17-07-2017
Bir yılın ardından...
15 Temmuz 2016 akşamıydı. Birkaç dost akşam yemeğinde biraraya gelmiş sohbet ediyorduk. Sosyal medyada yapılan bir paylaşımın masadaki arkadaşlardan biri tarafından aktarılmasıyla ortam buz kesti.
"Boğaziçi Köprüsü askerler tarafından kapatılmış. İstanbul'da garip bir şeyler oluyor" sözlerinin ardından herkes meraklı ve endişeli gözlerle birbirine bakmaya başladı.
Terör, İstanbul'da son dönemde epey can yakmıştı. Acaba yeni bir terör saldırısı mı söz konusuydu? Dünya güzeli şehrin, dünya güzeli insanlarının başına yine kötü bir şey mi gelmişti ya da gelmek üzereydi?
"İstanbul'un üzerinde jetler uçuyormuş" sözleri benim gibi darbe yaşamamış, darbeye tanıklık etmemiş birine bir şey ifade etmiyordu.
Bunu duyan eşimin, "Bu bir darbe girişimi" sözleriyle tüylerim ürperdi. Kanım dondu sanki. Herkes sosyal medya hesaplarından bir bilgi kırıntısına ulaşmaya çalışıyordu. Yan masada oturan başka Türk tanıdıklarla şaşkınlık içinde elimizdeki bilgileri paylaşıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk.
Tam adını koyamadığımız ya da koymak istemediğimiz kara bulutların arasında kendimizi hızla eve attık.
Televizyon ekranında gördüklerimize, yaşananlara inanamıyorduk. Herkes sosyal medyadan, oradan buradan edindiği bilgileri birbiriyle paylaşıyordu. Nefeslerimiz tutulmuş, sanki bir korku filmi izliyorduk.
Bir ara kızıma, "Ah sen de mi darbe görecektin" dediğimi hatırlıyorum. Onun, darbenin ne olduğunu anlamaya çabalayan bakışları arasında.
15 Temmuz 2016 gecesi tam bir dehşetti. Televizyon ekranına kilitlenmiş, akıllı telefonlarımıza düşen mesajlarla izlediğimiz bir darbeyle karşı karşıydık. Nasıl bir yarına uyanılacağını bilmediğimiz...
Anavatan Türkiye'de demokrasinin yeniden kesintiye uğramasının bedeli çok ağır olacaktı. Tıpkı daha önceki darbelerin açtığı ağır yaralarda olduğu gibi. Anavatan Türkiye için bir yıkımdı bu.
15 Temmuz 2016 gecesinin endişe dolu anlarının yerini, saatler ilerledikçe umut almaya başladı. Darbe girişimine karşı halk kalkan oldu, sokaklara döküldü, tankların karşısına göğsünü gerdi. Türk halkı canı pahasına da olsa demokrasiyi seçti. Devlet düşmanlarına karşı canını ortaya koydu. Korkmadan, tereddüt etmeden...
Güneşin üzerine doğduğu bir sonraki gün şükürler olsun ki ülkeyi büyük bir yıkıma sürükleyecek o kara gün olmadı. Gün acı yüklü olmasına yüklüydü de demokrasiydi galip çıkan. Ancak ardında hayatını kaybeden 250 günahsız insan ve 2 binin üzerinde yaralı bırakarak.
Anavatan Türkiye'de, daha sonra Fetullahçı Terör Örgütü'nün arkasında olduğu anlaşılan darbecilerin hayalleri yerle bir edildi.
Türkiye'nin Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı'nın da başkonsolosluktaki şehitleri anma töreninde söylediği gibi, "Milletin varını yok ederek kendilerine emanet ettiği tüfeği, tankı, uçağı milletin kendisine karşı çeviren, 40 yıl boyunca çok ince bir hazırlıkla devletin kılcal damarlarına kadar sızan FETÖ isimli bir ihanet şebekesinin devlete ve millete kurduğu tezgâhı Türk milleti büyük bir fedakarlıkla önledi."
Hayatın içinde sessiz sedasız yaşayan kahramanlar bir destan yazdı ve demokrasi galip geldi.
17 Temmuz 2017 Pazartesi 18:26