18-09-2020
Okul binası sorunu, devletin umursamazlığı ve bize düşen görev
İskeçe Azınlık Ortaokulu - Lisesi'nin büyük sorunu yıllarca çözüm bekliyor. Bina sorunu veya başka bir deyişle okulun fiziki koşulları.
Söz konusu okul eski bir tütün mağazası. Bir süre bu şekilde hizmet verdikten sonra devlet kız lisesi olarak kullanılıyor. Kız lisesi olarak da yetersiz kalınca bu kez "üçüncü sınıf vatandaş" muamelesi gören azınlığa layık görülüyor. 1960'lı yılların sonlarından itibaren İskeçe Azınlık Ortaokulu - Lisesi'ne veriliyor ve halen de bu amaçla kullanılmaya devam ediyor.
Okuldaki öğrenci sayısı 200 hatta 300'lere ulaşıncaya kadar gerekli şartları yerine getirmese de büyük ve acil bir sorun teşkil etmiyor. Daha doğrusu "azla yetinmeye" alışık olan azınlık pek sesini çıkartmıyor. Ancak son yıllarda okuldaki öğrenci sayısı 400'leri, 500'leri geçiyor. Derken 600, 700 öğrenciyi aşıyor. Şu anda okuldaki öğrenci sayısı 700'ün üzerinde.
Beş yıl önce okul binası yetmeyince vardiyalı eğitime geçiliyor. Yunanistan'da vardiyalı eğitimin sona ermesinin üzerinden 20 kusur yıl geçmiş olmasına rağmen azınlık çocukları için vardiyalı eğitimin uygulanmasında beis görülmüyor ne yazık ki! Nasıl olsa bu insanlar "üçüncü sınıf" vatandaş olmaya alışkın!
Bir önceki Başbakan Aleksis Çipras, Rodop ve İskeçe illerine yaptığı ziyarette İskeçe Azınlık Ortaokul - Lisesi'ni de ziyaret etti. Pratikte en fazla 50 öğrenciye hizmet verebilecek nitelikteki okul bahçesine giren başbakanın şaşkınlığı bugün gibi gözümün önünde. "Ben gerçekten bir okula mı geldim. Yüzlerce öğrenci bu şartlarda eğitim görebilir mi?" der gibiydi. Biz sayın başbakandan "Size söz veriyorum. Devlet olarak yeni ve çağdaş bir okul binası yapacağız" sözünü beklerken o "Önümüzdeki yıl vardiyalı eğitim olmaması için şartları iyileştireceğiz" deyiverdi. Sanki kendisi de sanki, "Biliyorum yetmez be çocuklar ama idare edin" der gibiydi. "Buna da şükür" deyip geçici de olsa memnun olduk. Ne de olsa "azla yetinmeyi" öğrenmiş bir toplumuz.
Nitekim okula ek bina yapıldı. Birkaç sınıf oraya alındı ve vardiyalı eğitim geçici de olsa sona erdi. Bu durum ne yazık ki geçici oldu. Zaten "geçici" olduğu baştan belliydi. Öğrenci sayısı biraz artınca aynı sorun yine ortaya çıktı. Çözüm? Hadi bakalım yine vardiyalı eğitim. Dedik ya nasıl olsa "üçüncü sınıf vatandaş" muamelesine alışkın bir toplum var.
Geçen eğitim yılı başında eylem yapan, yürüyüş düzenleyen öğrenci velileri ve azınlık insanı soruna bir çözüm talep etti. Çözüm dediğimiz de en azından üç - dört adet prefabrik sınıfın ek binaya getirilmesi ve vardiyalı eğitimin sonlandırılmasıydı. Bu bile çok görüldü. İstendiği zaman bir hafta içinde herhangi bir yere monte edilen prefabrik sınıfların getirilmemesi için bin bir dereden su getirildi. Derelerden sular geldi de, prefabrik sınıflar gelmedi! İnsana "yazıklar olsun" dedirten bir durum. Hatta İskeçe belediyesinden teknik heyet prefabrik sınıf monte edilir mi diye "yanlışlıkla" okulun ek binasına geleceğine, ana binaya geliyor. Ve "buraya prefabrik konulamaz" raporu hazırlıyor. Daha sonra okuldan "ek binaya gelip ölçüm yapılması" için gönderilen yazıya da tenezzül edip cevap verilmiyor. Adeta, "ne haliniz varsa görün" der gibi. Ve sonuçta Mart ayında karantina nedeniyle okulların da kapanmasıyla geçen eğitim yılı bu şekilde devam ediyor.
