24-02-2021
Avukat Halil Mustafa ile Müftülük Kararnamesi'nin iptal talebi üzerine konuştuk
Halil Mustafa: "Mahkeme, siyasi iradenin müftü seçimine karşı ileri sürdüğü en büyük iddialarından birini elinden aldı"
Batı Trakya'daki müftülüklerin işleyişini düzenleyen ve müftülerin yetkilerini ciddi bir şekilde ortadan kaldıran Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne karşı İskeçe eski milletvekili Ahmet Faikoğlu'nun açtığı iptal davasının avukatı Halil Mustafa GÜNDEM'in sorularını yanıtladı.
Davanın avukatı Halil Mustafa, iptal davasının Danıştay tarafından reddedildiğini belirterek, bundan sonra başvurulacak yargı makamının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olduğunu söyledi.
Halil Mustafa, Danıştay’ın ilk defa bu kadar açık bir şekilde müftülüklerin bir mahkeme, müftünün de bir yargıç olmadığını ve verilen kararların mahkeme kararı sayılmadığını ilan ettiğini belirterek, "Azınlığın müftü seçimi talebine karşı geliştirilen en büyük argümanlardan biri, müftünün davalara bakan bir yargıç olduğu ve yargıçların seçimle işbaşına gelemeyecekleri, bunun tarafsızlık ilkesine aykırı olduğu idi. Mahkeme aslında verdiği bu kararla, siyasi iradenin müftü seçimine karşı ileri sürdüğü en büyük iddialarından birini elinden almış bulunuyor." dedi.
İşte avukat Halil Mustafa'yla yaptığımız röportaj :
GÜNDEM: 2019 yılında, müftülüklerin iç işleyişini düzenleyen ve müftülüklerdeki yargılamalara usul hukukunun uygulanmasını öngören Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlanmıştı. Bu kararnameye karşı ise Danıştay’da iptal davası açılmıştı. Söz konusu iptal davasının avukatı olarak, bize konuyla ilgili yaşanan son gelişmeleri aktarır mısınız?
Halil MUSTAFA: Bilindiği üzere, müftülüklerde görüşülen davaların herhangi bir usul ve yönteme bağlı olmaması yıllardır tartışılan bir konuydu. Hatta, ilgili yargılamaların daha önceden belirlenmiş kurallar kapsamında yapılmaması, gerek çoğunluk gerekse azınlık hukukçuları tarafından da oldukça sık eleştirilen bir durumdu. 2019 yılında, bu konuyu düzenleyen 52/2019 .s Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlandı. Ancak yayınlanınca görüldü ki, ilgili Kararname’ye, usul hukukunu ilgilendiren maddelerinin yanı sıra müftülüklerin iç işleyişini de ilgilendiren bir sürü madde ve düzenleme eklenmiş. Söz konusu eklemeler tabi ki doğal olarak azınlığın ciddi tepkisini çekti. Buna o dönemki azınlık milletvekillerinin tümü dahil. Devamında, İskeçe eski milletvekili sayın Ahmet Faikoğlu avukatlığını üstlenmiş olduğum davayı Danıştay nezdinde açarak söz konusu Kararname’nin iptalini istemişti. Geçtiğimiz 2020 yılının son aylarında, Danıştay ilgili kararın özetini açıklamış ve ilgili başvuruyu reddetmişti. Son gelişme olarak ise şunu söyleyebilirim, geçtiğimiz ayın başlarında bu kararın gerekçesi ayrıntılı bir şekilde açıklandı.
GÜNDEM: Peki açıklanan bu ayrıntılar kapsamında, sizin görüşünüze göre bu kararda ortaya çıkan önemli hususlar nelerdir?
Halil MUSTAFA: Verilen iptal dilekçesi ile, azınlığın kendi kurumlarını kendinin idare etmesi gerektiği konusundan, Trakya dışında yaşayan azınlık mensuplarının davalarını müftülük yetkisi kapsamına dahil etmelerinin engellenmesine kadar bir dizi iptal nedeni ileri sürülmüştür. Bunların tamamını burada ifade etmemiz mümkün değil tabii. Ancak öne çıkan bir iki husus var. Bunlardan ilki, Danıştay’ın ilk defa bu kadar açık olarak, müftülüklerin bir mahkeme olmadığını, Müftünün bir yargıç olmadığını ve orada verilen kararların mahkeme kararı sayılmadığını ilan etmiş olmasıdır.
