06-11-2018
Maddi ve manevi temizlik
İnsan; aklı, ruhu ve bedeniyle bir bütündür. İnsanın her yönüyle temiz kalması hem bedenen hem de ruhen sağlıklı olmasını sağlar. Temizlik bireyin kendi sağlığı için olduğu kadar toplumsal düzen ve huzurun devamı için de gereklidir. Maddi veya manevi temizliğe dikkat etmeyen kişi, hem sağlığını kaybeder, hem de yaşadığı sosyal çevre tarafından dışlanır. İşte bu sebeple temizliğin İslâm'da önemli ve öncelikli bir yeri vardır.
Temizlik, bir müslümanın olmazsa olmaz bir zorunluluk; bazı ibadetlerin şartı olmasının yanı sıra günlük hayatın da vazgeçilmez bir esasıdır. Sevgili Peygamberimiz (sa.s.)'in şu sözleri temizliğin İslâm dini açısından önemini ortaya koymaktadır:
"Allah temizdir, temiz olanı sever." (Tirmizi, edep, 41)
"Müslüman asla pis olmaz." (Buhari, gusul, 23)
"Temizlik, imanın yarısıdır." (Müslim, taharet,1)
Nitekim Peygamberimiz kendisi de bütün hayatı boyunca her yönüyle temizliğe özel bir dikkat göstermiştir. Örneğin topluluk içine çıkarken temiz ve güzel elbise giyinmeye, güzel koku sürünmeye, soğan ve sarmısak gibi başkasını rahatsız edebilecek şeyleri yememeye daima dikkat etmiş; abdest alırken çoğu zaman misvakla dişlerini temizlemiş, tarağını yanından eksik etmemiştir. Aynı şekilde zihnini, dilini, bedenini haramdan hep uzak tutarak mânevi temizliğin de en güzel örneği olmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in uygulmasından da anlaşılacağı üzere temizliğin devamlı ve istikrarlı olması da ayrı bir önem taşır. Zira bedenimiz ve doğuştan sahip olduğumuz temiz fıtrat, Allah'ın bizlere verdiği bir hediyedir. Yıpranmaması, sağlıklı kalması, kirlenmemesi için sürekli bir özene ihtiyaç vardır. Emaneti en güzel şekilde korumak ve her an sahibine teslim etmeye hazır olmak üzerimizdeki kutsal bir görevdir.
Bir gün Rasûlullah (s.a.s) kabristana geldiler ve:
"Selâm size ey mü'minler diyarının sâkinleri! İnşâallah bir gün biz de sizin yanınıza geleceğiz. Kardeşlerimizi görmemizi çok isterdim" buyurdular. Ashâb-ı kirâm:
"- Biz sizin kardeşleriniz değil miyiz, yâ Rasûlallah?" diye sordular. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.s.):
"- Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz henüz gelmemiş olanlardır" buyurdular. Bunun üzerine ashâb-ı kirâm:
"- Ümmetinizden henüz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksınız, ey Allah'ın Rasûlü?" diye sordular. Rasûlullah (s.a.v) onlara:
"- Bir adamın alnı ve ayakları beyaz olan bir atı olduğunu düşünün. Adam bu atını, hepsi de simsiyah olan bir at sürüsü içinde tanıyamaz mı?" diye sordular. Sahâbe-i kirâm:
"- Evet, tanır ey Allah'ın Rasûlü!" cevabını verince, Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurdular:
"- İşte kardeşlerimiz de abdestten dolayı yüzleri nurlu, el ve ayakları parlak olarak geleceklerdir. Ben, önceden gidip Havuz'umun başında ikrâm etmek için onları bekleyeceğim. Dikkat edin! Birtakım kimseler yabancı devenin sürüden kovulup uzaklaştırıldığı gibi benim Havuz'umdan kovulacaklardır. Ben onlara «Buraya gelin!» diye nidâ edeceğim. Bana: «Onlar Sen'den sonra hâllerini değiştirdiler, (Sen'in Sünnet'ini takip etmeyip başka yollara saptılar)» denilecek. Bunun üzerine ben de: «Uzak olsunlar, uzak olsunlar» diyeceğim." (Müslim, Tahâret, 39; Fedâil, 26)
Rasûl-i Ekrem Efendimiz, muhtelif meclislerde, kendisine kardeş olma vasfıyla şereflenebilecek kimselerin özelliklerini haber vermişlerdir. Yukarıdaki hadis-i şerife göre onların en başta gelen hususiyetleri abdestle maddî ve mânevî temizliği elde etmiş olmalarıdır. Onlar yüzlerini ve gönüllerini nurlandıran tertemiz olan insanlardır.
Temizliğin diğer bir çeşidi de çevre temizliğidir. Çevreyi kirletmek, başkalarını rahatsız etmek, diğer insanlara zarar vermek demektir. Halbuki müslüman, başkalarına zarar vermeyen, hiç bir canlıyı incitmeyen insandır. Mesela arabayla giderken camı açıp içtiğimiz meşrubatın veya yediğimiz herhangi bir şeyin artığını gelişi güzel yola fırlatmak, çevreyi kirletmektir ve bu başkalarını rahatsız ettiği için kul hakkına da girmektedir. Bu nedenle Allah'ın bizi sevdiği kul olmak istiyorsak; çevreyi kirleterek başkalarının nefretini değil, temizliğe dikkat ederek herkesin sevgisini kazanmaya çalışalım. Maddi manevi temizliğe riayet edelim ki, hem bu dünyamız hem de ahiretimiz cennet olsun. Çünkü cenneti ancak temiz olanlar hak etmektedir. Haydi! Dünyamızı cennete çevirelim ki cenneti hak edelim!