17-07-2018
Azınlık sorunlarına genel bir bakış...
Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sorunları bitmek tükenmek bilmiyor. Ekonomik, sosyal ve siyasi alanda var olan sorunlara çözüm bulmak bir tarafa, bu sorunlar katlanarak ve her gün bir yenisi eklenerek büyüyor sanki.
Batı Trakya Türkleri, istisnalar haricinde, hiçbir zaman zengin bir toplum olmadı. Azınlığın ne büyük işletmeleri, ne fabrikaları oldu. Tarım ve özellikle de geleneksel bir üretim şekli olan tütün azınlık ekonomisinin yıllardan bu yana can damarını oluşturdu. Kırsal alanda ekonomik olarak toprağına tutunan azınlık insanı, şehirlerde de esnaf olmanın ötesine gidemedi.
Büyümese de, yıllarca var olan ekonomik koşullarda hayatını sürdürdü. Tütünün, pamuğun para ettiği, "emeğime değdi" dedirten yıllardı.
İstatistiki bilgiler Batı Trakya'nın Avrupa Birliği'nin en fakir bölgesi olduğunu gösterse de, azınlık insanı kanaat etti.
Ta ki ekonomik kriz patlayana kadar. Ekonomi zaten alarm veriyordu. Krizin patlamasıyla azınlık ekonomisi yere çakıldı.
Bu yıl hava koşulları, hastalıklar nedeniyle tütün ve pamuk üretiminde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Kuraklık, ardından yağan aşırı yağmurlar, derken tütünde başgösteren tepe hastalığı, üretimi ciddi boyutlarda etkiledi.
Hafta içerisinde Atina'da konuyla ilgili temaslarda bulunan Doğu Makedonya - Trakya Eyalet Başkanı Hristos Metios'un bir radyoya yaptığı açıklamaya göre, üretim kaybı birçok bölgede yüzde 50'leri, 60'ları geçiyor... Hatta bazı üreticilerin kaybı yüzde 100'e ulaşıyor. Çiftçinin karşı karşıya olduğu zararların ELGA'nın tazmin ettiği zararlar kapsamında olmaması da durumu daha da çıkılmaz hale getiriyor.
Çiftçi, bölge ekonomisinin her zaman can damarını olmuştur. Çiftçide para varsa, esnafta da para vardır. Batı Trakya ekonomisinin ve özellikle de azınlık ekonomisinin temel kuralı budur.
Yaşanan bu ekonomik çöküşün insan psikolojisi üzerindeki etkileri ise toplumumuzun son dönemde karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri. Azınlıkta, benzeri olmayan bir intihar patlamasıyla karşı kaşıyayız. Neredeyse her hafta, Batı Trakya'nın bir köşesinden gelen bir intihar haberiyle sarsılıyoruz.
Bilmediğim konularda ahkam kesmek istemem... Ama bu durumun önüne geçebilmek için acil önlemler alınması ve harekete geçilmesi gerektiği kesin.
Gelelim İskeçe Türk Birliği ile ilgili Trakya İstinaf Mahkemesi'nin son kararına. İTB, azınlığın en eski derneklerinden biri. İsmindeki Türk kelimesi nedeniyle yasaklanan bu derneğimizin verdiği hukuk mücadelesi 35 yılı buldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2008 yılında, örgütlenme hakkının Yunanistan tarafından ihlal edildiğine hükmetti ve Yunanistan'ı bu doğrultuda düzenlemeler yapmaya davet etti. Aynı dönemde, başkanı olduğum Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği için de AİHM'den benzer bir karar çıktı. Evros Azınlık Gençleri Derneği için de...
Yunanistan, AİHM kararlarına rağmen bu üç azınlık derneğinin örgütlenme özgürlüğünü iade etmemekte ısrar ediyor.
Yapılan baskılar neticesinde, AİHM kararlarının uygulanmasına yönelik yasal bir düzenleme geçen yıl meclisten geçti. Mesliste yaşanan tartışmalar, yasanın son şekline yapılan müdahaleler, aslında bugün çıkan İTB kararının da habercisiydi bana göre. Hislerim ne yazık ki beni yanıltmadı. Nitekim, derneğin yeniden tescili için mahkemeye yapılan başvuru reddedildi. Üstelik bu red kararında, geçen yıl meclisten geçen yasaya atıfta bile bulunulmadı.
Bu da, söz konusu yasal düzenlemenin gerçek nedeninin var olan sorunları çözmeye yönelik olmaktan uzak olduğunu gösteriyor.
Azınlığın karşı karşıya olduğu sorunların bir kısmının altını çizmek bile insanı hayal kırıklığına sevkediyor değil mi?
Azınlık S.O.S. veriyor. Ama Atina ne yazık ki bu tehlike sinyallerini ne duymak istiyor, ne de bunlara gerçek anlamda bir çözüm bulmak.
17 Temmuz 2018 Salı 11:42