03-12-2018
Azınlık ve sorunları...
Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sorunları hiç bitmiyor. Bunun temel nedenini de devletin azınlığa yaklaşımı ve azınlığa yönelik ürettiği, uyguladığı politikalar oluşturuyor.
Son aylarda azınlığı meşgul eden konu başlıklarına hızlıca göz attığımızda, müftülük ve eğitim sorunlarının ön plana çıktığını görüyoruz. Tabii ki ekonomik krizin azınlığa yansıması ve etkileri, bölgenin temel sorunları arasında yer almaya ve gündemi meşgul etmeye devam ediyor.
Müftülük konusunda azınlığın kendi dini liderini seçme isteğine, ülkemiz yönetimi ne yazık ki sıcak bakmıyor. Her ne kadar bu konuda SİRİZA hükümetinin bir çalışma içinde olduğu söylense de, sorunun çözüleceği beklentisi dönem dönem artsa da, yapılan yeni tayinler, düzenlemeler bizleri yeniden umutsuzluğa sürüklüyor.
Dini liderlerin azınlık tarafından belirlenmesi karşısında en büyük "engel" olarak "müftülerin yargı yetkilerinin olması" devlet yöneticileri tarafından gerekçe olarak öne sürülse de tek engelin bu olmadığı aşikar.
Eğitim derseniz, kanayan bir yara... Her fırsatta kabuğu kaldırılan, üzerine merhem sürmek yerine tuz basılan bir yara.
Son ayların azınlık gazete manşetlerine bakmak bile, bu konudaki "hareketliliğin" ne denli fazla olduğunu anlamaya yetip artıyor.
Azınlığın iki dilli anaokulu talebinin görmezden gelinmesi, ders kitapları, Türkçe ders saatlerinin azaltılması, eğitim ve öğretimin her aşamasında yaşanan eksiklik ve sıkıntılar, azınlık çocuklarının çağdaş bir eğitim almalarına konulan engelin enstrümanlarını oluşturuyor.
Parmak arkasında gizlenmenin anlamı yok. Amaç; azınlık çocuklarını devlet okullarına yönlendirerek, azınlık eğitimini, okullarını ortadan kaldırmak.
Tüm sorunların arkasında ise yatan tek bir neden var. Farklıya olan saygı ve hoşgörü eksikliği...
Azınlık yıllarca potansiyel tehlike olarak gösterildi. Talepleri, hep Yunanistan milli çıkarlarına karşıymış şeklinde lanse edildi. Dış güçler tarafından kontrol edilen, ülkenin egemenliğini ve bütünlüğünü tehdit eden bir öcü olarak tanıtıldı.
"Türk" kelimesine öyle bir anlam kazandırıldı ki, Türkçe eğitim istemek, Türk olduğunu söylemek, derneklerinde Türk kelimelerini kullanmak neredeyse suç teşkil etti.
Azınlık insanı ülkenin bir bütünü olarak kabul edilmek yerine ayrıştırıldı, "öteki" durumuna getirildi.
Yaratılan bu hava aslında öyle bir hal aldı ki, azınlık lehine atılabilecek olası her türlü olumlu adım, merkezi yönetim açısından da bir ayak bağı haline dönüştü.
Yani, azınlığın isteklerinden birinin yerine getirilmesi girişimi dahi, siyasi partiler arasında çekişmelere, devletle derin devlet arasında çatışmalara, kamuoyunda da ciddi tepkilere neden olabilecek bir hale geldi.
Hani birşey olacağından değil ya... Olumlu bir adım atılma niyeti olsa dahi bunu engelleyecek o kadar çok neden var ki.
Özetle; bir şeylerin değişeceğine ilişkin azınlığın ümidi, inancı neredeyse tükendi.
3 Aralık 2018 Pazartesi 13:07