Anasayfa
24-08-2015
İbadette ihlasın önemi
İhlâs kelimesi terim olarak; samimiyetle yalnız Allah'a yönelme, O'na kulluk etme, O'na güvenip O'ndan dilek ve istekte bulunma manalarına gelir. İhlâs, şirk ve riyadan, batıl inançlardan, kötü duygu ve düşüncelerden, çıkar hesaplarından ve genel manada gösteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her türlü hayırlı faaliyete iyi niyetle yönelmeyi ve her durumda yalnızca Allah'ın rızasını gözetmeyi ifade eder. İhlâs, mü'min için kullanıldığında ise, "Allah'ın yardımına mazhar olma ve halis dindarlığa ulaştırılmış olmayı ifade eder". İhlâs, Peygamberlerin özellikleri arasında sayılmış ve ihlâslı kimselere şeytanın zarar veremeyeceği bildirilmiştir. Ayrıca tevhid inancının işlendiği 112. sureye İhlâs adının verilmesi dikkat çekicidir.
Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "O (Allah), diridir. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah'a itaat ederek ihlâslı (samimi olarak) O'na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsusutur." (Mü'min, 40/65)

Günlük hayatın akışı içerisinde zaman zaman var oluş gayemizi unutup, Kur'an'da bizim için belirlenen hedeflerden uzaklaşabilmekteyiz. Cenab-ı Allah bizleri, kendisini tanımamız ve O'na kulluk etmemiz için yaratmıştır. İmtihanımızın temelini ise Allah'a kulluk oluşturmaktadır. Yüce Mevlamız Peygamberine hitaben; "De ki: Şüphesiz bana, dini Allah'a has kılarak O'na ibadet etmem emredildi." (Zümer, 39/11) buyurarak, kendisine kulluğun; şirk, riya ve gösterişten uzak, ihlâsla yapılması gerektiği hususunda dikkatlerimizi çekmiştir.

Kulun gerek tutum ve davranışlarında gerekse sözlerinde yalnızca Allah'ın rızasını gözetmesi gerekir. Kuşkusuz, ibadetlerin abdest, niyet, tekbir ve kıraat gibi zahiri şartları yanında bir de huşû, hudû ve ihlâs gibi bâtınî şartları bulunmaktadır. Örneğin abdestsiz namaz geçerli sayılmayacağı gibi ihlâssız eda edilen bir ibadet de makbul olmaz. Buna göre, amellerin geçerli olabilmesinin iki şartı vardır. Birincisi, Allah'ın emrettiği şekilde yerine getirilmiş olması; ikincisi ise ihlâsla yani yalnızca Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla yapılmış olmasıdır. Bu iki şartı birlikte taşımayan hiçbir amel Allah katında kabule şayan değildir. Çünkü her şeye değer kazandıran ihlâstır. Hz. Peygamber de duaların ihlâsla yapılmasını istemiştir. Kişi çok ibadet etmekle değil, ihlâslı olarak yaptığı ibadetlerle kurtuluşa erecektir.

Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Ebû İshâk Sa`d İbn Ebû Vakkâs (r.a) şöyle dedi: Vedâ Haccı yılında (Mekke'de) yakalandığım şiddetli bir hastalık dolayısıyla Resûlullah (s.a.v.) ziyâretime geldi. Ona: Yâ Resûlallah! Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben zengin bir adamım. Bir kızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı? diye sordum. Hz. Peygamber: "Hayır", dedi. Yarısını dağıtayım mı? dedim. Yine: "Hayır", dedi. Ya üçte birine ne buyurursun, yâ Resûlallah? diye sordum. "Üçte birini dağıt! Hatta o bile çok. Mirasçılarını zengin bırakman, onları muhtaç bırakıp da halka avuç açtırmaktan hayırlıdır. Allah rızâsını düşünerek yaptığın harcamalara, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara varıncaya kadar hepsinin mükâfatını alacaksın" buyurdu.
Ashabtan Ebu Ümâme'nin anlattığına göre bir adam Efendimiz (sav)'e gelerek; "Şöhret ve kazanç elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin? " diye sordu. Rasulullah (sav): "Onun için hiçbir kazanç yoktur." dedi. Adam sorusunu üç defa tekrarladı. Efendimiz de her defasında aynı cevabı verdi ve ekledi: "Allah, ancak samimiyetle kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder."

Kur'an ve sünnetin yüklediği anlamlar dikkate alındığında İhlas kavramının; inanç, ibadet, ahlak ve amelle ilgili her alanı kapsadığı görülmektedir. Günümüzün temel problemlerinin başında inanç konusundaki eksiklik, batıl ve yanlış inançlar ile hurafeler gelmektedir. Samimi bir kulluk, öncelikle Kur'an ve sünnet merkezli inanmayı gerektirir. Mü'min, iman esaslarını bütün tafsilatıyla ve sahih bilgilerden öğrenmelidir.

Şüphesiz ihlâs, ibadeti Allah için yapmayı, yapılan işler ve iyiliklerde başka bir amaç gütmeden sadece Allah'ın rızasını gözetmeyi gerektirir. Ayrıca duygu dünyasında insanı kendisiyle barışık olmaya, diğer insanlarla dürüstlük ve samimiyete dayalı iletişim ve ilişkiler kurmaya yönlendirir. Ne mutlu Allah'ın ihlâslı kullarına.

24 Ağustos 2015 Pazartesi 14:13