29-04-2015
Anlaşılamamak...
Facebook'ta şöyle bir geziniyordum. Bir fotoğraf altında yer alan iki cümlelik küçük bir yoruma takıldım kaldım.
Yunanca el yazısı bir notun yer aldığı fotoğrafa yapılan yorumda, "Dış Türklerden en yazığı da Batı Trakya'ya oldu. Bu alfabeyi öğrenmek zorunda kaldınız." ifadelerine yer verilmişti.
Belki de öylesine yazılmış bir nottu. Üzerinde fazla düşünülmeden dile getirilmiş anlık bir tepkiydi belki de.
Okuduğum bu bir iki cümleyle birlikte kafamda bir sürü düşünceler uçuşmaya başladı.
Üniversite yıllarıma gitti ilkin aklım. Üniversite için gittiğim İstanbul'daki okulumdaki ilk günlerimi hatırladım. "Nerelisin" sorusuna verdiğim cevabın ardından, "Siz Yunanlı mısınız? Annen- baban Yunanlı mı? Evde namaz kılıyor musunuz? Ne güzel Türkçe konuşuyorsun!" soru ve tepkileri kulaklarımda çınladı.
Gerçi benim öğrencilik yıllarımdan bu yana Türkiye kamuoyunda çok şeyler değişti. Batı Trakya ve bu coğrafyada yaşayan Türklerle ilgili artık bu soruları sorabilecek insan yok denecek düzeyde.
Evet, Batı Trakya'yı ve Batı Trakya'da yaşayan azınlığın varlığı hemen hemen herkes tarafından malum. Ancak azınlık gerçeğine, azınlık sorunlarının ne olduğuna hakim olan insan sayısının gerektiği düzeyde olmadığı düşüncesindeyim. Daha doğrusu, azınlıkla ilgi bilgilerin yüzeyde kaldığı, azınlık sorunlarının derinlemesine bilinmediği kanaatini taşıyorum.
Düşüncelere yönelmeme neden olan yukarıdaki yorumdan yola çıkarak bir örnek verecek olursam, bizim derdimiz Yunan alfabesini öğrenmemek değil. Bizim arzumuz kendi anadilimizi en iyi şekilde öğrenip, vatandaşı olduğunuz ülkenin dilini de en iyi şekilde kullanabilmek. En az Yunan kökenli bir hemşerimiz kadar Yunanca'ya hakim olabilmek isteğimiz.
Batı Trakya Türk azınlığının sorunu Yunanistan topraklarında yaşıyor olmak da değil. Bu topraklarda farklı bir kültür ve kimlikle yaşıyor olmasından dolayı, vatandaşı olduğu ülkenin ve devletin, kendisine farklı bir gözle bakıyor olması sorun.
Yani bizim için "ne yazık ki" olan durumlar, kimliğimizi ifade edemiyor olmamız, dini liderlerimizi belirleyemememiz, ecdat yadigarlarımızda söz sahibi olamamamız, eğitimde çağın gerisinde kalıyor olmamız, eşit algılanmayıp, fırsat eşitliklerinin dışında bırakılmamız.
Yazık olan bir diğer önemli husus da, ülke içinde azınlığa olan bakış açısı. Batı Trakya Türk insanını olduğu gibi kabul eden ve birlikte yaşadığı hemşehrisi olarak görenler tabii ki var. Ama ne yazık ki bunlar azınlıkta. En sıcak sohbetlerde bile Yunanlı hemşehriniz size kimliğinizle hitap edemiyorsa, bu ilişkide bir sorun vardır demektir. Türk olduğunuzu söylemesi, içinde vatana ihanet duyguları uyandırıyorsa, konuştuğunuz dil bile bazen "Müslümanca" olarak tarif ediliyorsa, doğru gitmeyen bir şeyler var demektir.
İç içe olmasa da yan yana devam eden hayatlarda var olan uyuma, zaman zaman sivrileşen hasmane tutumlar gölge düşürebiliyor. Azınlık, eşittir "milli tehlike" algısı ne yazık ki yok olmuyor. Bazen bu algı soğusa da, en ufak bir hareketle alevleniveriyor.
Tabii ki bu algının temel sorumlusu devletin tutumu ve izlediği politikalar. Devletin bakış açısının, yaklaşımının, yaptıklarının normal vatandaşların davranış ve hareketlerine sirayet etmesinden doğal ne olabilir ki?
Nereden nereye... Özetle, azınlığı tanımak, anlamak, algılamak çok önemli.
29 Nisan 2015 Çarşamba 20:47