10-07-2019
Boşnak milletinin en derin yarası: Srebrenitsa soykırımı
Ratko Mladic komutasındaki Sırp askerlerinin Temmuz 1995’te en az 8 bin 372 Boşnak sivili acımasızca katlettiği Srebrenitsa soykırımı, aradan neredeyse çeyrek asır geçmesine rağmen başta kurban yakınları olmak üzere tüm Boşnak milletinin en derin yarası olmaya devam ediyor.
Bu yıl da soykırımın yıl dönümü 11 Temmuz’da 33 soykırım kurbanı daha Potoçari Anıt Mezarlığı’na defnedilecek.
Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanmış en büyük insanlık trajedisi olarak kabul edilen ve en az 8 bin 372 Boşnak sivilin hunharca katledildiği Srebrenitsa soykırımı, aradan 24 yıl geçmesine rağmen hala kanayan bir yara olmaya devam ediyor.
Bosna Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa şehrinin 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladic komutasındaki Sırp askerleri tarafından ele geçirilmesinin akabinde başlayan kanlı soykırım, sadece kurban yakınlarının değil, tüm Boşnak milletinin de en derin yarası olarak kabul ediliyor.
Soykırımın yıl dönümü 11 Temmuz’da bu yıl da 33 soykırım kurbanı daha kendileri ile aynı kaderi paylaşan diğer kurbanların yanına, Potoçari Anıt Mezarlığı’na defnedilecek. Bu yılki cenaze töreninin ardından, mezarlıkta yatan kurbanların sayısı da 6 bin 643’e yükselecek.
Öte yandan, aradan neredeyse çeyrek asır geçmesine rağmen, hala binin üzerinde soykırım kurbanının cenazesine ulaşılamaması Srebrenitsa yarasının hala kapanamamasının en büyük sebebi olarak gösteriliyor.
HERŞEY NASIL BAŞLADI?
Savaş suçlusu Ratko Mladic komutasındaki Sırp birlikleri, 11 Temmuz 1995 günü Srebrenitsa’yı ele geçirdi. Şehirde yaşayan siviller, BM bünyesinde bölgede görev yapan Hollandalı askerlere sığınarak hayatta kalmayı umsa da Hollandalı askerler onları Sırp güçlerine teslim etti.
Savaştan sonra yargılanarak aralarında Srebrenitsa soykırımının da bulunduğu birçok savaş suçundan müebbet hapse mahkum edilen Mladic’in 11 Temmuz 1995 günü söyledikleri, adeta birkaç gün içinde olacakların da habercisiydi. Sırp bayramı arifesinde şehri Sırp milletine armağan ettiklerini söyleyen Mladic, "Nihayet bu topraklarda Türklerden (bölge Müslümanları için kullanılan ifade) intikam alma zamanı gelmiştir." ifadelerini kullandı.
Nihayetinde sadece birkaç gün içinde en az 8 bin 372 Boşnak sivil katledildi, çok sayıda kadın ve çocuk evlerinden sürgün edildi.
ORMAN YOLU "ÖLÜM YOLU" OLDU
Srebrenitsa’nın işgal edilmesinin ardından şehirde yaşayan Müslümanların bir bölümü, bugünkü şehitliğin tam karşısında bulunan eski akümülatör fabrikasında konuşlanan Hollanda askerlerine sığınırken bir kısmı da orman yolundan Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmayı seçti. Orman yolunu seçenlerin de, Hollandalı askerlere sığınanların da kaderi aynı oldu.
Yaşanan büyük katliamlar nedeniyle halk arasında "ölüm yolu" olarak da anılan orman yolunu seçen binlerce Boşnak, Sırp askerlerin kurduğu pusularda öldürüldü.
Hollandalı askerlere sığınanlar da eski akümülatör fabrikasındaki ilk gecenin ardından başlarına gelecekleri anladı. İlk gece fabrikaya giren Sırp askerleri kimlik kontrolünü yapıp keyiflerine göre bazı erkekleri götürürken, eşlerinden ya da oğullarından ayrılan kadınların çığlıkları duvarlarda yankılandı.
