07-01-2020
Yeni yıla girerken...
İyisiyle, kötüsüyle bir yılı daha geride bıraktık. 2020 yılını karşılarken yeni gelen sene için de - adettendir - iyi dileklerde bulunuyoruz.
Aslında azınlık olarak iyi şeyler dilemeye ve olumlu gelişmelerin olmasına gerçekten çok ihtiyacımız var. Çünkü seneler hep aynı olumsuzluklarla gelip geçiyor.
Toplum olarak, azınlık olmanın getirdiği sorunların çözüme kavuşmamasının yorgunluğu içindeyiz. Azınlığın ne sorunlarını duyan, ne bunlara kulak asan bir yönetim var. Gerek Atina'daki merkezi hükümetin, gerekse yerel yöneticilerin bu sorunların çözümü konusunda inisiyatif alma niyetleri yok.
Gelen yılın, geçen yıldan bir farkı olmuyor. Doğruyu söylemek gerekirse, çözüm yerine, azınlık gündemine yeni sorunlar ekleniyor.
Geçen seneye damgasını vuran olaylara şöyle bir göz attığımızda, eğitim, müftülük, vakıflar, dernekleşme özgürlüğü gibi temel konularda hiçbir adım atılmadığını, olumlu gelişmeler yerine mevcut durumu daha da ağırlaştıran gelişmelerin yaşandığını gözlemliyoruz.
Müftülükleri yeniden yapılandırmayı öngören cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kapatılan azınlık ilkokulları, azınlığın yeni okul binası isteklerinin görmezden gelinmesi, medresede azaltılan Türkçe dersler, müftüler aleyhine yürütülen soruşturmalar ve açılan davalar, tayinli vakıf idare heyetlerinin görev süresinin uzatılması, yeniden açılması ve kurulmasına izin verilmeyen dernekler... Saymakla bitmeyen sorunlar...
İskeçe Azınlık Ortaokulu - Lisesi öğrenci ve velilerinin ile bölgedeki azınlık halkının katıldığı ve vardiyalı eğitimin protesto edilerek yeni okul binası talebinin dile getirildiği protesto yürüyüşü, azınlığın tepkisini ortaya koyması açısından bence çok, ama çok önemli bir gelişmeydi.
Ortaya konulan en demokratik tepkileri bile kimsenin duymak istememesi, dikkate almaması ise bu tepkileri veren azınlık insanının karşı karşıya kaldığı en büyük hayal kırıklığı, en büyük çaresizlik.
Sesi duyulmayan, dinlenmeyen, yok sayılan bir toplumdan bahsediyoruz. Bu toplumun, yaşadığı, her türlü sorumluluğunu yerine getirdiği ülkesinde kendini eşit vatandaş olarak hissetmesi nasıl mümkün olabilecek ki?
Yunanistan yönetimleri, uluslararası düzeyde gelen baskıları, itibar zedelenmesini bile göze alıyor.
İnanılır gibi değil, ama gerçek bu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamamakta direniyor, uluslararası insan hakları kuruluşlarının yaptığı uyarılarıları görmezden geliyor.
Azınlığı "milli tehlike" olarak gösteren ve bu "tehlikenin" ortadan kaldırılması için yıllardan bu yana üretilen devlet politikaları niye? Kime ne yarar sağlıyor?
Bir ülkede yaşayan vatandaşların eşit hak ve sorumluluklara sahip olduğunu düşünen bizlerin asla cevap bulamayacağı sorular bunlar.
Yine de umut etmekten vazgeçmiyoruz. 2020 yılının huzur, eşitlik, hoşgörü getirmesini diliyoruz.
Azınlığa kulak verileceği, düşüncelerinin, sorunlarının dikkate alınacağı bir yıl olması dileğiyle...