18-03-2018
Güney Tirol (2)
İtalya'nın özerk bir bölgesi olan Güney Tirol'de bulunan ve Alman dilinde faaliyet gösteren en büyük tiyatro olan Bozen/Bolzano Birleşik Sahneleri, geçen ay "Biz. Bugün! Yarın! Avrupa. Avrupa Bağlamında Azınlıklar ve Otonomiler" isimli bir oyunla önemli bir projeye imza attı.
Belgesel nitelikte bir oyun için perdelerini açan tiyatro, söz konusu proje kapsamında Avrupa'da yaşayan 10 azınlığı konu aldı.
İtalya'nın Güney Tirol özerk bölgesinde yaşayan tiyatro seyircisine diğer azınlık bölgelerinin sorunlarını, endişelerini ve farklılıklarını tanıma fırsatı sunan bu projeye Batı Trakya Azınlığı olarak dahil edildiğimizi, Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu Başkanı Halit Habipoğlu'ndan aldığım bir elektronik posta ile öğrendim.
Yönetmen Alexander Kratzer başkanlığındaki üç kişilik ekip, 24-26 Ocak tarihlerinde Gümülcine'deydi. İlk olarak benimle görüştüler ve Gündem gazetesinin bürosunda benimle yaklaşık 2.30 saat süren bir röportaj yaptılar ve yapılan röportajı video kaydına aldılar. Azınlığın sorunlarını dilim döndüğünce anlatmaya, aktarmaya çalıştım. Örnekler vererek gündelik hayatta azınlık olmanın ne demek olduğunu İtalya'nın ucra köşesinden gelen ekibe anlatmaya çalıştım.
Gümülcine'den ayrılmadan önce tiyatro ekibinin İtalya'yaki proje için beni davet ettiklerini öğrenince ilkin çok şaşırdım. Tiyatro hayatımın hiçbir aşamasında olmayan, nasıl yapılır bilmediğim, sadece seyirci olarak dahil olduğum bir olguydu.
18 Şubat Pazar günü Bozen'e gitmek için yola çıktığım gün de dahil olmak üzere neyin nasıl yapılacağı konusunda hiçbir bir fikrim yoktu. Sadece sahnede ne giymemiz gerektiği, yolculuk için gerekli detaylı bilgiler verilmiş, oyunla ilgili olarak da, "Merak etmeyin. Herşey yönetmenin kontrolü altında" telkininden öte bir bilgi bana ulaşmamıştı.
Projeye dahil olan diğer azınlık mensuplarıyla ilk karşılaşmamız 19 Şubat Pazartesi günü saat 16.00'da otel lobisinde oldu. Herkes için oyun bir süprizdi. Hepimizin bir "bilinmeze" yolculuğu kısa bir süre sonra başlıyordu. Otelin lobisinde toplanan 9 kişilik ekip (Oyuna bir tek Korsikalılar katılamadı. Onların da video gösterileri oyunda yer aldı) tiyatroya gitmek üzere yola koyulduk. Otelle tiyatro arasındaki yürüme mesafesindeki yolu katederken, farklı meslek ve yaş gruplarından olan azınlık temsilcilerinin, heyecan ve merak içinde olduğu yüzlerinden okunuyordu. Herkes birbirini tanımaya, aynı zamanda proje hakkında bilgi toplamaya çalışıyordu.
Beş dakikalık bir yürüyüş sonunda muhteşem bir tiyatroya ulaştık. 800 kişilik seyirci kapasitesine sahip olan bu güzel binada, tüm tiyatro ekibi bizi karşılamak üzere hazır bekliyordu.
O kadar sıcak bir karşılamaydı ki... Tiyatro ekibi, gelen azınlık temsilcilerini isimleriyle karşılıyor, kimin kim olduğunu zaten biliyorlardı. Yani herkes dersine iyi çalışmıştı.
Ve tanışmanın ardından, sahnede ne yapacağımızın ilk ipuçlarını almaya başladık. Sahnede seyirci önüne çıkacak olan toplam 12 kişiden (onun dışında iki kukla karakteri de vardı. Bayan Gerda ile Bay Robert) sadece biri profesyonel olarak tiyatroyla uğraşıyordu. Kukla sanatçısı Manuela Linshalm dışında oyunda moderatör olarak görev alan Marcus Warasin Avrupa Parlamentosu'da bürokrat, Johan Haggman de Brüksel'de bir üniversitede araştırma görevlisi olarak görev yapıyor.
Pazartesi akşamı başlayan hummalı çalışma, Çarşamba günü yapılan genel provayla son buldu ve aynı akşam inanılması zor bir hızla oyunun galası gerçekleşti. Pazar akşamına kadar toplam yedi gösteri sunduk. Bu arada, lise çağında 1600 öğrencinin oyunu izlemesi ise bana göre çok önemliydi.
Bozen/Bolzano'da geçirdiğim yedi gün, hayatımda yaşadığım en güzel tecrübelerden biriydi. Avrupa'nın değişik bölgelerinden azınlıklarla tanışmak, onları tanımak bir yana, insanın insana saygı duyduğu, farklılığın ayrıştırıcı değil birleştirici unsur olduğu bir ortamda bulunmaktan büyük keyif aldım. Yarınlar için içimde büyük bir umut doğdu. Gerçek demokrasinin, insan eşitliğinin ne demek olduğunu doya doya yaşadım. Azınlık olarak bu duygulardan nasıl eksik kaldığımızı seyirciye anlatmaya, Yunanistan'da azınlık olmanın ne demek olduğunu aktarmaya çalıştım.
Bu arada, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın proje için seçilen Avrupa'daki on azınlıktan biri olmasında, tabii ki Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu'nun rolü çok büyük. Bu çalışma, Avrupa'da Batı Trakya Türkleri olarak örgütlenmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Unutmayalım ki, parçası olduğumuz Avrupa'ya, Avrupalı'ya kendimizi anlatabilmek için, önce kendimizi tanıtmamız gerekiyor. Hem de en iyi şekilde...