21-06-2021
AİHM kararları, algılar, gerçekler ve inkar politikaları
Türk azınlık dernekleriyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Yunanistan'ın Batı Trakya Türk Azınlığı'na bakışını anlayabilmek açısından son derece önemli bir örnek. Uluslararası hukuk kavramını dilinden düşürmeyen ülkemiz Yunanistan yöneticileri, 13 yıldır uygulamadıkları AİHM kararlarını adeta duymak istemiyor. Duymak istemediği gibi, bu kararları gündemde tutacak girişimlerden de rahatsızlık duyuyor.
Başta İskeçe Türk Birliği olmak üzere şu anda 3 (yakın zamanda 4) azınlık derneğini ilgilendiren AİHM kararı var. Sorun sadece bu dava kararları değil. Ancak bu davalar vatandaşı olduğumuz Yunanistan'ın bizlere, yani Batı Trakya Türklerine nasıl baktığının, hangi bakış açısıyla bizleri ve sorunlarımızı değerlendirdiğinin bir göstergesi adeta.
Bunun dışında "azınlık sorunları" olarak tabir ettiğimiz sorunlar da, halkımızın günlük yaşamını ve aynı zamanda geleceğini ilgilendiren ekonomi ağırlıklı sorunlar da olduğu gibi duruyor. Özetle sıralayalım:
- Azınlık eğitimi
- Vakıflar sorunu
- Müftülük sorunu
- Azınlık köylerini ve azınlık insanını vuran işsizlik sorunu
- Azınlık insanının göç sorunu
- Azınlığın, Yunanistan'ın en yoksul kesimini oluşturması
- Tarım ve hayvancılıkla uğraşan azınlık insanına, gerek tarımsal kalkınma gerekse alternatif ürünler konusunda gerekli desteğin verilmemesi gibi sorunlar olduğu gibi duruyor.
"Azınlık sorunu" olarak nitelendirdiğimiz problemlerin yanı sıra azınlığın sosyo ekonomik durumuyla ilgili, yani geliriyle ve geçim sıkıntısıyla ilgili de çözüme kavuşması gereken onlarca sorun var. Ülkenin belki de en geri bırakılmış kesimini oluşturan azınlık insanı ise yaşadığı bu durum karşısında çareyi yurt dışına göç etmekte görüyor.
İşte bu ortamda Batı Trakya'daki azınlık insanının sorunlarına çare bulmak, yüzlerce, hatta binlerce gencin yurt dışına göç etmesine engel olabilmek adına politikalar üretmesi gereken bir hükümet ve ülke yönetimi olması gerekirken gerçekte ne oluyor?
Şu oluyor: Azınlığın "Türk" olmadığını ispat etmek, Avrupa'yı ve dünyayı buna ikna etmek ve aynı zamanda azınlığın "Türk" olmadığı tezini burada yaşayan biz "Türk azınlığa" da empoze etmekle uğraşan bir yönetim anlayışının gayretlerine, girişimlerine, politikalarına şahit oluyoruz. Varsa yoksa azınlığın milli kimliği. Neymiş efendim? Azınlık Türk değilmiş. Daha önce de söyledim. Yine söyleyeyim. Bu azınlık bal gibi de Türk'tür. Azınlığın Türk olması, ülkemiz ve vatandaşı olduğumuz Yunanistan için bir tehdit değildir. Tam aksine azınlığımızın Türk milli kimliğini inkar etmek ve bu uğurda empoze edici politikalar geliştirmek ve uygulamaya çalışmak çok daha tehlikelidir.
Son bir ay içinde öyle şeyler yaşandı ki; ülkemiz Yunanistan'ın "Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının milli kimliğini inkar etme politikası"nın, sonuçları tahmin edilemeyecek bir histeriye evrilmeye başladığını söylemek mümkün.
- Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu, AP Milletvekili François Alfonsi ile birlikte, 13 yıldır Yunanistan tarafından uygulanmayan AİHM kararlarıyla ilgili webinar düzenliyor.
- Avrupa Parlamentosu'ndaki Yunanlı milletvekili Manolis Kefaloyannis, ABTTF'yi ve AP Milletvekili Alfonsi'yi bu etkinliği düzenledikleri için Avrupa Parlamentosu başkanına şikayet ediyor.
- Mektubunda, 13 yıldır uygulanmayan AİHM kararları orta yerde uygulanmayı beklerken "Yunanistan tüm yükümlülüklerini yerine getiriyor" diyor. Webinarın Avrupa Parlamentosu çatısı altında YAPILMAMASINI istiyor!..
