28-10-2020
Amerikalı diplomatların ziyareti ve Türk azınlığa reva görülen muamele
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) diplomatları geçtiğimiz günlerde bölgemizi ziyaret edip bazı temaslarda bulundular.
ABD'li diplomatlar bu ziyaretlerini her yıl düzenli olarak gerçekleştiriyor. Genel anlamda da hemen hemen aynı kurumları ziyaret ediyorlar. Her yıl ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan insan hakları raporunun hazırlıkları çerçevesinde gerçekleştirilen bu ziyaret, yerel ve ulusal basının da ilgisini çekiyor. Bu ziyareti sıradan bir olay olarak veren basın organları olduğu gibi, Amerikalıların bölgemizi ziyaret etmesinden "rahatsız" olan ve bu ziyaretlerin arkasında başka "amaçlar" arayan çevreler de oluyor. Bu durumun son yıllarda değişmez bir kural olduğunu söylersek yanlış olmaz.
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından her yıl hazırlanan İnsan Hakları Raporu, tüm (dünya genelindeki ülkeleri kapsadığı gibi) Yunanistan genelindeki insan haklarını kapsıyor. Raporun Yunanistan bölümünde Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'na da bir bölüm ayrılıyor. Ancak son yıllarda Batı Trakya Türk Azınlığı'nın yaşadığı sorunların, haksızlık ve baskıların tam anlamıyla bu rapora yansımadığı azınlık kuruluşlarının genel kanısı. Bu durumun son yıllarda adeta bir "kural" haline geldiğini söylemek mümkün. Hatta azınlık kurumları, ABD raporunun yayımlanmasından sonra bu raporda yer almayan konuları vurgulamak adına ayrıca açıklamalar yapmak zorunda kalıyorlar.
Dolayısıyla ABD'nin Batı Trakya Türk Azınlığı'yla ilgili raporu güvenilirlik açısından ciddi bir sorun oluşturuyor. Zira, azınlığın yaşadığı sorunları, azınlığın taleplerini ve görüşlerini tam anlamıyla yansıtmıyor.
Şimdi gelelim Amerikalı diplomatların 19-21 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirdikleri son ziyarete... Bu çerçevede Meriç, Rodop ve İskeçe illerinde yerel yönetim birimleri, azınlık temsilcileri ve bazı şirketler ziyaret ediliyor. ABD'li heyette Atina Büyükelçiliği Mazlahatgüzarı David Burger ve Selanik Başkonsolosu Elizabeth K. Lee ile Selanik'teki başkonsolosluk mensupları yer alıyor. Ancak bu ziyarette azınlık açısından bazı soru işaretleri var. Örneğin; Amerikalı diplomatlar azınlığın milli kimliği konusunda Yunan devletinin diliyle konuşuyor. İskeçe'de gerçekleştirdikleri görüşmelerde "Pomak ve Roman topluluklarının temsilcileriyle bir araya geldiklerini" belirtiyorlar. Ancak "Türk azınlık" demekten özellikle kaçınıyorlar.
DEB Partisi, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği ve Batı Trakya Kültür ve Eğitim Şirketi temsilcileriyle yapılan görüşmeyi sosyal medya hesaplarından duyururken, "Türk azınlık temsilcileriyle görüştük" demekten kendilerini alıkoymuşlar. Bir tarafta azınlığa devlet veya devlet adına hareket eden bazı çevreler tarafından dayatılan "kimliklere" atıfta bulunurken, diğer tarafta azınlığın Türk kimliğini ağıza alamama durumu sözkonusu. ABD temsilcilerinin bizlere Türk kimliğimizle hitap edememelerinin gerçek nedeni nedir? Merak ediyoruz doğrusu.
Azınlık ile devlet arasındaki sorunların başında, azınlığın olduğu gibi devlet tarafından kabul edilmemesi yatıyor. Bu sorunu görmezden gelen ABD'nin, takındığı tutuma da azınlık olarak çekinceyle bakmak kadar doğal bir şey olamaz herhalde.
İkinci bir konu daha var. ABD heyeti bölgemize gelmeden önce DEB Partisi ve diğer azınlık temsilcileriyle görüşeceğine dair ulusal Yunan basınında haberler çıkıyor. Ve bu haber - yorumlarda söz konusu görüşmenin "resmi program" dışında olacağı ve bir yemek veya kahve içimiyle sınırlı kalacağı bilgisi kamuoyuyla paylaşılıyor. Dimokratia gazetesinden Manolis Kottakis'in yazısı buna örnek olabilir.
Peki neden Türk azınlık temsilcileriyle görüşme konusunda Yunan kamuoyunu veya bazı çevreleri "rahatlatma" ihtiyacı hissediliyor? DEB Partisi, BTAYTD ve BAKEŞ birer azınlık kurumu. Yunanistan'da kurulmuş olan, resmi olarak faaliyet gösteren bu kurumlarla ve yöneticileriyle görüşmek kötü mü? Suç mu? ABD yetkilileri bu konuda bir sorun mu yaşıyor? Neden Türk azınlık temsilcileriyle görüşme son yıllarda "yemek" veya "kahve" çerçevesine oturtuluyor?
Merak edilen bir diğer konu da bu yılki İnsan Hakları Raporu'na Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sorunları, talep ve beklentileri acaba ne ölçüde yansıyacak?
Tüm bunların cevaplandırılması gereken konular olduğu ortada.
Öte yandan, ABD Büyükelçiliği ve Selanik Başkonsolosluğunun yapılan görüşmelerle ilgili sosyal medya paylaşımları ve bunlara yapılan yorumlar var. Diplomatların gerçekleştirdiği ziyaretlere en çok yorum Türk azınlık temsilcileriyle yapılan paylaşıma gelmiş. DEB Partisi, BTAYTD ve BAKEŞ temsilcileriyle yapılan görüşmeye ilişkin yorumlar deyim yerindeyse "evlere şenlik". Demokratik bir ülkede Türk azınlık temsilcilerinin ve azınlığın bu kadar hedef gösterilmesi, suçlanması ve "şeytanlaştırılması" hiç hayra delalet değil. ABD'li diplomatlar azınlık temsilcileriyle görüştü diye neredeyse "aforoz" ediliyor. "Hiç bunlarla görüşülür mü" babında yorumlar birbiri ardına yapılıyor.
Gerçekten, "demokratik" bir ülkede yıllarca ayrımcılığa uğrayan Batı Trakya Türk Azınlığı'nın haklı taleplerini dile getirirken maruz kaldığı muamele, demokrasiyle ve insan haklarıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir düzeyde. Çok yazık!!!.