05-09-2022
Burhan Baran olayı, azınlık karşıtı antidemokratik ortam ve Türk azınlığın (sözde) temsili
1 ve 2 Eylül 2022. Bu iki tarih Batı Trakya Türk Azınlığı'nın ifade özgürlüğü ve uluslararası anlaşmalardan doğan hakları ile vatandaşlık hakları açısından gelecekte hatırlamamız gereken dönüm noktası olarak karşımıza çıkabilir. Batı Trakya gibi küçük bir coğrafyada öyle olaylar yaşıyoruz ki, biz bile bazen bu olayların hızını takip etmekte zorlanıyoruz.
1 ve 2 Eylül 2022. Bu iki tarih Batı Trakya Türk Azınlığı'nın ifade özgürlüğü ve uluslararası anlaşmalardan doğan hakları ile vatandaşlık hakları açısından gelecekte hatırlamamız gereken dönüm noktası olarak karşımıza çıkabilir. Batı Trakya gibi küçük bir coğrafyada öyle olaylar yaşıyoruz ki, biz bile bazen bu olayların hızını takip etmekte zorlanıyoruz.
Bu iki güne üç olay sığdı. Üçü de Batı Trakya Türk Azınlığı'nın hakkı - hukuku, ifade özgürlüğü, demokratik ve haklı talepleri açısından örnek teşkil ediyor!
Sırasıyla ele alalım...
Önce Yargıtay'ın kararı geldi. Yargıtay (Arios Pagos), Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ve Evros Azınlık Gençleri Derneğiyle ilgili kararını duruşmadan 10 ay sonra açıkladı. Yargıtay, Türk azınlık derneklerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanması ve derneklerin yasal statüsünün verilmesi talebini Avrupa Konseyi'nin uyarılarına rağmen bir kez daha reddetti!
Geçen yıl açıklanan İskeçe Türk Birliği kararından sonra Yargıtay özetle bir kez daha "Türk azınlık dernekleriyle ilgili AİHM kararlarını uygulamıyorum ve uygulamak istemiyorum" demiş oldu. Her ne kadar bu devlet politikası ve bu yaklaşım, biz Batı Trakya Türklerinin artık büyük ölçüde kanıksadığı bir durum olsa da gelinen nokta son derece ciddi ve vahim.
Bu olay ancak ve ancak "Yunanistan, Batı Trakya Türkleri söz konusu olunca AİHM kararlarını uygulamıyor" şeklinde özetlenebilir. 14 yılı aşkın bir süredir Türk azınlık dernekleriyle ilgili AİHM kararlarını uygulamayan ve bütün uyarıları dikkate almayan vatandaşı olduğumuz Yunanistan vurdumduymaz ve antidemokratik tavrını sürdürüyor. Uluslararası hukuk falan hikaye yani!...
İkinci olay İskeçe'nin Gökçeler köyünde yaşandı. Gökçeler Gençlik Derneği'nin azınlık ilkokulu bahçesinde yapmak istediği etkinliğe İskeçe İlköğretim Müdürlüğü yasak getirdi. Gençler etkinliği köy meydanına taşıdı. Olay özellikle gençlerin büyük tepkisine neden oldu. Aynı ilköğretim müdürü yaz aylarında, özellikle Balkan kolunda gerçekleşen hatim etkinlikleri sırasında daha önceki yıllardaki uygulamanın aksine, bu yıl azınlık okullarının bahçelerinin kullanılmasını engellemişti.
Geçelim üçüncü olaya. Bu olay Yunanistan demokrasisi için ve Batı Trakya Türklerinin karşı karşıya olduğu anlayış açısından gerçekten ibret verici. Özetleyelim... Olay, İskeçe milletvekili Burhan Baran'ın yaptığı bir sosyal medya paylaşımının, iktidar partisi YDP milletvekili Tasos Hacivasiliu tarafından şikayet edilmesiyle başladı. PASOK partisinin İskeçe milletvekili Burhan Baran yaptığı paylaşım nedeniyle siyasi anlamda 'linç' edildi.
Milletvekili Burhan Baran, İskeçe müftü adaylarının kendisine gerçekleştirdiği ziyareti paylaştığı, Batı Trakya Türk Azınlığı'na yönelik olarak 9 Eylül Cuma günü yapılacak müftülük seçimine katılma çağrısında bulunduğu ve azınlığa Türk azınlık dediği için deyim yerindeyse "kıyamet" koptu!
