15-09-2020
Dendias ve Çavuşoğlu'ndan diyalog provası
Kathimerini gazetesi, Yunanistan ve Türkiye dışişleri Bakanları Nikos Dendias ve Mevlüt Çavuşoğlu'nun makalelerine yer verdi.
Kathimerini gazetesi, Yunanistan ve Türkiye dışişleri Bakanları Nikos Dendias ve Mevlüt Çavuşoğlu'nun makalelerine yer verdi. İki bakan kaleme aldıkları yazılarda, ülkelerinin Doğu Akdeniz'deki krizle ilgili görüşlerine yer verdi ve olası diyalog sürecini değerlendirdi.
MEVLÜT ÇAVUŞOÄžLU: "DOÄžU AKDENİZ'DE TERCİHİMİZ ÖNKOŞULSUZ DİPLOMASİDİR"
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu makalesinde; "Komşular, tırmanma değil, iyi niyetli ve anlaşmazlıkları gerçekten çözüme kavuşturmak amacıyla doğrudan diplomasi ve diyalog arayışı içinde olmalıdırlar." ifadelerine yer verdi. Fransa gibi bazı hükümetlerin sömürgeci geçmişlerinden esinlenen sakıncalı bir yaklaşım içinde olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Sömürgecilik döneminin pek çok halk için büyük acılardan başka bir şey getirmediğini bu kadar mı çabuk unuttuk?" sorusunu yöneltti.
Çavuşoğlu, "Bugün yaptıklarımız sadece bugünü değil, yarını da belirleyecek ve sizler de çok iyi biliyorsunuz ki Türkiye, Yunanistan’ın tercih edeceği yoldan ilerleyebilir. Aslında hangi yoldan gideceğimize dair tercih ne Türkiye ne Fransa ne de bir başkasının değil, Yunanistan’ın değerli liderlerinin ve halkınındır." ifadeleriyle Yunanistan kamuoyuna mesaj gönderdi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun İngilizce olarak yayımlanan "Doğu Akdeniz'de Tercihimiz Önkoşulsuz Diplomasidir" başlıklı makalesinin gayriresmi Türkçe tercümesi şöyle:
"Akdeniz daima bir medeniyet beşiği, bir kültürel ve ekonomik etkileşim havzası olmuştur. Bu coğrafyada hepimizin geçmişi, bugünü ve geleceği ayrılmaz şekilde iç içedir. Türkiye ve Yunanistan'ın her daim yalnızca iki seçeneği olmuştur: iki tarafa da zarar verecek şekilde birbirimizle tartışmaya girmek veya bir kazan-kazan formülü bulmak.
'Daimi komşu' mantığı, doğal olarak komşuların birbirlerinin haklarına karşılıklı saygı göstermesini gerektirir. Bugünlerde karşı karşıya kaldıklarımıza bakılırsa, Türkiye’den durum ne yazık ki böyle görünmemektedir.
Sözünü ettiğim karşılıklı saygı, mevcut tüm sorunları veya çözülmemiş ihtilafları barışçıl yöntemlerle ve diyalog yoluyla çözmeye yönelik sorumluluk anlayışı şeklinde kendini göstermelidir. Bu anlayışla, komşular, tırmanma değil, iyi niyetli ve anlaşmazlıkları gerçekten çözüme kavuşturmak amacıyla doğrudan diplomasi ve diyalog arayışı içinde olmalıdırlar.
Son zamanlarda, Fransa gibi bazı hükümetler sömürgeci geçmişlerinden esinlenen sakıncalı bir yaklaşım içindeler. Sömürgecilik döneminin pek çok halk için büyük acılardan başka birşey getirmediğini bu kadar mı çabuk unuttuk?
Büyük başkentlerden efendilerin iradelerini çevrelerindeki bölgelere dayatmalarına dayalı davranış biçimlerinin kabul gördüğü günler artık geride kalmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, daha adil bir uluslararası düzen tesis edilmesi amacıyla 'Dünyanın Beşten Büyük' olduğunu savunagelmektedir. Eleftherios Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Mustafa Kemal Atatürk’ün 'Yurtta Sulh, Dünyada Sulh' sözleriyle çizdiği hedefe hizmet edecek şekilde, egemen hale gelmesini arzu ettiğimiz değerlerin ve bunları takip ederken sergilediğimiz yorulmazlık ve yaratıcılığın altını çizmek maksadıyla, dış politikamızı 'Girişimci ve İnsani' olarak tanımladık. Bu nedenle, karşılıklı saygı ve sorunlara hakkaniyetli çözümler bulunması ilkelerini vurguluyoruz.
