14-03-2015
Geri sayım başladı...
25 Ocak seçimleri için geri sayım başladı. Yıldırım hızıyla devam eden seçim öncesi dönemde son haftaya giriyoruz. Bu da seçim sonuçlarının daha net bir şekilde kendini hissetirmeye başlayacağı anlamına geliyor.
Anketler, iktidara en yakın parti olarak SİRİZA'yı gösteriyor. 2012 seçimlerinde ana muhalefet olarak ortaya çıkan SİRİZA, ilk kez iktidara koşuyor.
SİRİZA tek başına hükümet kuracak gücü sağlayacak mı merak konusu. Şimdilik anket sonuçları koalisyon öngörüyor. Ancak siyasi çevrelerde, SİRİZA'nın son hafta daha da yükseleceği ve tek başına iktidara gelebileceği yönünde tahminler de yok değil. Koalisyon senaryoları ise daha çok "To Potami" ile işbirliğini öngörüyor.
Anketlerin tabii ki bilimsel bir yanı var. Ancak yine de "kapalı kutudan" nasıl bir sonuç çıkacağını kestirmek zor.
Bir siyasi partinin tek başına iktidara gelmesi için gereken oran yüzde 40 civarlarında olmasına rağmen, bu oran meclis dışında kalan partilerin aldığı oyla ters orantı oluşturuyor. Nasıl mı? Meclis dışında kalan partilerin aldığı oy sayısı ne kadar çok olursa, tek başına iktidar olabilmek için gerekli olan yüzde de o kadar düşüyor. Yani meclise ne kadar az parti girerse, birinci partinin yararına oluyor.
Bu seçim yarışı içinde bazı partiler iktidara koşuyor, bazıları güç kaybetmemek için çalışıyor, bazıları da ülke genelindeki yüzde 3'lük barajı aşabilmenin telaşında. Tabii adaylara da, seçim bölgelerindeki seçmeni ikna etmek düşüyor.
Azınlık seçmeninin gerek Rodop, gerekse İskeçe ilindeki oy potansiyeli bir hayli yüksek. Yani iyi bir temsiliyet imkanı yakalayabilecek düzeyde. Sistematik ve akılcıl bir planlama ile, geçen seçimlerde elde edilen üç azınlık milletvekili başarısını arttırmak da mümkün.
Tabii bu noktada herşeyden önce seçmenin sandık başına giderek oyunu kullanması, azınlık oylarında fire yaşanmaması, seçim hesaplarının iyi yapılması vs. bir hayli önem arzediyor.
Kışın ortasında yapılan seçimler, yurtdışında yaşayan Batı Trakyalıların sandık başına gelmesi açısından caydırıcı olabilir. Ancak oy kullanmanın en temel vatandaşlık hakkı olduğu kadar vatandaşlık sorumluluğu da olduğunu unutmamak ve bu bilinçle hareket etmek gerekiyor. Kısacası, herkes kendi payına düşeni yapmalı. Seçmen oyunu kullanmalı, seçilen adaylar da kendisine oy veren seçmen kitlesinin çıkarlarını en iyi şekilde savunabilmeli.
Bu noktada siyasi partilerin azınlıkla ilgili tutumunun üzerimde yarattığı hayal kırıklığını da dile getirmeden edemeyeceğim. Şu ana kadar bölgeyi ziyaret eden hiçbir siyasi parti liderinden azınlıkla ilgili somut bir açıklama, bir yaklaşım, bir açılım görmemek düşündürücü. Azınlığın belli çevrelerce görmezden gelindiği gerçeğine alışığız da, azınlığa açılım yapabilecek cephelerin sessiz kalıyor olması üzücü.
25 Ocak akşamı sandıktan galibiyetle çıkacak vekillerimizin, bence ilk hedefi bu sessizliği bozmak olmalı. İçerisinde yer aldıkları siyasi yapılara sorunlarımızı anlatmalı, bir tepki, bir reaksiyon almak için bu çevreleri zorlamalı.
Sandık başına gitmeye ramak kaldı. Dileğim, 25 Ocak seçimlerinden hak edenler zaferle çıksın; seçim sonuçları ülkemiz ve azınlığımız için hayırlı olsun...
14 Mart 2015 Cumartesi 22:46