17-02-2020
Pavlopulos ne diyor?..
Mart ayında görev süresi sona eren Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos'u geçtiğimiz günlerde Şapçı - Maronya Belediyesi ağırladı. Meclisin oybirliğiyle aldığı karar çerçevesinde, Cumhurbaşkanı, Şapçı - Maronya Belediyesi'nin fahri hemşehrisi ilan edildi.
Tören için bölgeye gelen Pavlopulos'un yaptığı konuşmayı dinlerken, itiraf etmeliyim ki, Elen ırkından olmayan bir Yunanistan vatandaşı olarak kendimi yine dışlanmış hissettim.
Pavlopulos'un "serhat bölgesine" yaptığı ve "Yunan", "Yunanlılık" gibi kelimelerin bol bol altını çizdiği konuşmasında, siyasi mesajların ilki azınlığa, ikincisi ve daha ağırlıklı olanı da Türkiye'ye yönelik oldu.
Ülkenin en üst makamında oturan bir devlet adamından, bir kez daha "Yunan Müslümanı" olduğumu dinledim. Bölgede iki toplumun uyum içinde birlikte yaşamasının bağlantı noktasının "Yunanlılık" olduğunu savunan Cumhurbaşkanımızın siyasetçi olmanın yanı sıra hukukçu kimliğiyle akademik kariyeri olduğunu da düşününce endişelerim daha da arttı.
Pavlopulos konuşmasının önemli bir bölümünü Türkiye'ye yönelik mesajlara ayırdı. Türkiye'yi uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu ihlal etmekle suçlayan Cumhurbaşkanı, iki ülkenin birlikte yaşamasına "evet" derken, bunun koşullarının ne olduğunu da sıraladı.
Aslında, Pavlopulos'un konuşmasında kullandığı ifadeler, bana göre, azınlık olarak Yunanistan'da yaşamanın koşullarını belirten nitelikteydi: Yunanlı Müslüman olmak.
Türkiye'ye yönelik mesajlarında Yunanistan'ın Avrupa Birliği'nin bir parçası olduğunun sık sık altını çizen, Yunanistan'ın bir Avrupa ülkesi olduğunu vurgulayan ve bu noktada uluslararası hukuka ve Avrupa hukukuna atıfta bulunan Pavlopulos'un, aynı hukuk bilgisini azınlık hakları açısından da kullanmasını dilerdim.
Gerek uluslararası hukuk, gerekse Avrupa hukukunun azınlık ve insan haklarına bakış açısı, Yunanistan'daki birçok devlet yetkilisinin dile getirdiği politikalarla örtüşmüyor. Farklıya hoşgörüyle yaklaşmak, değişik görüşlere saygı duymak Avrupa hukukunun yanı sıra Avrupa ruhunun da bir parçası.
İşte sık sık dile getirilen Batı hukuk kuralları ve felsefesini istediğimiz zaman uygulayıp, istemediğimiz zaman görmezden geliyorsak, o zaman inandırıcılığımızı yitirir ve samimiyetimiz de sorgulanır doğal olarak.
Ben Türküm... İsmin Hülya... Kimsenin bana yeni kimlik yaratmasına ihtiyacım yok. Kimliğimin değiştiriliyor olmasını, bana yeni kimlikler biçilmesini de kabul etmemi kimse bekleyemez.
Ben Batı Trakya'da yaşayan Türk toplumunun bir parçayım sadece. Benim gibi binlerce Hülya, Ahmet, Mustafa, Ayşe var... Kimliklerine saygı duyulmasını bekleyen, kendisine yeni kimlikler yaratılmasından rahatsızlık duyan binlerce kişi...
İnsanın benliğine saygı gösterilmesini beklemesi, takdir edersiniz ki en doğal hakkı.
Unutmadan... Bir başkasının size verdiği kimlik, hiçbir zaman gerçek kimlik olamaz. Esas olan, kimlik sahibinin beyanıdır. Onun dışında ne söylense BOŞTUR...
17 Şubat 2020 Pazartesi 19:26