09-11-2015
AB ve mülteci sorunu...
Avrupa, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük insani krizi yaşıyor: Göçmen sorunu.
Suriye'deki savaştan yaşamlarını kurtarmak için kaçan ve Türkiye'ye yığılan göçmenlerin durumuna uzun süre seyirci kalan Batı, sorun kendi sınırlarına dayanınca çözüm arayışlarına girdi.
Kış mevsiminin yaklaşması ve havaların soğumasıyla birlikte, mültecilerin sığınacak ve yaşamlarını yeniden düzene sokacak yeni bir ülkeye kabulden başka seçenekleri yok.
Türkiye'deki son mülteci sayısının 2,5 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Resmi veriler ise 2011 yılından bu yana 2.1 milyon Suriyeli mülteci için Türkiye'nin 8 milyar dolar harcadığını gösteriyor.
Uluslararası Kurtarma Komitesi Başkanı David Miliband'ın verdiği rakamlar da hayli ilginç. Sadece İstanbul'daki mültecilerin sayısı Avrupa'ya gelen toplam mülteci sayısının üzerinde.
Aynı kurumun yaptığı bir araştırma da, Türkiye'ye kaçan Suriyeli ve Iraklı'ların neredeyse tamamı mülteci; ekonomik nedenlerle göç etmiyorlar, savaştan kaçıyorlar. Büyük kısmının amacı da Türkiye'ye yerleşmek değil, Avrupa ülkelerine gitmek.
Bıçağın kemiğe dayanmasıyla, Avrupa Birliği'nde mülteci politikasında ortak bir yol bulmak için yapılan toplantılar birbirini izliyor. Pazar günü yapılan AB Balkanlar mini zirvesi de bunlardan biriydi.
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in çağrısı üzerine gerçekleşen zirvenin ana gündem maddesini Balkan güzergahındaki durum oluşturdu.
Avrupa Birliği, Balkan ülkeleriyle mülteci göçünün kontrol altına alınması için 17 maddelik bir eylem planını kabul etti. Buna göre "Balkan yolu" üzerindeki ülkelerde mülteciler için 100 bin kişilik yeni kamplar kurulacak.
11 Avrupa ülkesinin temsil edildiği toplantıya, mülteci sorununun başlangıç noktası olan ve en büyük yükünü çeken Türkiye'nin davet edilmemiş olması ise dikkat çekiciydi.
Başbakan Çipras, AB'nin Türkiye olmadan mülteci sorununu çözmesinin imkansız olduğunu, Türkiye'nin mülteci zirvesine davet edilmemesinin hata olduğunu söyledi. Avrupa Birliği'nin Türkiye olmadan mülteci sorununu çözmesinin imkansız olduğuna dikkat çekti.
Orta Avrupa ve Batı Balkanlar'daki mülteci sorununu görüşmek üzere Brüksel'de yapılan AB Komisyonu toplantısından sonra gazetecilerle konuşan Çipras, Türkiye'nin mülteci krizindeki kilit rolüne, "Komisyonun bu toplantısı olumlu bir girişim olmakla birlikte, önemli bir ortak, yani Türkiye davet edilmedi. Dolayısıyla tartışma mülteci akınının geçtiği koridor ülkeler arasında oldu. Ama herkes biliyor ki, koridorun ucunda bir giriş var. Eğer girişteki ülkeyle anlaşamazsak soruna bir çözüm bulmak çok zor olacaktır." ifadeleriyle dikkat çekti.
AB, Balkan güzergahı üzerinde acil önlemler alınması konusunda uzlaşmaya varmasına vardı. Ancak bu o kadar da kolay olmadı. Eylem planını devlet ve hükümet başkanları ancak büyük baskılar altında, hatta zaman zaman birbirlerine hakarete varacak söylemlerin ardından kabul ettiler. Bu uzlaşının baş aktörü ise kuşkusuz AB Komisyonu Başkanı Juncker'di.
Zirve ve zirvede alınan karalar, evinden yurdundan kopmuş on binlerce insanın yaşam koşullarını düzeltmek açısından önemli. Ama bu noktada AB'nin birlikteliğinin de sınandığını söylemeden edemeyeceğim. Eğer Juncker'in planında kabul edilen önlemler en kısa zamanda hayata geçirilmezse, hükümetlerin ve hatta AB Komisyonunun inandırıcılığı da tehlikeye düşecek.
Juncker'in, "Söz verilenler ve masaya konanlar arasındaki mesafe azaltılmalıdır, aksi takdirde bütün güvenirliliğimizi kaybederiz." ifadeleri de bu yüzden.
Hatırlarsanız, son haftalarda birkaç kez yapılan olağanüstü zirvelerde çeşitli kararlar alındı, ancak bu kararların hayata geçirilmesi kolay olmadı.
Pazar günkü zirvede üzerinde uzlaşma sağlanan plan, Balkan güzergahındaki korkunç durumun kontrol altına alınması için son şans. Tabii ki sorunu ortadan kaldıracak bir çözüm formülünden bahsetmiyoruz. Ama durumun daha insani biçimde yönetilmesi açısından önemli.
Hafta sonu yapılan zirvede alınan kararlar işe yararsa, en azından kısa vadede bir rahatlamaya yol açacak. O nedenle hız kesmeden uzun vadeli bir çözüm üzerinde çalışılmaya devam edilmeli. Hem sığınmacılar, hem de Avrupa için.
9 Kasım 2015 Pazartesi 14:29