Bu arada;
- Etkinliğe konuşmacı olarak katılacak olan SRİZA döneminin Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Genel Sekreteri Maria Yannakaki hakkında bazı haber sitelerinde "hedef gösterici" , "suçlayıcı" haber ve yorumlar çıkıyor. Yanakkaki, aleyhine tweetler atılıyor.
- Bayan Yannakaki webinarın başlamasına kısa bir süre kala, Kovid aşısı yaptırdığını ve sağlık durumunun çok kötü olduğunu belirterek, webinarı organize eden kurumlara mail göndererek buraya katılamayacağını haber veriyor.
- Bir yandan Avrupa Parlamentosu nezdinde girişimde bulunarak, etkinlik engellenmeye çalışılıyor, öte yandan ise eski bir milletvekili ve bürokrat olan bir katılımcının etkinliğe katılması engellenmeye çalışılıyor. Yani sadece bir webinar etkinliği için bile iki cepheli bir çalışma yapılıyor.
- Aynı gün ulusal Estia gazetesinde yayınlanan baş makalede, Yargıtay mahkemesinin "İskeçe Türk Birliği lehine karar verme ihtimali" üzerine mahkeme heyetine "ayar" çekilmeye çalışılıyor.
- Yine aynı gün Yunan devlet televizyonunun diplomasi yorumcusu, yazdığı köşe yazısında Türk azınlık milletvekillerini Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun katıldığı yemekte yer aldıkları için eleştiriyor. Evet evet, sadece yemeğe katıldıkları için.
- Bu arada birçok gazete ve internet sitesinde Manolis Kottakis, Stergios Yalaoglu, Evripidis Stilyanidis başta olmak üzere bazı gazeteci, yazar, uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyasetçiler, İskeçe Türk Birliği davasıyla ilgili olarak yazdıkları yazılarla, verdikleri röportajlarla, paylaştıkları mesajlarla bir anlamda Yargıtay'ın (Arios Pagos) İskeçe Türk Birliği lehine vereceği olası bir karar ihtimalini göz önünde bulundurarak yargıçlara "dikkatli olun" mesajları veriyor.
- Bu arada İskeçe Müftüsü Ahmet Mete, bundan 5 yıl önceki konuşmasında yaptığı Rauf Denktaş benzetmesi nedeniyle yargılanıyor ve 15 ay hapis cezası alıyor. Cezanın gerekçesi ise "kamu düzenini bozmuş olması" olarak gösteriliyor. Gerçi "bozulan" bir kamu düzeni falan olmadı ama karar yine de bu yönde oldu.
- Öte yandan Yunanistan'da yaşayan, ancak bizim gibi kimlikleri inkar edilen bir başka azınlık olan Makedonların oluşturduğu bir sivil toplum kuruluşunun başına ilginç bir olay geliyor. Edessa bölgesinde yaşayan Makedonların oluşturduğu "Krste Misirkof - Ana Dili Geliştirme Makedon Hareketi"nin Yunanistan Kültür Bakanlığı'nın Kültür Kuruluşları Kütüğü'ne yaptığı başvuru önce kabul ediliyor. Ancak "kabul" işlemi üç sonra bakanlık tarafından iptal ediliyor. Tabii bu arada aşırı milliyetçi çevrelerin tepkileri ve yetkili makamlara "yol göstermeleri" de yaşanıyor.
Çok kısa bir zaman diliminde yaşanan bu gelişmeleri bile değerlendirince Batı Trakya Türk azınlığına verilmek istenen mesaj ortaya çıkıyor: Batı Trakya Türkleri, azınlık hakları için webinar dahi düzenlemeyecek, bu etkinliğe katılanlar engellenecek, ülkedeki mahkemeler AİHM kararlarını uygulamayacak, hatta azınlık milletvekilleri Türkiye Dışişleri Bakanının misafir edildiği yemekten bile uzak duracak! Mahkemeler azınlık dernekleri için karar verirken AİHM kararlarını dikkate almayacak, azınlık temsilcileri bozulmamış kamu düzeni için bile "kamu düzenini bozmaktan" hapis cezası alabilecek. Ve her şeyden önemlisi azınlık kendine "Türk" demeyecek!...
Duyamadım... Demokrasi mi, eşitlik mi, insan hakları mı, azınlık hakları mı dediniz???
21 Haziran 2021 Pazartesi 13:04