09-12-2020
"Demokrasi Batı Trakya'da işlemiyor"
Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle GÜNDEM'e konuştu.
Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın yaşadığı Yunanistan'da neredeyse her gün bir nefret suçuyla ve saldırısıyla karşı karşıya olduğunu belirten Asafoğlu, "2020 yılında bile hala kimliğimiz üzerinden bizlere saldırılmaya devam ediliyor." dedi.
DEB Partisi Başkanı Asafoğlu sözlerine, "Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilişinin yıl dönümü vesilesiyle azınlığımızın, tüm ülke vatandaşlarımızın ve tüm Dünya milletlerinin İnsan Hakları Gününü gönülden kutluyorum." diyerek başladı.
İnsan hakları konularında tüm dünyada sorunlar yaşandığını ve son dönemlerde bu sorunların arttığına dikkat çeken DEB Partisi Başkanı, "Dünyamızda son yıllarda hak ve hürriyetler bağlamında insanlık önemli sınavlar vermekte. Ne yazık ki Batı Trakya Azınlığı da sınava tabii tutulan toplumlardan. 2020 yılında bile hala kimliğimiz üzerinden bizlere saldırılmaya devam ediliyor." dedi.
"KINAMAYI BIRAKIN, MAÄžDUR SUÇLU İLAN EDİLİYOR"
Batı Trakya'da Türk azınlığın maruz kaldığı haksızlık ve saldırılara birçok örnek verilebileceğini anlatan Asafoğlu, "Buna verebileceğim bir çok güncel örnek var. Geçtiğimiz günlerde İskeçe Müftümüzün ikamet ettiği evin asansörüne 'en iyi Türk ölü Türk'tür' yazıldı. Suç örgütü olarak ilan edilen Altın Şafak üyeleri bir çok soydaşımızın ikamet ettiği apartmanın içerisine girip tehdit ve hakarette bulunuyorlar. Bu ülkenin vatandaşları olarak, hükümet yetkililerimizden, bu çirkin saldırıyı kınamalarını bekliyorduk. Ancak bırakın kınamayı Yunan basın organları 'mağduru suçlu' ilan ediyor. Öte yandan Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği örnek bir davranışta bulunarak İskeçe Devlet Hastanesi'ne pandemi döneminde velinimet değerinde olan bir oksijen tüpü bağışı için öncü oluyor. Kampanya düzenleniyor. Peki bunun ardından ne oluyor? Ardından kıyamet kopuyor, belirli kesimler mekanizmalarını devreye sokarak bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor. Saatlerce televizyon programında duydukları rahatsızlığı dile getiriyor. Buna tek sebep olarak ise bağış yapanların Türk olması gösteriliyor ve bu bağışın kabul edilemez olduğunu, derhal gereğinin yapılmasını beklediklerini söylüyorlar." diye konuştu.
Bu örneklerin son günlerde veya haftalarda ortaya çıkan olaylar olmadığını dile getiren Asafoğlu, benzer durumların yıl içinde birçok kez yaşandığını söyledi.
Trakya Kalkınma Komisyonu'yla ilgili olarak da konuşan DEB Partisi Başkanı Asafoğlu, bu komisyondan azınlık kurumlarının gönderdiği raporları dikkate almasını ve azınlığın ekonomik olarak kalkınması için somut adımalar atmasını beklediklerini söyledi. Asafoğlu, Trakya Kalkınma Komisyonu'na azınlık kurumları tarafından gönderilen taleplerde Türk azınlıktan bahsedildiği için dikkate alınmayacağına dair haberlerin, azınlığın maruz kaldığı ırkçı tutuma örnek teşkil ettiğini vurguladı.
"TÜRK OLDUÄžUMUZU SÖYLEYİNCE 'VATANDAŞLIKTAN ATILSINLAR' SÖYLEMİNDEN USANDIK"
DEB Partisi Başkanı şöyle devam etti: "Son olarak şu örneği de verebilirim, Trakya Kalkınma Komisyonu'na bilimsel nitelikte bir rapor hazırladık ve her vatandaşın hakkı olduğu gibi bunu komisyonun elektronik platformuna yükledik. Ancak raporda 'Türk Azınlık' ifadesi bulunduğu için, raporun değerlendirmeye alınmaması gerektiğini savunanlar var. Her defa Türk olduğumuzu ifade ettiğimizde 'vatandaşlıktan atılmalılar' sloganlarından artık usandık. Bu nasıl tahammülsüzlüktür, bu nasıl hasta bir zihniyettir? Örnek teşkil eden bir davranış, nasıl olur da milli güvenliği tehdit eder? Benim algılama kapasitemi gerçekten zorluyor bu olaylar. Bir toplumun farklı olan kimliği, dini, dili neden bu kadar tartışılır ki? Nasıl bu denli ötekileştirilir? Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Demokrasi Batı Trakya bölgesinde işlemiyor. İnsan hakları kişiyi kendi özüyle yaşatacak kurallardır. Ancak ne yazık ki azınlığımız vatandaşı olduğu ülkede neredeyse her gün bir nefret suçuyla karşı karşıya kalıyor. Bizler statüsü uluslararası bir antlaşma ile belirlenmiş resmi bir azınlığız. Tek talebimiz Lozan Antlaşması'ndan doğan haklarımız. Bu antlaşmadan doğan eğitim, vakıflar, müftülük, kimliğin tanımı, kültürel, siyasal ve ekonomik gibi bir çok alanda haklarımızı talep ediyoruz. Bunları yüksek sesle haykırdığımız için de ne yazık ki suçlanıyoruz."
"GÖÇMEN VE MÜLTECİLER KONULARINDA DA CİDDİ SORUNLAR YAŞANIYOR"
Yunanistan'ın göçmen ve mülteciler konularında da son yıllarda olumsuz bir tablo çizdiğini ifade eden Asafoğlu, "Ne yazık ki göçmen ve mültecilerin de sorunlarla karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Bu konuda uluslararası kuruluşların uyarı ve raporları var. Ülkemizdeki göçmen ve mülteci kamplarındaki yaşam koşulları insanlık dışı. Bunun dışında toplumda göçmenlerle ilgili nefret suçları yaşanıyor. Göçmenlere, mültecilere, yabancılara olan tahammülsüzlük her geçen gün artıyor. Buna ülkemizdeki etnik azınlıkların milli kimliklerinin de kabul edilmediğini ve bu konuda da yaşanan sorunları ekleyecek olursak, insan hakları alanında ciddi bir problem olduğu açıkça ortadadır. Bu duruma bir çare bulunmazsa durumun daha da kötüye gideceği anlaşılıyor." dedi.