İktidar partisi YDP milletvekili ve uluslararası ilişkiler uzmanı Tasos Hacivasiliu'nun paylaşımıyla milletvekili Burhan Baran hedef gösterilip, adeta "düşman" ilan edildi. Hemen ardından Yeni Demokrasi Partisi açıklama yayımlayıp, PASOK'tan milletvekilinin paylaşımıyla ilgili açıklama eklediğini ifade etti.
Kısa bir süre sonra, azınlık milletvekili Burhan Baran sosyal medyadaki paylaşımını silip, açıklamalarını geri aldığını belirttiği, azınlığı Müslüman olarak tanıdığı, daha önce karşı çıktığını söylediği yeni müftülük yasasını mecliste desteklediğini belirttiği ve azınlığın tüm haklardan yararlandığını ifade ettiği bir açıklama yayımadı.
Batı Trakya azınlık kamuoyunun neredeyse tamamı Burhan Baran'ın bu açıklamasının partisinden hazır geldiğine inanıyor. Bir azınlık milletvekili için son derece onur kırıcı bu açıklama hakkında Burhan Baran'ın azınlığa bir açıklamada ulunacağına veya bir şekilde bu harekete karşılık vereceğine inanmak istiyorum.
Milletvekili Burhan Baran, kendisini ziyaret eden müftü adaylarıyla fotoğraf paylaşarak, müftü seçimine katılma çağrısında bulunarak ne kadar "takdir" edilmesi gereken bir harekette bulunduysa, üzülerek söylemek isterim ki paylaştığı son açıklamayla da Türk azınlık toplumu için o derece "hayal kırıklığı" ve "soru işaretlerine" neden olmuştur. Kendisinin tüm bu yaşananlara ve partisi tarafından yapmak zorunda bırakıldığı açıklama konusunda mutlaka ama mutlaka azınlığa bir izahat vermesi gerekiyor.
Batı Trakya Türk Azınlık karşıtı bu akıma, kısmen SİRİZA da dahil oldu. SİRİZA partisi milletvekili Kasimati yaptığı açıklamayla, Burhan Baran'ın özrünün yeterli olmadığını, kendisinin Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu'nu da reddettiğine dair açıklamada bulunmasını talep etti.
Burhan Baran, Yunanistan Twitter gündeminde bir süre birinci sıraya kadar yükseldi. Uzun süre ise ikinci sırada kaldı. Sosyal medyada bu konuyla ilgili küfür ve hakaretlerin yanında normal eleştiriler de var. Ama onlar ne yazık ki azınlıkta kaldı. Özellikle de YDP taraftarlarının yaptığı yorumlarda, Burhan Baran'ın açıklamaları, PASOK lideri Andrulakis'in telefonunun dinlenmesine "meşruiyet" kılıfı olarak lanse edilmeye çalışıldı. Kısa süre içinde "Andrulakis'in böyle adamları varsa dinlenmiş olması gayet doğal" dercesine bir söylemin geliştirildiğine ve özellikle de sosyal medyada kullanıldığına şahit olduk. Andrulakis'in olaydan iki gün sonra yaptığı "Lozan Antlaşmasına saygı göstermeyenlerin seçim listelerimizde yeri olamaz" açıklaması ise Burhan Baran'a doğrudan bir mesaj olarak yorumlandı. Bunun tam olarak ne anlama geldiğini önümüzdeki süreçte net olarak göreceğiz.
Sonbaharın da başlangıcı olan Eylül ayının ilk iki gününde yaşadığımız ve izah etmeye çalıştığımız üç olay da, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın son dönemde, olumsuz ve aşırı antidemokratik bir ortamla karşı karşıya olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır!
Yunanistan'da resmi olarak Türk azınlık derneği kurmak AİHM kararlarına rağmen hala yasak!
Yunanistan'ı yöneten siyasi partilerden seçilen Türk azınlık milletvekillerinin topluma "Türk" demesi yasak, seçilmiş müftüyle fotoğraf çıkması, halkı müftü seçimine davet etmesi, azınlık kurumlarının etkinliklerine katılması yasak!
Azınlık okulunda kültürel etkinlik yapmak yasak! Vesaire, vesaire...
İşte tam da bu ortamda cevap bekleyen çok net bir soru var: Batı Trakya Türk Azınlığı ülkenin meclisinde temsil edilen siyasi partilerde politika yapamayacak mı? Azınlık gerçek anlamda temsil edilebilecek mi? Yoksa azınlığın temsili "sembolik" boyutta mı kalacak? Haklı ve demokratik taleplerini, beklentilerini bu partilerde, üstelik kendi oylarıyla seçtiği temsilcileri aracılığıyla dile getiremeyecek mi? Bunları yaptığı takdirde "iç düşman" olarak mı ilan edilecek? Bu böyle mi devam edecek?