Anasayfa
<
28-12-2015

Bir yılın ardından...
Yine bir yılı devirdik. Bir yılı devirirken, 960 sayıyı da GÜNDEM gazetesi olarak geride bıraktık.

Yıl sonlarında ve başlarında, geçen yılın önemli olaylarını derleyen haberlerimiz artık gelenek halini aldı. Bu haberleri yaparken amacımız bir yılın bilançosunu çıkarmak ve yıl içerisindeki önemli olay ve gelişmeleri yeniden hatırlamak.

2015 yılının kronolojik olaylarına şöyle bir göz attığımda, ümitsizliğin ve hayal kırıklığının bir kez daha içimde hakim olan duygular olduğunu tespit ettim. 1996 yılından bu yana GÜNDEM gazetesi olarak hazırladığımız her sayıda yer alan sorunlar, sıkıntılar, şikayetler bir bir aklımdan geçti. 1996'dan, 2016'ya doğru çıktığım yolculukta "neler değişti", daha doğrusu "neler değişmedi" sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamadım.

Azınlığın, en azından tanık olduğum tarihine şöyle bir baktığımda, kayıp giden yıllardan başka geriye bir şey kalmadığını görüyorum. Dalıyorum düşüncelere...
Yitip giden yılların ardından, azınlık insanının hak etmediği uygulamalarla karşı karşıya kalıyor olmasını sindiremiyorum içime. 21. yüzyılda, Avrupa'nın göbeğinde, AB sınırları içerisinde yaşadıklarımız, maruz kaldıklarımız, temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına almaktan başka birşey değil.

Azınlık olmayı biz seçmedik. Azınlık olarak bırakıldığımız ülkede, vatandaşlık haklarımızın yanı sıra, etnik, kültürel yapımızın korunmasına yönelik pozitif haklarla donatıldık.

Ancak bunlar yazıda kaldı. Azınlık bu haklardan yararlanmak bir tarafa, bu hakların tamamen tahrif edilmesi ve yok edilmesine yönelik düzenlemelerle karşı karşıya kaldı. Kendi iradesi, isteği dışında yasal düzenlemeler, uygulamalarla hayatı şekillendirildi. Kendisine sorulmadan, fikri alınmadan, onun için kararlar alındı, uygulandı ve alınmaya uygulanmaya da devam ediyor.

Değişik evrelerden geçen azınlık devlet politikasında, azınlıkla diyaloğa girmeyi reddetme, azınlığa özerklik tanıyan hakların azınlığın elinden alınması anlayışında hiç değişiklik olmadı.

Cunta'nın yıkılması ve demokrasinin ülkeye dönüşünden nasibini alamayan azınlık insanı, 1991 yılında ilan edilen "yasalar önünde eşitlik" politikası sonucunda da temel azınlık haklarında bir kazanım elde edemedi.

Şöyle kaba taslak bir üzerinden geçelim... Eğitimde ne değişti? Olumlu bir değişimden bahsetmek mümkün olmadığı gibi, her geçen gün yeni bir olumsuzlukla karşılaşıyoruz. Türkçe eğitim, yok edilmesi amaçlanan temel hedeflerden biri!.. Din özgürlüğü konusunda değişen ne? Camilerin ibadete açık olmasıyla mı sağlanıyor din özgürlüğü? Hani dini liderini belirleme hakkı? Hani vakıfların üzerinde karar alma, söz söyleme yetkin?

En basit insan hakkı olan örgütlenme özgürlüğü için ikinci kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmek neden? Ne için bu kırılmayan direniş? Türk kelimesine duyulan bu alerji niye?

Daha sayayım mı? Yoruldum... 20 yıldan bu yana GÜNDEM'in bu köşesinde sürekli aynı şeylerden yakınmaktan, kendi kendime konuşmaktan yoruldum.

Üzülerek söylüyorum ki, azınlığın kayıp yıllarına bir yenisi daha eklendi. 2016'nın kazanımların sağlanacağı, siyasi irade ve cesaretin ön plana çıkacağı, insana hoşgörü ve saygının hakim olacağı bir yıl olmasını diliyorum.

28 Aralık 2015 Pazartesi 17:18