Bu nedenle, esasen Türkiye ile Yunanistan arasında hâlihazırda mevcut olan ikili mekanizmaları yeniden canlandırma nihai hedefiyle, NATO’nun ayrıştırma ve Almanya’nın gerilimi azaltma girişimlerini desteklemekteyiz. Atina’nın, bunların iki farklı şey olduğunu anlamasını umuyoruz. Türkiye, iki komşu arasında doğrudan çözülmesi gereken konularda diğer taraflarla müzakere etmek ve anlaşma yapmak istemeyecek kadar Yunanistan’a saygı duymaktadır.
Doğu Akdeniz’deki temel hedeflerimiz bellidir:
- Deniz sınırlarının adil ve hakkaniyetli şekilde belirlenmesi;
- Kıta sahanlığı haklarımızın maksimalist ve aşırı deniz sınırı iddialarına karşı korunması;
- Adil gelir paylaşımı mekanizmasının kurulmasıyla Kıbrıs Türkleri'nin Ada'nın açık denizdeki kaynakları üzerindeki eşit haklarının korunması;
- Kıbrıslı Türkler dâhil tüm tarafların katılımıyla gerçek, kapsayıcı, adil ve hakkaniyete dayalı açık deniz enerji işbirliği mekanizmalarının (bu doğrultudaki öneriler hala masadadır) Doğu Akdeniz’de oluşturulması.
Deniz sınırlarının belirlenmesi konusunda hiçbir yetkiye sahip olmayan AB aracılığıyla Türkiye'ye bir dizi maksimalist iddia dayatılamaz. Türkiye’den sadece 2, Yunan anakarasından ise 580 kilometre uzakta olan Meis ( eski adıyla Kastellorizo) gibi küçücük bir ada için 40 bin kilometrekarelik kıta sahanlığı iddiasında bulunarak Türkiye’nin açık denizlere ve kendi deniz yetki alanlarına erişimini kesemezsiniz. Hiçbir yasa, mantık veya temel adalet duygusu bu konuda aksine bir argümanın öne sürülmesine müsaade etmez.
Ayrıca, bölgedeki en uzun kıyı şeridi, artan nüfusu, üretim kapasitesi ve enerji talebine sahip olan Türkiye gibi bir ülkeyi, kendi etrafındaki zenginliklerden mahrum bırakma girişimleri de gerçekçi değildir. Daha önce defalarca kez söylediğimiz gibi, bu olmayacak.
Bu sebeple Türkiye, temel çıkarlarına zarar verme teşebbüslerine izin vermemekte elbette kararlı bir duruş sergilemektedir. Bölgedeki deniz kuvveti varlığımızı saldırı amaçlı olarak değil, kendi kıta sahanlığımızdaki (16 yıl kadar önce uluslararası hukuka göre ilan edilmişti!) sismik araştırma faaliyetlerimize müdahaleye karşı meşru müdafaa için bulundurmaktayız.
Esasen, diyalog ve müzakere, uluslararası hukukta deniz sınırı meselelerini ele almak için öncelikli ve birincil araçtır. Bu nedenle, Yunanistan’ın Türkiye ile tüm diyalog kanallarını önkoşul olmaksızın yeniden canlandırmasını bekliyoruz. Önkoşullar karşı önkoşullar doğurur (inanın, biz de kendi açımızdan epeyce önkoşulla gelebiliriz) ve bu yüzden bunlar, iki komşu arasında müzakere fırsatı aramak için iyi bir yol değildir.
Her kriz aynı zamanda bir fırsat yaratır ve barış içinde ilerlemek için bunu değerlendirmeliyiz. Her müzakere sürecinin karşılıklı 'al-ver'e yol açacağı da açıktır. Diğer seçenekse, sorunları halının altına süpürmek ve ortadan kalkmalarını veya başkalarının bunları sizin için çözmesini ummaktır. Bununla birlikte, sorunlar kendiliğinden kaybolmak bir yana, zaman geçtikçe daha da karmaşıklaşır. Gelecek kuşaklara bir barış ve güvenlik mirası bırakmak için güçlü, etkili ve akılcı liderliğe ihtiyaç duyuyoruz. Bu, Türk tarafında mevcuttur. Bugün yaptıklarımız sadece bugünü değil, yarını da belirleyecek ve sizler de çok iyi biliyorsunuz ki Türkiye, Yunanistan’ın tercih edeceği yoldan ilerleyebilir. Aslında hangi yoldan gideceğimize dair tercih, ne Türkiye ne Fransa ne de bir başkasının değil, Yunanistan’ın değerli liderlerinin ve halkınındır."
