27-02-2019
İslam ahlakıyla yaşamak
İslama ahlakı Allah'ın sınırlarına riayet, imanın gereklerine inanmak, İslam'ın şartlarına teslimiyettir. İslam ahlakı güzel ve iyi olanların, hakka ve adalete uyanların, tevazu ile yardımlaşanların, merhamet ve şefkat gösterebilenlerin, sabrederek bağışlamayı bilenlerin ahlakıdır. Bu haliyle İslam ahlakı denen şey Peygamberimizin ahlakıdır, Kur'an ahlakıdır, bizzat Allah'ın ahlakıdır.
İslam ahlakının gayesi güzeli yüceltmek, ezilenleri ayağa kaldırmak ama öte yandan yardımlaşma ve paylaşmayla hak olanın tarafını tutmak, kötü ahlak ile savaşmak, kötülere karşı mazlumun yanında olmayı öğütlemektir.
Yüce Rabbimiz Kur'an'da; "İnsan, kendinsin başıboş bırakılacağını mı sanır?" diye buyurmaktadır. O halde insan yüksek bir gaye ile bu dünyaya gelmiş ve bu gaye uğruna zamanı bir sermaye bilip azim ve gayret göstermesi gerekir. Elbette neleri yapıp yapmaması da bir takım kurallara bağlı kalması gerekir.
Buna göre ahlâk, insanın bir ömür boyu uyması gereken kuralların, yapması gereken görevlerin bütünüdür. Acaba insanın kime, kimlere karşı görevleri vardır. Elbette öncelikle kendini yaratana karşı görevleri vardır. İnsan Rabbini bilecek, tanıyacak, O'nun kendisinden beklediği kulluk görevlerini yapacaktır. En yakınında ailesi, onlardan hemen sonra diğer insanlar, hatta Allah'ın yarattığı diğer varlıklar, hayvanlar, bitkiler vardır. Ahlâkı Allah'ın emirlerine saygı, yarattıklarına şefkat ve sevgi diye tarif eden İslâm büyükleri meseleyi işte böylesine kapsamlı düşünmüşlerdir.
Ahlâk sadece davranışların değil, davranışlara yön veren duyguların ve insanın iç dünyasının eğitimidir. İnsanlara "Rabbimin kulları" diye bakabilmek, Müslümanları "benim kardeşlerim" diye görebilmek insanın davranış mekanizmalarını buna göre programlamaya bağlıdır. Bu program çalıştığı zaman insan birine bakarken bakışına bir tutam sevgi, bir ölçek şefkat katacaktır. Kimseye üstten bakmayacaktır. Konuşurken karşısındakine değer verecek, ona başını çevirerek bakmayacak, bütün vücuduyla dönerek konuşacaktır.
Ayrıca yaşadığı çevrenin maddi ve manevi yönden korunması; insanları rahatsız edecek pislikleri, kötülükleri bertaraf etmeye çalışması, her kesin mutluluğunu istemesi, kısaca insanca bir hayatı yaşaması dinimizin koyduğu prensiplere uymasına bağlıdır.
İnsanın ve toplumun huzura, sükûna, mutluluğa ihtiyacı vardır. Bunlar onun en tabiî hakkıdır. Görevlerini yapabilmesi için bu şartlar gereklidir. En üstün meziyetlerle donatılan insanoğlu birbiriyle didişmekten, çekişmekten, kavga etmekten rahatsız olmalıdır. Eğer birilerini ezmek, tedirgin etmek, ağlatmak onu rahatsız etmiyorsa insanî özelliklerini yitirmiş demektir. Günümüz insanlığının en büyük problemi işte bu noktadadır. Çağımızda belki ilim ve teknoloji gün geçtikçe ilerlemektedir, ama imanın beslediği ahlâki değerlerden uzak kalındığı için bu güzelim dünyamızda kavgasız, gürültüsüz, cinayetsiz gün geçmemektedir.
Bu durumdan insanlık nasıl kurtulur? Herkesin bunları düşünmesi ve kurtuluşun gerçek adresini acilen bulması gerekir. Aksi takdirde; insan ilâhi mesajdan uzak kaldığı, onunla bağını zayıflattığı, yahut ona sırt çevirdiği sürece, Kur'an'da bildirilen; ahlâksızlık batağında yüzdükleri için batıp giden nice milletler gibi yok olup gidecekleri muhakkaktır.
İnsanı terbiye etmenin yani iç güdülerinin tutsaklığından kurtarıp üstün değerlere yükseltmenin en mükemmel yolu imandır. Gönül rızasıyla içten benimseyerek gerçekleştirilecek en sağlam itaat ve disiplinin imana dayanması gerekir. Din, insanın hareketleri devamlı surette gözetleyen denetleyiciyi onun kalbine yerleştirmiştir. Böylece insan, Allah’ın her şeyi gördüğünü ve hiçbir kötülüğü cezasız bırakmayacağını hesap ederek ona göre adım atar.
O halde bize düşen görev; Kur'an ile ahlaklanmak, bu ahlakı ecele dek muhafaza etmektir. Güzel ahlaklı insanın nasıl davranması gerektiğini anlatan ise Kur'an'ın kendisidir ve ahlak baştan sona ayetlerin satırları arasındadır. Rabbim bizleri güzel ahlaktan, İslam ahlakından ayırmasın.
27 Şubat 2019 Çarşamba 13:33