"MAHKEME VERDİÄžİ KARARLA MÜFTÜ SEÇİMİNE KARŞI İLERİ SÜRÜLEN EN BÜYÜK ARGÜMANI ORTADAN KALDIRMIŞ OLDU"
GÜNDEM: Daha basit söylemek gerekirse, bu ne demektir?
Halil MUSTAFA: Bildiğiniz gibi azınlığın müftü seçimi talebine karşı geliştirilen en büyük argümanlardan biri, müftünün aynı zamanda davalara bakan bir yargıç olduğu ve dünyanın hiçbir yerinde de yargıçların seçimle işbaşına gelemeyecekleri, bunun tarafsızlık ilkesine aykırı olduğu idi. Mahkeme aslında verdiği kararla, siyasi iradenin müftü seçimine karşı ileri sürdüğü en büyük iddialarından birini elinden almış bulunuyor demektir. Karar, Danıştay’ın Genel Kurulu’ndan çıkmış bir karardır ve kanun gücündedir aslında.
GÜNDEM : Başka ilgi çekici noktalardan da bahsettiniz. Nedir bunlar?
Halil MUSTAFA: Evet. Bilindiği üzere, müftülüklerde yapılan yargılamalara getirilen en önemli eleştirilerden biri de; orada verilen kararın doğruluğu veya yanlışlığı bakımından hiçbir şekilde kontrol edilemediği idi. Bu yüzden, birçok akademisyen ve hukukçu, müftülükte alınan kararların tekrar incelenebilmesini sağlayacak bir "istinaf" aşamasının öngörülmesi gerektiğini ve bunun olmamasının hak ihlali oluşturduğunu savunuyordu. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin bu yönde bir düzenleme içerebileceği de bekleniyordu açıkçası. Nitekim böyle olmadı.
Verilen iptal dilekçesinin iddialarından biri de, temyiz-istinaf aşamasının olmadığı bir usul hukukunun uygulanacağı davaların, taraf haklarını ihlal edeceğiydi.
Ne yazık ki bu iddiamız da reddedildi. Ve aslında Danıştay’ın gerekçesi de çok enteresandı. Basitçe söylemek gerekirse, mahkeme azınlık mensuplarına; 'madem ki siz baştan bu yöntemi kabul ederek davanızın müftülükler nezdinde görüşülmesini istediniz, sonuçlarına da katlanırsınız' anlamına gelen bir gerekçe sunmuştur. Ve aslına bakılırsa da, birçok iptal iddiamızı da aynı gerekçe temelinde reddetmiştir. Basitçe söylemek gerekirse, Danıştay; taraflar her zaman Medeni Hukuk Mahkemeleri’ne başvurarak haklarını arayabilecekleri için, müftülüklerde uygulanacak kuralların eksiklikleri hak ihlali teşkil etmez demeye getirmektedir.
"KONU AİHM'E TAŞINABİLİR"
GÜNDEM: Peki bundan sonraki süreçte ne olacak?
Halil MUSTAFA: Karar bizim açımızdan memnun edici bir karar değil tabii ki. Müftülüklerde görülen davaların bir usul hukuku esasına bağlanması ilk etapta kabul görebilecek bir konuyken, çıkan düzenlemenin müftülük kurumunun temel işleyişini etkileyecek şekilde çıkmış olması daha önce de bahsettiğim gibi ciddi rahatsızlık yaratmıştır. Kaldı ki, getirilmiş usul kuralları da alelacele hazırlanmış, tezatlarla dolu ve hak ihlallerine sebebiyet verebilecek şekildedir. Danıştay, niteliği gereği bu dosyanın ilk ve son durağıydı. Bundan sonra müvekkilim de arzu ederse, konunun taşınabileceği yer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’dir.