DENDİAS: "TEK TARAFLI TALEPLER İHTİLAF TEŞKİL ETMEZ"
Öte yandan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da Kathimerini gazetesi için kaleme aldığı makalede, Türkiye ile aralarında tek sorun olan kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge belirleme konusunda diyaloğa veya sorunu Lahey Adalet Divanı'na götürmeye hazır olduklarını kaydetti. Dendias, söz konusu sorunu çözmek amacıyla diğer Akdeniz ülkelerinin de yaptığı gibi uluslararası hukuku takip etmeye devam edeceklerini dile getirdi. Yunanistan'ın modern bir Avrupa ülkesi olduğunu söyleyen Dendias, komşularıyla sorunları her zaman barışçıl yöntemlerle çözdüğünü ifade etti.
Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın 15 Eylül 2020 tarihli Kathimerini gazetesinde yayınlanan makalesi şöyle:
"Η ειρέ®νέ· και έ· ασÏ†έ¬έ»εια έ³ια τις εÏ€όμενες έ³ενεές, έ· καέ»έ® Ï€έ¯στέ· και ο έ´ιέ¬έ»οέ³ος, εέ¯ναι και Ï€ρέÏ€ει να εέ¯ναι ο κοινός στόχος έ´Ïο έ³ειτόνων. έ™έ´ιαέ¯τερα έ´ε, έ³ειτόνων όπως έ· έ•έ»έ»έ¬έ´α και έ· Τουρκέ¯α, με έ²αρÏ ιστορικό Ï€αρεέ»έ¸όν και έ´Ïσκοέ»ο Ï€αρόν στις έ´ιμερεέ¯ς τους σχέσεις.
Το έ¶έ·τοÏμενο στέ·ν Ï€ερέ¯Ï€τωσέ· τέ·ς Τουρκέ¯ας εέ¯ναι ο έ´ρόμος Ï€ου έ¸α μας οέ´έ·έ³έ®σει εκεέ¯. έ•έ¯ναι ένας έ´ρόμος έ´Ïσέ²ατος, αέ»έ»έ¬ Ï€ρέÏ€ει να εέ¯μαστε αισιόέ´οέ¾οι ότι έ¸α τον Ï€ερÏ€ατέ®σουμε. Η έ•έ»έ»έ¬έ´α εέ¯ναι μια σÏέ³Ï‡ρονέ· ευρωπαÏŠκέ® χώρα Ï€ου Ï€αέ³έ¯Ï‰ς εÏ€ιέ»Ïει τις όÏ€οιες έ´ιαφορές τέ·ς με έ³ειτονικέ¬ κρέ¬τέ· με ειρέ·νικέ¬ μέσα, με έ´ιέ¬έ»οέ³ο και έ´ιαέ²οÏέ»ευσέ·.
Αντιέ»αμέ²έ¬νεται ότι έ· αμοιέ²αέ¯α εÏ€έ¯ρριÏˆέ· ευέ¸υνÏŽν εέ¯ναι έ· εÏκοέ»έ· έ»Ïσέ·. Παρέ¬έ»έ»έ·έ»α, ότι τα έ»όέ³ια Ï€ερέ¯ αμοιέ²αέ¯ου σεέ²ασμοÏ, ειρέ·νικÏŽν μέσων εÏ€έ¯έ»υσέ·ς έ´ιαφορÏŽν, καέ»έ®ς Ï€έ¯στέ·ς και έ´ιαέ»όέ³ου εέ¯ναι ωραέ¯α και εÏκοέ»α. Ποιος έ¸α μÏ€οροÏσε να έ´ιαφωνέ®σει;
