14-12-2016
Yunanistan'da eğitim ve azınlık eğitimi
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) üç yılda bir hazırladığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) 2015 sonuçları dünyayla paylaşıldı.
Kısa adı PISA olan testle, dünyanın değişik bölgelerinde 15 yaş düzeyi öğrencilerin matematik, fen bilimleri ve okumadaki becerileri ölçülüyor.
Test, 72 ülke ve ekonomik bölgeyi kapsıyor. 540 bin öğrenci arasında yapılan taramada, 35'i OECD üyesinden biri olan Yunanistan da yer alıyor. Test sonuçları, Yunanistan'ın eğitimde dibe vurduğunu gösteriyor. 35'lik listede Yunanistan sondan dördüncü sırada yer alıyor. 75 ülke arasında ise bilim ve matematik alanında 43'üncü, okuma dalında da 40'ıncı sırada.
OECD'nin yaptığı araştırma sonuçlarına göre, Yunanistan'ın göçmenlere yönelik eğitimide de ortalamanın altında.
İnsan bu sonuçları görünce aklından, PISA testinin Yunanistan ayağına azınlık öğrencileri ayrı bir bölümde dahil edilebilseydi düşüncesi geçiyor.
Sonuç ne mi olurdu? Böyle bir durumda ortaya çıkacak sonuçları düşünmek bile istemiyorum doğrusu.
Ancak ne kadar vahim olursa olsun, azınlık eğitiminin içinde bulunduğu karanlık, bilimsel verilerle ortaya koyulmuş olurdu.
OECD ülkeleri arasında eğitimde sonuncu sıralarda yer alan Yunanistan'ın, azınlık eğitiminden sınıfı geçmesine imkan ve ihtimal yok tabii ki.
Ekonomik krizin eğitim üzerindeki olumsuz etkileri tabii ki görmezden gelinemez. Ama azınlık eğitimi söz konusu olduğunda, ekonomiden çok siyasi etkenlerin belirleyici olduğu bir gerçek.
Azınlık eğitimi devlet politikası cephesinde ele alındıkça, azınlık insanının ana dilinde eğitim talebi "tehlike" olarak algılandıkça, bu alanda ilerleme sağlamanın mümkün olmayacağı gün gibi ortada.
Benim yıllar önce öğrenciyken yaşadığım sorunların aynılarını ya da benzerlerini bugünün gençlerinin yaşıyor olması insanın yüreğini acıtıyor. Devletin bu alanda köklü değişiklikler yoluna gitmek bir tarafa, var olan sorunları sürüncemede bırakması, mevcut sorunlara yenilerini eklemesi, azınlık bireylerini "azınlık eğitiminden" soğutmak, yıldırmak amacını taşıyor. Bunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.
Çok kez söyledim ve söylüyorum. Azınlık insanı devletinin şevkatini, sıcaklığı, samimiyetini hissetmedikçe hiçbir zaman ona güven duymayacaktır. Kuşkucu yaklaşımından kurtulamayacak, her şeyin altında bir bit yeniği aramayı sürdürecektir.
Büyük devlet, kucaklayan devlettir. Fırsat eşitliği tanıyan, eşit haklar sunan, vatandaşlarına eşit mesafede olan devlettir.
İşte OECD raporundan yola çıkarak bu hafta da dem vurduğum konular daha önce yazdıklarımızdan, söylediklerimizden farklılık göstermiyor. Göstermiyor, çünkü değişen bir şey yok. "Aynı tas, aynı hamam" sizin anlayacağınız.
14 Aralık 2016 Çarşamba 14:12