13-03-2015
Cengiz Uzun: "Turizm bölgemiz için fırsat olabilir"
İskeçeli turizmci Cengiz Uzun'la, turizmin bölgemiz için ne anlam ifade ettiğini ve sektörün gelişmesi için yapılabilecekleri konuştuk.
İskeçeli turizmci Cengiz Uzun'la, turizmin bölgemiz için ne anlam ifade ettiğini ve sektörün gelişmesi için yapılabilecekleri konuştuk. Son yıllarda komşu ülkelerden ve özellikle Türkiye'den bölgeye gelen turist sayısında ciddi bir artış olduğunu söyleyen Cengiz Uzun, Batı Trakya'nın bu hareketlilikten yararlanması için tanıtım çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğine, ayrıca turizm işletmelerinin yeniden yapılanmasının şart olduğuna dikkat çekti.
Turizmin, ülke halklarının birbirini tanımaları için ideal bir fırsat olduğunu ifade eden Tonias Turizm Satış ve Rezervazyon Sorumlusu Cengiz Uzun, "Artan turizm sayesinde iki ülke insanları, aslında ne kadar çok ortak özelliğe sahip olduğunu anlayacaktır. Bu da ülkelerin ve halkların birbirini tanıması ve yakınlaşması için ideal bir fırsattır." diye konuştu. Uzun, "Batı Trakya'da yaşayan insanlar olarak ne yazık ki bölgemizin turizm açısından ne kadar zengin bir bölge olduğunun farkında değiliz. Bu bölgemizin bir eksiği." dedi.
GÜNDEM: Turizm sektöründe çalışan bir kişi olarak Yunanistan turizminin bulunduğu durumu değerlendirir misiniz?
Cengiz UZUN: Ülkemiz Yunanistan son iki yıldır gerek turist girişi açısından, gerekse gelen turistlerin ülke ekonomisine sağladıkları gelir açısından son derece umut verici rakamlara ulaşmıştır. 2013 yılından itibaren de turist giriş oranlari %15 artış gösterip turizmcilerin yüzünü güldürmüştür. Bu artışın nedenlerinden bazıları komşu ülkelerin siyasi açıdan çalkantılı dönemlerin yaşanması ve tabii ki asıl önemlisi ülkemizin pazarlama açısından zekice organize edilmiş kampanyalardır. Açıkçası Avrupa, Amerika ve son yıllarda Asya'dan gelen turistler Yunanistan'ı turizm destinasyonu olarak yeniden kesfetmiş durumdalar. Kampanyalarında eskiden olduğu gibi sadece güneş, deniz, kumsal üçgeninden çıkıp kültür, tarih, gastronomi ve alternatif turizm konseptlerini ön plana çıkarmıştır. Şu anda da bu stratejinin meyvelerini toplama yıllarını yaşıyor Yunanistan.
GÜNDEM: Turizm bölgemize ekonomik anlamda gelir getirme açısından bir çare olabilir mi ve bunun için neler yapılabilir?
Cengiz UZUN: Bölgemiz, turizm açısından son derece gelişmeye yatkın bir bölgedir. Doğa, gastronomi, tarih, kültür, din ve sağlık turizmi gibi turizmin son yıllarda sürekli gelişen, önemli ve popüler konsptleri bölgemizde rahatça geliştirilebilir. Bölgemizde arkeolojik açıdan önemli sayılan Avdira (Bulustra) ve Maronya bölgeleri, arkeoloji müzesi ve şarap evleri, İskeçe'de eski şehrin buram buran tarih kokan sokakları ve güzel bir şekilde restore edilmiş tarihi evleri, yeme içme açısından sunulan sayısız olanakları, dağlık kesimde gerek doğası, gerekse termal sularıyla ünlü Ilıca köyü, bölgede turizm açısından öne çıkan unsurlar. Porto Lagos bölgesinde bulunan Vistonida gölü, Avrupa, Amerika ve diğer ülkelerden çok sayıda doğa aşığını çekebilecek kapasiteye sahiptir. Son olarak da tabii ki iki ayrı kültürü barındıran, iki ayrı dine mensup insanların birarada yaşama örneği de kendi başına turizm açısından ilgi doğurabilecek nedenlerden biridir. Bu ve buna benzer örnekleri artırmak mümkün.
GÜNDEM: Son dönemde Türkiye'den Yunanistan'a gelen turizm akımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu turizm akımı bölgemiz için de bir fırsata çevrilebilir mi?