Τι έ³έ¯νεται όμως όταν οι Ï€ρέ¬έ¾εις έ´ιαψεÏσουν τα έ»όέ³ια; Οταν οι Ï€αραέ²ιέ¬σεις κυριαρÏ‡έ¯ας και κυριαρχικÏŽν έ´ικαιωμέ¬των στέ·ν Ανατοέ»ικέ® Μεσόέ³ειο έ® στο Αιέ³αέ¯ο μετριοÏνται σε χιέ»ιέ¬έ´ες, με αυέ¾ανόμενους ρυέ¸μοÏς; Οταν οι Ï€αρέ¬νομες ενέρέ³ειες στέ·ν εέ»έ»έ·νικέ® υφαέ»οκρέ·Ï€έ¯έ´α -το έ´ικαέ¯Ï‰μα εÏ€έ¯ τέ·ς οÏ€οέ¯ας σÏμφωνα με το έ”ιεέ¸νές έ”έ¯καιο υÏ†έ¯σταται εέ¾ υÏ€αρÏ‡έ®ς και έ´εν έ³εννέ®έ¸έ·κε με κέ¬Ï€οια έ´έ®έ»Ï‰σέ·- κέ»ιμακÏŽνονται με συνοέ´εέ¯α Ï€οέ»εμικÏŽν Ï€έ»οέ¯Ï‰ν; Οταν έ· έ•έ»έ»έ¬έ´α αÏ€ειέ»εέ¯ται με Ï€όέ»εμο αÏ€ό τέ·ν Τουρκέ¯α, αν ασκέ®σει το έ´ικαέ¯Ï‰μα τέ·ς εÏ€έκτασέ·ς των χωρικÏŽν υέ´έ¬των τέ·ς στα 12 ν.μ., κατέ¬ Ï€αρέ¬έ²ασέ· έ¸εμεέ»ιÏ‰έ´ÏŽν Αρχών του έ§έ¬ρτέ· των Η.έ•.;
Η εÏ€ιμονέ® όμως τέ·ς Τουρκέ¯ας στέ·ν Ï€αραέ²ατικότέ·τα και τέ·ν Ï€οέ»ιτικέ® τετεέ»εσμένων έ´εν έ´έ·μιουρέ³εέ¯ έ´έ¯καιο οÏτε Ï€αρέ¬έ³ει έννομα αÏ€οτεέ»έσματα. Αντέ¯έ¸ετα, υÏ€ονομεÏει κέ¬έ¸ε αÏ€όέ¸εμα εμÏ€ιστοσÏνέ·ς μεταέ¾Ï των έ´Ïο Ï€έ»ευρÏŽν. Η έ•έ»έ»έ¬έ´α το εÏ€ισέ·μαέ¯νει έ´ιαρκÏŽς αυτό Ï€ρος τέ·ν Ï€έ»ευρέ¬ τέ·ς Τουρκέ¯ας, καέ»ÏŽντας τέ·ν να Ï€ροσέέ»έ¸ει σε έ´ιέ¬έ»οέ³ο και να σεέ²αστεέ¯ τέ· έ´ιε-έ¸νέ® νομιμότέ·τα. Ποτέ έ´εν εέ¯ναι αυτέ® έ· οÏ€οέ¯α αÏ€ειέ»εέ¯ ευέ¸έως έ® εμμέσως, Ï€οτέ έ´εν εέ¯ναι έ· Ï€έ»ευρέ¬ Ï€ου εÏ€ιέ´ιÏŽκει τέ·ν εÏ€ιέ²οέ»έ® έ´ιέ¬ τέ·ς Ï€ροέ²αέ»έ»όμενέ·ς ισχÏος, έ´εν Ï€αραέ²ιέ¬έ¶ει οÏτε Ï€ροσÏ€αέ¸εέ¯ να αμφισέ²έ·τέ®σει τέ· έ´ιεέ¸νέ® νομιμότέ·τα και Ï€οτέ έ´εν εέ¯ναι αυτέ® Ï€ου αναφέρεται με ανοέ¯κειες εκφρέ¬σεις σε έ³ειτονικές τέ·ς χώρες.
έ”έ·έ»ÏŽνει το αυτονόέ·το. Οτι τα κυριαρχικέ¬ έ´ικαιÏŽματα σε έ¸αέ»έ¬σσιες έ¶ÏŽνες έ´εν εέ¯ναι οÏτε Ï€ροÏŠόν ατομικέ®ς αντέ¯έ»έ·Ïˆέ·ς Ï€ερέ¯ έ´ικαέ¯ου οÏτε Ï€οικέ¯έ»έ»ουν αναέ»όέ³Ï‰ς συσχετισμοÏ μεέ³εέ¸ÏŽν και ισχÏος μεταέ¾Ï κρατÏŽν. Προέ²έ»έÏ€ονται με σαÏ†έ®νεια και ισότέ·τα έ³ια όέ»α τα κρέ¬τέ· αÏ€ό το εέ¸ιμικό και συμέ²ατικό έ´έ¯καιο τέ·ς έ¸έ¬έ»ασσας. Που εέ¯ναι έ´εσμευτικό έ³ια όέ»α τα κρέ¬τέ·. έ•έ¯τε τους αρέσει εέ¯τε όχι.