Gelelim bu eğitim - öğretim yılına. Ne yazık ki devletin ve kurumların "okul binası sorunu"na ilgisizliği devam ediyor. Okula yeni bina konusu bir yana, okulun fiziki koşullarıyla alakalı herhangi bir düzeltme, iyileştirme emareleri hala yok. Devletin ve yetkili kurumların azınlık insanına karşı VURDUMDUYMAZLIÄžI ve UMURSAMAZLIÄžI yine ve hala had safhada.
Ancak bu kez farklı bir parametre daha var. Devletin ve "ilgili" kurumların "vurdumduymazlığı" ve "ilgisizliği"nin yanı sıra, Yunanistan Özel Okullar Eğitimcileri Federasyonu (IOELE), yerel basın ve bazı azınlık karşıtı çevrelerin ilginç bir "saldırısı" söz konusu. Okul binasının yetersizliği, sağlık ve güvenliğini tehlikeye sokan koşulları sanki okul yönetimi, encümen heyeti, okul aile birliği yaratmışçasına bir saldırı var. Tüm bu eksiklikler ve yetersizliklerin sorumluluğunu okul yönetimine, encümen heyetine, okul aile birliğine yani bir anlamda azınlığa "yıkma" gayreti var! İnsana "yok daha neler" dedirtecek bir durum.
Yerel basında öyle şöyler okuyoruz ki gerçekten "pes" dedirtiyor. Okulun statüsü değişmesine rağmen okula hala "özel" okul demeye devam eden, küçük sınıflardan, genel anlamda bina sorunundan azınlığı sorumlu tutan, okulu ve encümenleri "illegal işlerle" itham eden ve dikkat buyurun Balkan köylerindeki devlet ortaokul - liselerine gitmeyip İskeçe'deki azınlık lisesine geldiği için azınlığı itham eden, suçlayan bir yerel basın ve kurum kuruluş yöneticileri var!
"Bu okul zaten çok kalabalık, bu okula gelmeniz büyük hata" babında sergilenen bir tutum söz konusu. İnanılacak gibi değil ama gerçek. Dersiniz ki; "Hem suçlu, hem güçlü" deyimi sanki bu yaşadığımız durum için söylenmiş! Bu tutum ve anlayış ancak "art niyetle" ve azınlık karşıtlığıyla açıklanabilir.
Özetle söylemek gerekirse; İskeçe Azınlık Ortaokul - Lisesi'nin bina sorunu, devletin ve "ilgili" kurumların ilgisizliğinden dolayı devam ediyor! Yeni okul binasını bırakın, prefabrik sınıfı bile azınlık insanına çok gören anlayış yüzünden devam ediyor. Bizi, çocuklarımızı, eğitimcilerimizi "ikinci sınıf" olarak görmeyi geçtim "üçüncü sınıf vatandaş" olarak görmek isteyen zihniyet yüzünden devam ediyor! Ve unutulmamalıdır ki; devlet ve ilgili kurumlar bundan sorumludur.
Azınlık olarak bize düşen görev ise evlatlarımızın geleceği ile ilgili olan ve aynı zamanda toplum olarak bize olan bakış açısını yansıtan bu büyük haksızlıkla yorulmadan ve ümitsizliğe kapılmadan MÜCADELE etmektir! Zira bu anlayışın kendiliğinden değişmesini beklemek gibi bir lüksümüz olamaz!..