Cengiz UZUN: Son dönemde bölgemize Türkiye'den gelen turist sayısında çok ciddi bir artış sözkonusu. Bunda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Shengen vizesi alabilmek için sağlamak zorunda oldukları belgelerin azalması, vize başvurularını son derece yorucu, vize başvurularının konsolosluk yerine vize başvuru büroları üzerinden yapılması çok önemli bir faktördür. Son yıllarda yeşil pasaport sahibi T.C. vatandaşların vizeden muaf tutulmaları da Türkiye'den gelen turist sayısının artmasında son derece etkili olmustur. Ayrıca anavatanımız Türkiye'nin ekonomisinin son yıllarda umut verici oranda gelişmesi, vatandaşlarının gelir seviyesinin artması doğal olarak komşu Yunanistan'a ziyaret sayısını arttırmıştır. Türkiye'den Yunanistan'a gelen bu turizm akımından maalesef Batı Trakya ekonomisi az faydalanmaktadır. Genelde turistlerin Selanik, Kavala, Taşöz ve Dedeağaç gibi bölgeleri tercih ettiklerini görüyoruz. Hem konaklama, hem yeme - içme ihtiyaçlarını bu şehirlerde karşılamaktalar. Bunun en önemli sebebi de, Türkiye'de ve Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan İstanbul gibi büyük bir merkezde, bölgenin pazarlama ve promosyonu için hiçbir adımın atılmamasıdır. İki yıl önce bu tespiti bir toplantıda TURSAB Marmara bölgesi başkanı da yapmıştı. Vermiş olduğu örneği unutmak mümkün değil. Şöyle demişti bize: 'Ben Yunanistan'ı 25 yıldır işim gereği ziyaret ediyorum. Selanik, Kavala, Atina gibi sehirlere karayolu ile İstanbul'dan ulaşmak için sürekli Egnatia yolunu kullanırım. Ksanthi,yani İskeçe şehrinin tabelalarını hep gördüm, ancak şehrin içine girmek için hiç nedenim olmadı. Ksanthi hakkında ne bir fotoğraf, ne bir reklam, ne bir makale, ne bir promosyon gördüm. Bu toplantı münasebetiyle şehrinizi ziyaret ettim ve hayran kaldım. Yaşadığınız şehrin değerini (turizm açısından) bilmediğinizi düşünüyorum.' Ve orada bulunan bütün turizmciler utandık. Çünkü bu çok yerinde ve isabetli bir tespitti. Batı Trakya'da yaşayan insanlar olarak ne yazık ki bölgemizin turizm açısından ne kadar zengin bir bölge olduğunun farkında değiliz. Bu bölgemizin bir eksiği. Eyalet Başkanımız'ın turizm konusunda çok istekli ve aktif olduğunu bizzat daha öğrencilik yıllarımda vali olarak görev yaptığı dönemde bir görüşmemizde gördüm. Ancak eyalet başkanlığında bulunan ve turizm planlaması ile görevlendirilen kişiler, Bulgaristan, Romanya gibi ekonomik açıdan kısıtlı imkanlara sahip ülkelere yönelmeyi tercih ediyor. Bu ülkelerden gelen ziyaretçinin de harcayacağı para kayda değer bir para değildir. Buna özellikle Balkan kolunda yaşayan ve özellikle yaz aylarında Zlatograd kapısından gelen binlerce Bulgar vatandaşı güzel bir örnektir. Lokal ekonomiye sağladıkları gelir yok denecek kadar azdır. Türkiye'den Yunanistan'a gelen turizm akımından bölgemiz de faydalanacak ise en basit ve atılacak en etkili adımlardan birkaçını şöyle özetleyebiliriz; İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir gibi şehirlerde gerek fuarlarda katılımcı olarak yer almak, gerekse yerel medyaya reklam vermek zorundayız. Ayrıca teknolojiyi kullanarak internet ve sosyal medya aracılığı ile orada yaşayan potansiyel turistleri varlığımızdan haberdar etmek zorundayız. Buna ilaveten bölgemizde bulunan yerel işletmeler de altyapılarını gelecek olan turiste göre organize etmek zorundalar. Levhalar, lokantadaki menüler, tanıtım broşürleri ve posterleri Türkçe hazırlayıp, gelecek olan misafirlerin dil konusunda sıkıntı çekmemeleri için girişimlerde bulunmak gerek. Kısaca söylemek gerekirse, eğer turizmden yararlanmak istiyorsak, düzenli bir şekilde çalışmalo, tanıtım faaliyetleri için uzun vadeli planlama yapmalo ve bölgemizdeki işletmeleri buna hazırlamalıyız.
GÜNDEM: Turizm sektörünün gelişmesini ülke halkları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Turizm ülkelerin yakınlaşmasına yardımcı olabilir mi?
Cengiz UZUN: Turizm sektörü her zaman halkları yakınlaştırıp birbirlerini daha iyi anlamak için müthiş bir fırsattır. Turizmin gelişmesi ile iki halk birbirini hem daha iyi tanıma firsatı bulacak, hem de aslında iki halkı birleştiren ne kadar çok unsur olduğunun farkına varacaklar. Yani iki halkın aslında ne kadar çok ortak özelliği olduğunu anlayacaktır. Londra'da eğitimimi tamamlayıp 6 yıl turizm sektörünün birçok alanında çalıştıktan sonra Batı Trakya'ya dönüp 10 yıl da burada bu alanda emek verdikten sonra şunu rahatça ifade edebilirim ki; turizm sektörü bölgemizin birçok şehir ve köyünde (özellikle Balkan kolundaki köylerde) iyi bir gelir kaynağı olabilecektir. Altyapıyı hazırladığımız, sağlam bir turizm politikası oluştuğu takdirde hem doğrudan birçok insanımıza gelir sağlayacak, hem dolaylı şekilde turizm köylerimizi ekonomik olarak kalkındırıp, yüksek olan işsizlik oranını düşürecek, gençlerimiz yurtdışına çıkmak zorunda kalmayacaktır. Bunun gerek ülkemizde, gerekse dünyanın birçok bölgesinde örnekleri mevcut. Yeter ki devlet bazında ve belediye bazında turizm sektörünü destekleyelim ve bu yüksek potansiyelin farkına varalım.