Κρέ¬τέ·-μέέ»έ· του ΟΗέ• και τέ·ς έ•.έ•. έ´εν εέ¾αφανέ¯έ¶ονται αÏ€ό τον Ï‡έ¬ρτέ· αν έ´εν αναέ³νωρέ¯έ¶ονται αÏ€ό κέ¬Ï€οιον. Οέ»όκέ»έ·ρα νέ·σιέ¬ έ´εν εέ¾αφανέ¯έ¶ονται αÏ€ό τον Ï‡έ¬ρτέ· έ³ια να Ï€αραÏ‡έ¸οÏν κατέ¬ έ²οÏέ»έ·σέ· καινοφανεέ¯ς έ³ειτονέ¯ες, νομικέ¬ εέ¾αμέ²έ»ÏŽματα και τεχνέ·τές Ï€αρέ¬νομες συμφωνέ¯ες. ΟÏτε φυσικέ¬ τα νόμιμα κυριαρχικέ¬ έ´ικαιÏŽματα των νέ·σιÏŽν όπως Ï€ροέ²έ»έÏ€ονται αÏ€ό το έ”ιεέ¸νές έ”έ¯καιο αÏ€οτεέ»οÏν μαέ¾ιμαέ»ιστικές έ´ιεκέ´ικέ®σεις.
Και έ²έέ²αια οι μονομερεέ¯ς έ´ιεκέ´ικέ®σεις κρατÏŽν έ´εν συνιστοÏν έ´ιακρατικές έ´ιαφορές. Μέ¯α και μοναέ´ικέ® έ´ιαφορέ¬ υÏ€έ¬ρχει μεταέ¾Ï έ•έ»έ»έ¬έ´ας και Τουρκέ¯ας. Αυτέ® τέ·ς οριοέ¸έτέ·σέ·ς τέ·ς υφαέ»οκρέ·Ï€έ¯έ´ας και ΑΟέ–.
έ•έ¯μαστε έτοιμοι να εÏ€ανεκκινέ®σουμε τον έ´ιέ¬έ»οέ³ο Ï€ου έ¸α οέ´έ·έ³έ®σει σε έ´ιαÏ€ραέ³ματεÏσεις έ³ια τέ· έ´ιευέ¸έτέ·σέ· τέ·ς έ´ιαφορέ¬ς αυτέ®ς έ® στέ·ν Ï€αραÏ€ομÏ€έ® τέ·ς στο έ”ιεέ¸νές έ”ικαστέ®ριο τέ·ς έ§έ¬έ³έ·ς. έ˜α συνεÏ‡έ¯σουμε έ´έ·έ»αέ´έ® να Ï€ορευόμαστε στον έ´ρόμο τέ·ς έ´ιεέ¸νοÏς νομιμότέ·τας Ï€ου έχουν ακοέ»ουέ¸έ®σει και έ¬έ»έ»ες μεσοέ³ειακές χώρες έ³ια τέ·ν εÏ€έ¯έ»υσέ· ανέ¬έ»οέ³Ï‰ν έ´ιαφορÏŽν.
Το έχουμε αÏ€οέ´εέ¯έ¾ει, έ¬έ»έ»Ï‰στε, και Ï€οέ»Ï Ï€ρόσφατα, υÏ€οέ³ρέ¬Ï†οντας συμφωνέ¯ες οριοέ¸έτέ·σέ·ς ΑΟέ– με τέ·ν έ™ταέ»έ¯α και τέ·ν Αέ¯έ³υÏ€το, μετέ¬ μακρές και έ´Ïσκοέ»ες έ´ιαÏ€ραέ³ματεÏσεις. Το έ¯έ´ιο έ¸α έ¸έέ»αμε να εÏ€ιτÏχουμε και με τους υÏ€όέ»οιÏ€ους έ³εέ¯τονές μας. Αυτό Ï€εριέ»αμέ²έ¬νει και τέ·ν Τουρκέ¯α, με τέ·ν οÏ€οέ¯α έ¸α συνεÏ‡έ¯σουμε να συνυÏ€έ¬ρχουμε.
ΜÏ€οροÏμε να συνυÏ€έ¬ρχουμε ειρέ·νικέ¬, τεέ¯νοντας χεέ¯ρα φιέ»έ¯ας και εÏ€ιέ´ιÏŽκοντας τέ·ν αέ»έ»έ·έ»οκατανόέ·σέ· και τον αέ»έ»έ·έ»οσεέ²ασμό. Οι έ»αοέ¯ μας έχουν Ï€οέ»έ»έ¬ να μας έ´ιέ´έ¬έ¾ουν ως Ï€ρος αυτό. Αέ»έ»έ¬ αυτό εέ¾αρτέ¬ται Ï€ρωτέ¯στως αÏ€ό τέ·ν έ¯έ´ια τέ·ν Τουρκέ¯α."