04-2015
Moskova ziyaretinin düşündürdükleri
Başbakan Aleksis Çipras'ın Rusya ziyareti Yunansitan'da olduğu kadar Avrupa'da da merak edildi. Temel omurgasını SİRİZA'nın oluşturduğu yeni hükümet, ülkeye yeni bir yön tayin etmeye çalışıyor. Bu, 40 yıl aradan sonra farklı bir siyasi görüşün iktidara gelmiş olduğunu düşünürsek belki normal görünebilir. Fakat AB üyesi bir ülke, hem ekonomi konularında hem de dış politika konularında AB'nin sınırlarını ne kadar zorlayabilir? Bu sorunun cevabını zaman içinde anlayacağız.
Dönelim Çipras'ın Moskova ziyaretine. Çipras, kalabalık bir heyetle resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret sırasında hem kendisi hem de bazı bakanların keyfi yerindeydi. Hatta AB başkentlerinde olduğundan daha keyifliydi diyebiliriz. Çipras, "Moskova'ya Yunan - Rus ilişkilerinde baharı getirmek için geldik" diyerek ilk mesajını verdi. Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapılan görüşmede en önemli iki gündem maddesi "Türk Akımı" ismi verilen doğalgaz boru hattı ile Rusya'ya uygulanan ambargo konularıydı. Putin, Yunanistan'ın doğalgaz boru hattı projesine dahil olmasının faydalarını sıraladı. Rusya, hattın Yunanistan kısmının inşaasına yardım edecek, eğer talep gelirse hattın kira parası Yunanistan'a önceden de verilebilecek. Böylece bir miktar da olsa ülke rahatlayacak. Çipras da sözkonusu doğalgaz boru hattının yararlarına, Yunanistan'a sağlayacağı avantajlara ve Rusya ile ilişkilere olumlu katkı yapacağına inandığını söyled. Sadece doğalgaz boru hattına "Türk Akımı" denmesinden pek hoşlanmadığını belli etti. Çipras, "Ortağım Kammenos'u kızdırmayayım" diye düşünmüş olacak ki, Putin'e dönerek, "Hattın Yunanistan'dan geçecek kısmına Türk Akımı değil, Yunan Akımı denecek" diyerek konuya açıklık getirdi. Neyse (bazı konularda bize ipuçları verse de) bu ayrıntıyı geçelim.
İkinci konu ise Ukrayna'daki savaş nedeniyle Avrupa Birliği tarafından Rusya'ya uygulanan ambargo konusuydu. Yunanistan tarım ürünlerinin çok önemli bir kısmını Rusya'ya satıyordu. Yunanistan, Rus ambargosu nedeniyle ciddi zarara uğradı. Görüşmede, ambargoyu by pass etmek için formül bulundu. Bunun için Yunan - Rus şirketlerinin kurulması kararlaştırıldı.
Bununlar beraber, Rusya'nın Selanik ve Dedeağaç limanlarının özelleştirilmesi halinde ilgisi bir kez daha dile getirildi. Pire limanını Çin'in talip olduğunu biliyoruz. Rusya ise kuzey Yunanistan'daki limanlar sayesinde stratejik bir açılım peşinde.
Moskova'daki görüşmede Çipras'ın AB'nin Rusya'ya ambargo uygulamasını eleştirdiğini de söylemek gerekir. Bunlar Yunanistan açısından ve yeni hükümet açısından "cesur" adım ve girişimler olarak değerlendirilebilir. Fakat, şu anda Yunanistan, izlediği politika itibarıyla Avrupa Birliği'nin gerek ekonomik politikalarına, gerekçe dış politika ve güvenlik uygulamalarına biraz ters hareket ediyor, izlenimi var. zaten pek başarılı olmayan AB'nin dış ilişkiler ve güvenlik politikaları bu denli bir çok sesliliği kaldırır mı?
Çipras'ın dediği gibi; "Yunanistan bağımsız bir ülke ve çıkarları doğrultusunda çok yönlü bir dış politika ve strateji izleyebilir" ancak bu yöntem, bazı batı ülkelerinde ve hükümetlerinde "tehdit" ve "şantaj" olarak algılanıyor.
Bütün bunları bilen Çipras, Moskova'da dikkatli hareket etti ve batıyı "kızdıracak" hareket ve açıklamalardan kaçındı. Fakat aynı dikkati ve özeni Çipras'ın hükümet ortağı ANEL Partisi Başkanı Panos Kammenos göstermiyor. Örneğin; "Avrupa'yla anlaşamazsak, ABD, Rusya, Çin ve Hindistan'la konuşuruz, onlarla anlaşırız" diyebiliyor. Veya daha da vahim olanı, "Eğer bizi Euro dışına atarlarsa o zaman Avrupa cihadçılarla dolabilir" diyerek bir anlamda tehdit ediyor.
Yunanistan'ın ekonomik ve mali gidişatı olduğu kadar artık dış politikası da ilginç bir döneme giriyor.