Anasayfa
<
01-12-2015

Ne sağ, ne sol...
Geçen haftaki köşe yazımda, son dönemde yaşanan IŞİD kaynaklı terör olaylarına yer verdiğim için, Başbakan Aleksis Çipras'ın Türkiye ziyaretine değinme fırsatım olmadı. Çipras'ın Türkiye'ye gerçekleştirdiği ilk resmi ziyaret olması açısından Ankara temasları hayli önemliydi. Genel hatlarıyla görüşmeler "olumlu" bir havada geçti. Türk-Yunan ilişkilerinde terse esmeye başlayan rüzgarların ardından böyle bir ziyaretin gerçekleşmesi tabii ki önem arzediyordu. Depremlerden sonra yaşanan iki ülke arasındaki yakınlaşmanın ardından soğumaya yüz tutan ilişkilerde, yine ortak bir sorun, bu kez mülteci sorunu, iki komşu ülkenin birbirinin külüne muhtaç olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Bu Çipras-Davutoğlu görüşmesine genel hatlarıyla bakış açım. Bir de Batı Trakya Türkü olarak, bir azınlık ferdi olarak bu tür görüşmelerden beklentilerim var.

Bu nedenle Çipras'ın Türkiye ziyaretini değerlendirirken, ziyaret öncesi ve ziyaret sırasında Batı Trakya Türk azınlığıyla ilgili değerlendirmelerinden hareketle bir iki söz söylemek istiyorum.

Çipras, Ankara yolculuğu öncesinde Hürriyet'in Atina muhabiri Yorgo Kirbaki'ye yaptığı açıklamada, "Azınlığın tüm bileşenlerinin eğitim ve din alanlarındaki ihtiyaçları için daha faal ve çağdaş bir politikaya ihtiyacımız var. Türkiye'de olumlu adımlar atıldığını gördük. Başka adımların da atıldığını görmeyi ümit ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile ortak basın toplantısında Atina'daki cami konusunda yöneltilen soruya yanıt verirken de , "Trakya, farklı kültürlerin ve geleneklerin, barış içinde ve yapıcı bir şekilde birlikte yaşamasının örneğidir." ifadelerini kullandı; "Yunanlı Müslümanların" dini vecibelerini yerine getirmekte özgür olduklarını söyledi.

Evet, bu haftaki yorumumun merkezini Başbakanın bu iki açıklaması oluşturuyor. İlk açıklamada Batı Trakya'da birşeylerin ters gittiği mesajını veren Çipras, daha sonraki mesajında ise yıllardır hükümet başkanlarından duymaya alıştığımız söylemin bir tekrarıyla çıkıyor karşımıza.

İki küçük cümleden cımbızlayarak yorum yaptığımı dikkate alacak olursanız, Batı Trakya ve azınlık konusunun SİRİZA döneminde de yüksek sesle konuşulabilen bir konu olamadığını gösteriyor. Bir dönemin sol muhalefeti olan SİRİZA'nın iktidara gelişiyle birlikte merkeze doğru kaydığı ve geçmişin PASOK'u olduğu eleştirilerini yabana atmamak gerek.

Çipras'ın en azından ilk aşamada, "Türkiye'de olumlu adımlar atıldığını gördük. Başka adımların da atıldığını görmeyi ümit ediyoruz." demek yerine, "Biz de olumlu adımlar atmayı ümit ediyoruz" cümlesini kurabilmesini arzu ederdim.

Bölgede insanların barış içinde örnek bir şekilde yaşadığını söylerken, bu taraflardan birinin ayrımcı politikalara maruz kaldığını, bunların ortadan kaldırılması için adımlar atmayı amaçladıklarını duymak isterdim.

Avrupa'ya kafa tutan genç ve dinamik bu sol liderin, insan ve azınlık hakları konusunda da aynı cesaretle hareket etmesini beklerdim.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik zorluklarla mücadelenin, sol bir iktidarın insan merkezli icraatları için engel teşkil edebileceği bir söylemi kabul etmekte zorlanıyorum. Bu bana göre bahane, ekonomik krizin arkasına gizlenmek...

Sağ, sol; farketmiyor... Ülkemde bu değerlerin üzerinde duran başka bir güç var. O da belli konularda uygulamaya konulan devlet politikalarına, ideolojilerin, hayata bakış açılarının yenik düştüğü gerçeği. Ne yazık ki...

1 Aralık 2015 Salı 10:35