Ertesi gün Hollandalı askerlerin birkaç metre ilerisinde, kampın hemen dışında bekleyen Sırp askerleri, kadın ve çocukları otobüslere bindirirken erkekleri hemen orada ailelerinden ayırdı. Ailelerinden ayrılan erkekler, daha sonra katledilip farklı toplu mezarlara gömüldü. Kadın ve çocuklar ise yıllardır yaşadıkları evlerinden sürgün edildi.
HOLLANDA DA "KISMEN" SUÇLU
Srebrenitsalı Boşnak sivillerin medet beklediği Hollandalı Birleşmiş Milletler (BM) askerlerinin soykırımdaki rolü, aradan geçen onca yıla rağmen hala tartışılıyor.
Şehrin Sırp güçlerince işgal edilmesinin ardından çekilen ve kamuoyunun da aşina olduğu görüntülerde Hollandalı BM askerlerinin komutanı Thom Karremans’ın 11 Temmuz 1995’te bir araya geldiği Mladic karşısında el pençe durması gözden kaçmadı. Şehre giren Sırp askerlerine ateş açılması nedeniyle Karremans’ın adeta ifadesini alan Mladic’in, görüntülerin sonunda ise Karremans’a içki ısmarlaması ve ikilinin birlikte kadeh kaldırması görülüyor. Hollandalı askerlerin Srebrenitsa’dan uğurlanması öncesinde de Sırp komutanın, Karremans ve ailesine çeşitli hediyeler vermesi de bir başka detay olarak göze çarpıyor.
Tüm bu görüntülere rağmen Karremans asla yargılanmadı. Hollanda devleti ise Srebrenitsa’daki katliamdan "kısmen" suçlu bulundu. Kurban yakınlarınca 2007 yılında açılan davada, Lahey Bölge Mahkemesi, Srebrenitsa’nın işgali sırasında BM bünyesinde görevli Hollandalı askerlere sığınan 300 Boşnak sivilin Sırp askerlerine teslim edilmesinden dolayı Hollanda’yı suçlu buldu. Mahkeme, "Hollandalı askerlerin, Sırplara teslim edilen 300 kişinin öldürüleceğini öngörmesi gerektiğini" belirtti.
"SOYKIRIM" KARARI VE SUÇLULAR
Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı, 2007 yılındaki kararında, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden (ICTY) gelen kanıtlar doğrultusunda, Srebrenitsa ve civarında yaşananları "soykırım" olarak nitelendirdi.
Sırp komutan Ratko Mladic, ICTY’de görülen davada, aralarında Srebrenitsa soykırımının da bulunduğu birçok suçtan müebbet hapse mahkum edildi.
Aynı mahkeme, 2016’daki kararında ise Bosnalı Sırpların savaş dönemindeki eski lideri Radovan Karadzic’e Srebrenitsa soykırımı dahil 10 ayrı suçtan 40 yıl hapis cezası verdi.
Mahkeme ayrıca Srebrenitsa soykırımında işledikleri suçlar nedeniyle eski Sırp general Radislav Krstic’i 35 yıl, Vidoje Blagojevic’i 15 yıl, Vujadin Popovic ve Ljubisa Beara’yı müebbet, Drago Nikolic’i 35 yıl, Ljubomir Borovcanin’i 17 yıl, Vinko Pandurevic’i 13 yıl, Radivoje Miletic’i 19 yıl, Milan Gvero’yu 5 yıl hapse mahkum etti.
Bosna Hersek Mahkemesinde görülen başka bir davada ise 13 Temmuz 1995 günü bine yakın Boşnak sivilin katledilmesiyle suçlanan Milorad Trbic, 30 yıl hapse mahkum edildi.
Farklı mahkemelerde görülen "Srebrenitsa" davalarında bugüne kadar 45 Sırp, toplam 699 yıl hapis cezası aldı.
Öte yandan, eski Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic de Srebrenitsa’daki soykırımla suçlanmış, ancak yargılanması devam ederken tutuklu bulunduğu cezaevinde yaşamını yitirmişti.