Anasayfa
<
14-03-2015

SİRİZA, sağa açılım ve azınlık...
Yunanistan solu tarihinde ilk kez iktidar olmayı 25 Ocak seçimlerinde başardı. Bunun temel sebebi de, sol söylemin Yunanistan'da benimsenmesinden çok, ekonomik krizin yaratmış olduğu umutsuzlukluk ve çaresizlik oldu.

Bir başka deyişle, SİRİZA'nın son seçimlerde sağladığı yüzde 36.3 oy oranı, Yunanistan'daki sol taraftarlarının ve sempatizanlarının oranını temsil etmiyor. Bu yüzdenin içinde, diğer siyasi partilere ve son dönemde ülkenin içine düştüğü durumun sorumlularına kızanlar ve buna tepki göstererek denenmemişten ve farklı bir söylem içinde olandan yana tercihini kullanmış olanlar var.

Peki bu SİRİZA'nın sağa açılımını haklı kılıyor mu? Sağa açılım tanımını yapmak için belki de erken. Ancak hükümet kurmak için seçilen koalisyon ortağı, diğer taraftan cumhurbaşkanlığı için gösterilen aday, "SİRİZA sağ açılım peşinde mi?" sorusunu aklıma getiriyor.

Evet, iktidarların tabii ki kucaklayıcı, birleştirici olması gerek. Sadece tabanını değil, tüm ülke vatandaşları temsil etmesi en doğal olanıdır. Ancak, sağ ve merkez sağ iktidarları düşünecek olursak, toplumsal birlik için sola açılım yönünde bir reflekse sahip olduklarını söylemek bir hayli zor .
Dünya geneline baktığımızda, sağın nicelik olarak önde gittiğini ve daha büyük kitleler tarafından desteklendiğini görüyoruz. Sayılar işin içine girdiğinde, sol genelde sağın gerisinde kalıyor. Daha marjinal, daha elit bulunuyor.

Durum böyle olunca, birçok sol partinin, sağ seçmeni memnun edecek, kendine çekecek davranışlar içine girdiğine şahit oluyoruz.
Peki bu akılcıl bir davranış mı? Bana göre değil. Bir şeyin aslı varken, "mış" gibi olanı tercih etmek bence anlamsız. Solun politikalarıyla, icraatlarıyla kendini kanıtlaması ve kendini kabul ettirmesi gerekiyor.

Muhalefet cephesindeyken sol söylemleriyle dikkat çeken ve bu söylemler nedeniyle oy alan SİRİZA, ola ki birçok sol parti örneğinde olduğu gibi böyle bir açılım peşindeyse yazık.

Bu düşünceler, azınlık konularında da beni ikilemde bırakıyor. Daha önceki söylemleriyle azınlıklara, göçmenlere ve toplum içerisinde kenara itilmiş gruplara sahip çıkan SİRİZA'dan, iktidar olarak bu grupların da beklentisi bir hayli fazla. Azınlık temsilcileriyle GÜNDEM gazetesi olarak yaptığımız söyleşiler de bunu kanıtlıyor. Azınlık, şimdiye kadar kendisini görmezden gelen iktidarlar yerine, onu dinleyecek, diyaloğa geçecek, sorunlarına çözüm arayışı içine girecek bir iktidar görüyor karşısında. Hükümeti kurar kurmaz ekonomik sorunlarla ciddi bir boğuşma içine giren iktidar partisine, bu zorlu savaş nedeniyle şimdilik zaman tanıyor. Sabırlı davranıp, ülke gündeminde ekonomik sorunların yerini başka konular aldığında, sıranın kendisine gelmesini bekliyor.

Bu beklentilerin ardında, çok fazla su yüzüne çıkarılmasa da, bir endişe seziliyor. O da SİRİZA'dan beklenenlerin de suya düşme endişesi. Bu konudaki tedirginlikler, "SİRİZA döneminde olmazsa, hiç olmaz" sözleriyle ifade ediliyor. Kısacası, ümitlerin tükendiği noktaya doğru gidiyoruz.

İktidar denen gücü elde tutma çabası, bazen inanç ve prensiplerin önüne geçebiliyor. Bu da beni her zaman korkutuyor.

Sağ seçmeni "mutsuz" ya da tedirgin etme endişesi, azınlıkla SİRİZA arasında başlaması beklenen diyaloğa dayalı ilişkiye engel teşkil edebilir mi? Azınlık sorunlarının çözümü, "devlet politikası" ya da küçük ortağın direnişine takılabilir mi? Azınlığa yaklaşım şekliyle, SİRİZA da bir önceki iktidar partilerine benzeyebilir mi?
Bu endişelerimi, solun bizleri bu kadar da yanılgıya düşürmeyeceği umudu bastırıyor. Ümitsizliğin yerini yeniden umut kaplıyor. SİRİZA farklı olmalı, olacak diye düşünüyorum. Ancak yine de derinden "acaba" soruları içimi kemiriyor.

İçimdeki bu git gellerle bir süre daha yaşamak zorundayım. Zaman, endişelerimin yerli mi yersiz mi olduğunu ortaya koyabilecek tek unsur. Ancak, "Bu dönemde olmazsa hiç olmaz" umutsuzluğuna da teslim olmak asla istemiyorum.

14 Mart 2015 Cumartesi 23:02