23-01-2017
Tehlikeyiz, biliyor muydunuz?
Ben, sen, o, biz; tehlikeliyiz, biliyor musunuz? "Hayırdır, bu da nereden çıktı?" dediğinizi duyar gibiyim.
Evet, evet doğru duydunuz. Biz TEHLİKELİYİZ... Özümüzde, aslımızda tehlike yaratacak hiçbir potansiyelimiz yok. Ama olsun... Tehlikeliyiz... Çünkü tehlike olarak algılanıyoruz.
Daha geçen gün Yunan devlet radyosunda seçimlerle ilgili görüşlerini dile getiren Merkez Birliği Partisi lideri Vasilis Leventis'i dinleyeniniz olduysa ne demek istediğimi anlayacaktır. Gazetecilerin yüzde 3'lük barajın yüzde 2'ye indirilmesiyle ilgili fikrini sordukları Merkez Birliği Partisi liderinin panik, heyecan, endişe içindeki tutumunu anlamak mümkün değil. Leventis'in tepkisinin nedeni, yüzde 3'lük barajı destekliyor olması değil. Tam tersine, kendisi de yüzde 3'lük barajın mağduru. 35 yıl boyunca partisini meclis dışında bırakan bu barajı savunmasının tek nedeni, "Meclise Müslümanların girmesi tehlikesi"!!!
"Söz konusu vatansa, gerisi teferruat" sizin anlayacağınız! Pes doğrusu.
İnsanın bu tür tepkilere inanası gelmiyor. Bir karıncayı bile incitmekten aciz bir azınlığın, bu derece "öcüleştirilmesi" karşısında, insanı gülmekle ağlama hissi eş zamanda kaplıyor.
Leventis'in "Müslümanların meclise girme" konusundaki endişesini ilk dile getirişi değil bu. Geçen yaz mecliste yeni seçim yasası görüşmeleri sırasında meclis grubuna konuşurken de benzer "kaygıları" dile getirmişti.
Meclis grubuna Başbakan Çipras'la yaptığı konuşmayı aktaran Leventis, Çipras'ın yüzde 3'lük barajı, "Türkiye'nin bir yolunu bulup meclise adım atacağı için kaldıramayacağını" söylediğini aktarmıştı. Çipras'la "Müslümanların oylarının hesabını yaptıklarını" söylemekten çekinmeyen Merkez Birliği Başkanı, "Bu yüzde 3'lük baraj yüzünden 35 yıl meclis dışında kaldım. Bunun kaldırılmasını en çok ben isterdim. Fakat Başbakan bana Türkiye'nin bir yolunu bulup menfaatleri doğrultusunda meclise adım atacağını söyleyince, bunu görmezden gelebilir miydim?" diye seslenmişti milletvekillerine.
Meçovio Teknik Üniversitesi'ne sekizinci sırada giren, birincilikle mezun olan, Almanya'da yüksek lisans yapan donanımlı, eğitimli bir politikacıdan insanın duymayı beklediği son sözler bunlar.
Anlayamadığım, bir parti liderinin bu kadar ayrımcı, ayrılıkçı ve ırkçı bir söylemi nasıl oluyor da bu kadar rahat söyleyebildiği? Hiç çekinmeden, kaygı duymadan koca bir topluluğu bu kadar rahat ötekileştirmek, tehlike, tehdit olarak işaret etmek...
Diğer taraftan da böyle bir söyleme, toplumun aydın kabul edilen kesiminden tepki seslerinin yükselmemesi endişe verici. Medeni toplumlarda, bu tür antidemokratik yaklaşımlar ciddi şekilde eleştirilir ve bu tür düşünceler tecrit edilir.
Söylenen bu sözler, bu algı olağanmış gibi sessiz kalınmasını anlamak mümkün olmadığı gibi, bunu ifade ve düşünce özgürlüğü ile de tanımlamak olası değil.
Peki bir medeniyet özünden bu kadar mı uzaklaşır? Demokrasinin beşiği olarak insanlık tarihinde yerini almış bir ülkenin vârisleri bu kadar mı kolayca demokrasiyi ve demokratik anlayışı ayaklar altına alabilir?
Esefle karşılıyorum tüm bunları... Bir ülke vatandaşlarının oylarının "hesabının" yapılıyor olmasını, temsil hakkının engellenmesini, bu hakkın tehlike olarak algılanmasını ve tüm bu çirkinliklere sessiz kalınmasını şiddetle kınıyorum.
Eğer bu söylediklerim bir tehlike olarak algınıyorsa.... BEN TEHLİKELİYİM. Diyecek başka bir sözüm yok. Söz savunmanın...
23 Ocak 2017 Pazartesi 15:51