14-10-2018
İnanç temeline dayanan kardeşlik
Dinimizin hedeflediği iki temel esasın; iman ve kardeşliğin yaygınlaşması için çaba harcamak herkesin sorumluluğudur.
Kardeş denildiğinde aklımıza, genellikle, aynı anneden, babadan dünyaya gelen kişiler gelmektedir. Bu soy kardeşliğinin dışında bir de aynı dine mensup olmayı ifade eden inanç, yani din kardeşliği söz konusudur.
İslam dininde kardeşlik bütünüyle inanç temeline dayanmaktadır. Yüce Allah (c.c.) âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır: "Müminler elbette ki kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin." (Hucurât suresi, 10)
Ayetten de açıkça anlaşılacağı üzere, ancak iman bağı ile bir araya gelenler, din kardeşi olarak kabul edilmektedir. Buna göre, yer yüzünün neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşuyor olurlarsa olsunlar, hangi kavme mensup veya hangi renge sahip olurlarsa olsunlar, bütün müminler kelimenin tam anlamıyla birbirlerinin din kardeşidirler. Dinimizin kardeş ilan ettiği biz Müslümanlar, birbirlerimizle ilişkilerimizde, gündelik hayatımızda hep güzelliklerde buluşmamız gerekir. Bu da birbirimizi uyarmamız, hayırda yarış içinde olmamızla mümkündür.
Allah Kuran'ın "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bu yükümlülüklerini bize hatırlatmaktadır. Bir başka ayette ise Allah tüm inananlara "...Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır..." (Maide Suresi, 48) şeklinde buyurmaktadır. Bu nedenle her insan elindeki imkanlar ölçüsünde insanları hayra çağırmaya, Kuran ahlakının tebliğ edilmesine destek olmaya çalışmalıdır.
Bunun için bir kimsenin maddi imkanları yeterli olmayabilir; böyle bir çalışmaya çok büyük bir zaman ayırmaya imkanı olmayabilir. Ama vicdanını kullanan insan, elindeki imkanlar ölçüsünde mutlaka yapabileceği bir şeyler bulabilir. "Ben doğru olanı ve ne yapacağımı biliyorum" diyerek sadece kendimizi düşünmemeliyiz. Peygamberimiz (s.a.s.)'in buyurduğu gibi; kendimiz için arzu ettiğimizi, başkası için de arzu etmeliyiz. Aksi takdirde tam manasıyla mümin olamayız. Meselâ; kahvehanelerde, evlerde, işte birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızla sohbetlerimiz sırasında hakikati anlatmak, doğruya yönlendirmek, bizi tehlikeli yöne çevirmeye çalışan kötü düşünceli insanların hilelerini açığa çıkarmak üzerimize vazife bilmeliyiz.
İnsanın yaratılış gayesi, Allah'ın emirlerine teslim olmaktır. Bu teslimiyet; temiz, saf ve şüpheden uzak bir iman, sadece Allah'ın rızasını kazanmak amacı ile Allah ve Resulünün bildirdiği ölçüler içerisinde kişinin yapıtığı salih ameller, güzel davranışlar ve yaşadığı toplumda insanlara yaptığı faydalı hizmetlerle mümkündür. Güçlü ve tereddütsüz bir imandan sonra yapılan iyilikler, bir taraftan kulun Allah katında kıymetini artırırken diğer taraftan da toplumda derecesinin yükselmesine ve hem Allah hem de insanlar tarafından sevilmesine vesile olur.
Görüldüğü gibi dinimiz insandan sadece Allah'a karşı vazifeleri yerine getirmekle; namaz kılmakla, oruç tutmakla ve diğer ibadetleri yapmakla sınırlandırmamış, aslında bunları yerine getirdikten ve Yaratan'a teslim olduktan sonra yaşadığı çevrede faydalı olup olmadığını da ön plâna çıkarmaktadır.
İnsan tek başına yaşayan bir varlık olmadığı için mutlaka birlikte yaşadığı ailesi, toplumu, memleketi vardır. O halde dinimizin hedeflediği bu çerçevede insan; Allah'a karşı, kendisine karşı ve toplumuna karşı yapması gereken vazifeler yüklenmektedir. Diğer yandan Yüce Mevlâmız kendisine inananları kardeş ilân etmiş ve iman ile kardeşliği muhafaza etmemiz için iki temel esasa bağlamıştır. "Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılınız, sakın ayrılığa düşmeyiniz..." (Al-i İmran Suresi, 104) Bu âyet-i kerimede "Allah'ın ipine sarılmak"; mesajına kulak verip O'na teslim olmak; birinci temel esas, ayrılığa düşmeden "kalplerinizi uzlaştırdı da O'nun (iman) nimeti sayesinde kardeş oldunuz" ikinci temel esas açıkça ifade edilmektedir.
Allah Resulü (s.a.s.) de bizlere bu iki temel esasa dayanan kardeşliğimizi devam ettirmemiz için, birbirimize karşı merhametli olmamızı ve birbirimize düşmanca yaklaşmamamızı şöyle emrediyor: "Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslüman'ın, din kardeşini üç geceden fazla terk etmesi helal değildir."(Buharî, Edeb, 104; H. No: 6076)