22-03-2024
Bu inat niye?
Bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü daha geride bıraktık. New York'ta 129 işçi kadının hayatına mal olan, daha iyi çalışma koşulları için başlatılan grevin bir faciaya dönüştüğü elim olayların yıl dönümü 8 Mart.
Bu acı olayların üzerinden bir buçuk asrı aşkın zaman geçti geçmesine ama kadına yaklaşımla ilgili birçok şey değişmedi.
Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneğinin kaderi de...
2001 yılında bir grup kadın tarafından kurulan dernek bu yıl da 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayamadı. Çünkü hukuki varlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Yunanistan'ı mahkum etmesine rağmen ülkemiz makamları tarafından kabul edilmiyor.
Bölgede yaşayan kadınların örgütlenme özgürlüğüne vurulan bir ket olarak kabul edilen bu yasağın tek nedeni ise derneğin isminde yer alan "Türk" kelimesi.
İnsan anlam vermekte zorlanıyor değil mi?..
Bir insanın kimliğinin bu denli rahatsızlık yaratıyor olması akla mantığa sığmıyor doğal olarak.
Akıl, mantık bir tarafa "Türk" kelimesinin fobik bir hal aldığını gözlemliyoruz. Pomak, Roman derneklerinin varlığı kabul ediliyor, hatta kurulması için teşvik ediliyor. Ama Türk diyenin ağzına biber sürülüyor.
Bu kelimeyi kullanmaktan kaçış yolu yok ise, illa da kullanılacaksa, o zaman da Türk demekten yine imtina ediliyor, "Türk kökenli" kelime oyunuyla durum geçiştirilmeye çalışılıyor.
Ülkemizin devlet politikasının azınlığa yaklaşımı ortada. Etnik değil, dini azınlıktan bahsediyor.
Bireysel tanımlama demokratik özgürlük olarak bahşediliyor azınlığa. Ama toplu olarak tanımlamaya gelince OLMAZ deniyor!
"Serhat boylarının kahraman evlatlarının" yaşadığı bu bölgede "Türk" ve "Türklük" "tehlike" olarak algılanıyor ve bu algı operasyonu için her türlü enstrüman da kullanılıyor.
Şubat ayı sonunda Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Shinas Gümülcine'deydi. Kendisine Trakya Dimokritos Üniversitesi Sosyal, Siyasal ve Ekonomik Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Bölümü tarafından fahri doktora ünvanı verildi.
Üniversitenin kampüsünde gerçekleşen törende konuşan Shinas, bölgede farklı kültürlerin birlikte yaşaması konusuna da değindi. Trakya'da farklı unsurların barış içinde yaşadığını, bunun da Avrupa için bir örnek oluşturduğunu söylerken Shinas, bölgedeki uyumu "Ezan sesi can sesine karışıyor. Gümülcine pazarında Pomaklar, Romanlar, Hristiyanlar birlikte tezgah açıyor" sözleriyle pekiştirmeye çalıştı.
Ama ne gariptir ki Shinas'ın da dili "Türk" demeye varamadı!
Dimokritos Üniversitesi kürsüsünde Margaritis Shinas'ın Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı gibi değil de, Yunanistan devlet yetkilisi gibi konuşuyor olması ne kadar etik, tartışılır.
Bana göre etik değil. Herşeyden önce Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği üyesi devletlerden bağımsız bir niteliğe sahip ve Birliğin yürütme konumundaki organı.
Avrupa Komisyonunun Avrupa Yaşam Tarzının Teşvikinden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak Shinas'ın portföyünde tanımlı olan yani yetki alanına giren göçün yanı sıra kültür konusunda daha dikkatli davranması gerekir diye düşünüyorum.
Temsil ettiği görevin tanımına bile uymakta güçlük çeken yetkililerin olduğu bir dünyada, önyargılardan arınılmış ve kısa vadeli siyasi hesaplar peşinde koşulmayan bir iklime ne zaman kavuşulacağı sorusunun cevabını daha uzun bir süre alamayacağız gibi gözüküyor.
2001 yılından bu yana 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayamayan Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneğinin kendi kimliğiyle bu günü ne zaman kutlayabileceği sorusu da dahil olmak üzere.