11-03-2021
Bir internet panelinin ardından...
Pandemi dönemini yaşıyoruz. Vakalar, entübe hastalar, karantina, aşılar derken bu terminoloji neredeyse hayatımızın bir parçası haline geldi. Bu durumun bir an önce normale dönmesi şüphesiz hepimizin temennisi. Herkesin çok yorulduğu, bunaldığı ortada. Öyle görünüyor ki bir süre daha sabretmemiz gerekecek. Umarım bu süre çok uzun olmaz.
Tıbbi terminolojinin yanı sıra Kovid -19 salgını hayatımıza bir unsuru daha dahil etti. İnternetin her alanda uygulanmasını. Artık her şey çevrim içi oluverdi. Çocukların eğitiminden, kurslarından, panel ve konferanslara, röportajlara kadar her şeyi "online" yapar olduk. Hele hele biz gazetecilerin oksijeni oldu adeta internet. Zaten öyleydi ancak salgın bunu birkaç kat arttırdı. Salgından sonra da geriye dönüş olmayacak gibi görünüyor.
İşte böyle bir internet panelini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik. Malum, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın ilk sivil toplum kurulu olan İskeçe Türk Birliği başta olmak üzere isminde "Türk" veya "azınlık" kelimesi olan dernekler yıllardır adaletin tecelli etmesini bekliyor. Aynı zamanda ülkemiz Yunanistan'ın Batı Trakya Türk Azınlığı'na bakışının en temel göstergelerinden biri olan bu davalarda "mutlu son"a ne zaman ulaşırız, doğrusu kestiremiyorum. Çünkü 13 yıldır Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının Yunanistan tarafından uygulanmasını bekliyoruz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Batı Trakya Türk Azınlık dernekleriyle ilgili kararlarının Yunanistan tarafından uygulanmaması sorunu geçtiğimiz günlerde internet ortamında çevrim içi gerçekleşen panelde ele alındı. Paneli, Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği ve Yunanistan Helsinki İnsan Hakları Gözlem Evi organize etti. Panelin moderatörlüğünü İskeçe Türk Birliği Başkanı olarak ben yaptım. Etkinlik, ABTTF Başkanı Halit Habipoğlu ve BTAYTD Başkanı Dr. Hüseyin Baltacı'nın selamlama konuşmaları ile başladı. AİHM'nde "Bekirusta Grubu" olarak bilinen İskeçe Türk Birliği, Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ve Meriç İli Azınlık Gençleri Derneği davalarının avukatı Ahmet Kara, Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği Başkanı Hülya Emin, Yunan Helsinki Gözlem Evi (GHM) Sözcüsü ve Avrupa Uygulama Ağı (EIN) yönetim kurulu üyesi Panayote Dimitras ve insan hakları uzmanı, eski milletvekili ve Yunanistan Adalet Bakanlığı İnsan Hakları eski Genel Sekreteri Maria Yannakaki de panelde görüşlerini dile getirdi.
Tüm konuşmacılar İTB tabelasının güvenlik güçleri tarafından yerinden söküldüğü 1983 yılında başlayan ve 13 yıldır da AİHM kararlarının uygulanmasının beklendiği bu mücadeleyi ayrıntılarıyla anlattı. Panele internet ortamından ulaşarak izlemek mümkün.
Ben eski bir milletvekili olan ve aynı zamanda bir önceki hükümet döneminde önemli bir bürokrat olarak davalarla ve azınlığın verdiği mücadeleyle son derece yakın ilişkisi olan bir görevde bulunması nedeniyle sayın Yannakaki'nin söyledikleri üzerinde durmak isterim. Zira sayın Yannakaki'nin söyledikleri ve bir anlamda da itiraf ettikleri Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın mücadelesi ve azınlığa karşı olan bakış açısını iyice anlamak açısından önemli.
Maria Yannakaki'nin DİMAR partisinden milletvekilliği döneminde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin İskeçe Türk Birliği kararının uygulanıp uygulanmayacağıyla ilgili meclise soru önergesi sunduğunu hatırlatmak gerekir.
Gelelim sayın Yannakaki'nin panelde söylediklerine. Kendisinin, 2016 yılı sonlarından itibaren SİRİZA - ANEL koalisyonu döneminde Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Genel Sekreteri görevinde önemli bir tecrübe kazandığı ortada. AİHM'de dava kazanan kurumların (azınlık derneklerimiz gibi) bu kararları Yunanistan mahkemelerine başvurarak uygulanmasına imkan veren yasanın hazırlanmasında önemli katkısı olduğunu biliyorduk. Hatırlanacağı üzere 2017 yılı sonbahar aylarında Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve meclise getirilen yasa, Yunanistan'daki bazı aşırı milliyetçi çevrelerin "Türk dernekleri yasal hale getiriliyor" diyerek kıyameti kopartmaları üzerine aynı bakanlık tarafından geri alınmış, yapılan bazı değişikliklerden sonra yasa yeniden meclis genel kuruluna getirilmişti. Ancak yasaya yapılan müdahaleler, yasayı o denli "olumsuz" bir hale sokmuştu ki o dönemde azınlık üyesi üç SİRİZA milletvekili de yasaya "ret" oyu vermişti.
Sayın Yannakaki'nin paneldeki konuşmasında o dönemde yaşananlara dair bazı ayrıntılar ortaya çıktı. Meğerse, meclise geldiğinde "Batı Trakya'daki Türk dernekleri yasal hale geliyor" diyerek Altın Şafak, ANEL ve diğer çevrelerin kıyameti koparttığı yasa daha önce meclise gelmeden birkaç kez değişmiş! Öyle anlaşılıyor ki yasa ilk haliyle meclise gelebilse ve onaylanabilse, Yunanistan'ı "AİHM kararlarını uygulamayan ülke" statüsünden çıkartabilecekti. Ancak yasaya yapılan müdahaleler sonucunda, Yunanistan'ı söz konusu davalarda mahkum ettiren unsurlar yasaya dahil edilmiş oldu. Sayın Yannakaki o dönemin muhalefet partilerinin, AİHM kararlarının uygulanması için hazırlanan yasayla ilgili olarak "Erdoğan'ın isteği üzerine hazırlıyorsunuz" suçlamasında bulunduklarını dile getirdi. YDP'den bu tepkiler gelirken sayın Dora Bakoyanni'nin bu suçlama ve ithamlara mesafeli durduğunu da not etti. Yannakaki sözlerine şöyle devam etti: "Birileri Türk derneklerini resmileştiriyorsunuz diye saldırıyor, diğer bir kesim Lozan Antlaşmasını ihlal ediyorsunuz diyordu. O günlerde mecliste çok ilginç şeyler duyuldu. Ne yazık ki bu alan milliyetçilik yapmak için, popülizm yapmak için uygun bir alan. Politikacılarımız ve sadece politikacılarımız değil, Trakya'daki azınlığın 1974'e kadar Türk azınlık olarak tanımlandığını unutuyorlar. Bunun yanı sıra İskeçe Türk Birliği 1927 yılından 1983'e kadar normal bir şekilde faaliyet gösterdi. O zamana kadar kimse bir şey demedi. Buna kimse cevap veremiyor. Azınlık, siyasi oyunların kurbanı oluyor. Ne yazık ki bu durum azalsa da, hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmıyor. Örneğin bizim hükümet olarak azınlık konularını Dışişleri Bakanlığından alıp, her Yunan vatandaşının konuları gibi İçişleri Bakanlığına taşıyamamamız büyük bir başarısızlıktır. Bunun üzerinde ciddiyetle ve samimiyetle durmamız gerekir. Özeleştiri niyetiyle bunu değerlendirmeliyiz. Seçimleri kaybettikten sonra SİRİZA partisinin programını yazarken azınlıkla ilgili kısmı benim yazmamı istediklerinde bu samimiyet ve özeleştiri niyetiyle başladım. Neyi başaramadığımızı, hangi konulara dokunamadığımızı söylemek çok önemli."
Evet sayın Maria Yannakaki'den gerek 2017'deki yasanın hazırlanması ve meclise getirilmesi sürecinde yaşananlar ve genel anlamda azınlık meseleleriyle alakalı bazı detayları dinlemek gerçekten enteresandı.
Bunun yanı sıra sayın Yannakaki'nin konuşmasında, "Azınlık konularını Dışişleri Bakanlığından alıp, İçişleri Bakanlığına taşıma teklifine, 'derin Dışişleri Bakanlığı'nın tepkisi, son yıllarda bu konuları iyi bildiğime inanmama rağmen beni bile şaşırttı." ifadesi de başlı başına değerlendirilmesi gereken çok ciddi bir konu. Azınlığın yıllarca inandığı ve dile getirdiği bir düşünceyi sayın Yannakaki şüphe götürmeyecek bir şekilde açıkça anlattı.
Yukarıda da dediğim gibi, panel internette. İsteyen açar bakar ve Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı söz konusu olduğunda devlet nasıl "düşünüyor" ve nasıl "icraatta" bulunuyor en azından bir fikir edinir...
11 Mart 2021 Perşembe 17:45