31-05-2022
Mustafa Aliçavuş GÜNDEM'e konuştu...
Mustafa Aliçavuş: "Yunanistan'ın azınlık politikası iflas etmiştir."
DEB Partisi eski başkanı Mustafa Aliçavuş, GÜNDEM gazetesinin sorularını yanıtladı. Ülkedeki siyasi durumu değerlendiren Aliçavuş, halkın gündemi ile hükümetin gündemi arasında fark olduğunu belirterek, sonbaharda erken seçim olabileceğine inandığını söyledi.
Yunanistan'daki siyasi partilerin Batı Trakya Türk Azınlığı'na karşı tutumunun demokrasiden uzak olduğunu vurgulayan Aliçavuş, Yunanistan'ın son 30 yıldır uyguladığı azınlık politikasının çözüme kavuşması gereken sorunlara çözüm getirmekten çok yeni sorunlar doğurduğunu söyledi.
Bölgenin ve özellikle de azınlığın ekonomik olarak geri bırakılmasının bilinçli bir tercih olduğunu ifade eden Mustafa Aliçavuş, bu politikanın değişmesi gerektiğini söyledi.
Son dönemde gerçekleştirdiği köy ziyaretlerine de değinen Aliçavuş, gelecek seçimlerde bağımsız aday olacağı konusundaki spekülasyonlara da yanıt vererek, "Bu konuyla alakalı kararı ben değil, toplum verecektir, halkımızın, insanımızın beklentileri ve istekleri belirleyecek. Özetle söylemek gerekirse, bundan sonraki süreç belirleyecek. Biz toplum olarak, azınlık olarak siyasi partilerin azınlığımıza karşı daha demokratik bir tutum içinde olmasını bekliyoruz." ifadelerine yer verdi.
İşte Mustafa Aliçavuş'un GÜNDEM'in sorularına verdiği yanıtlar.
GÜNDEM: Ülkemizdeki siyasi durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa ALİÇAVUŞ: Siyasi durumu oldukça hareketli ve gergin görüyorum. Aslında vatandaşın gündemi ile siyasetçilerin gündemi biraz farklı. Halk, çok ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya. Toplum her gün hayat pahalılığını ve zamları konuşuyor. İnsanlar geçim sıkıntısı çekiyor. Hükümetler bu büyük soruna çare getiremedi ve getiremiyor. Marketlerdeki etiketler her hafta değişiyor. İnsanların, halkın gündemi bu. Siyasetçilerin gündemi ise farklı. Özellikle de hükümetin gündemi farklı. Hükümet bu konuların konuşulmasını, tartışılmasını fazla istemiyor. Bu yüzden de televizyon kanallarını açtığınız zaman bunlardan çok Türkiye ile ilgili haberlere rastlıyoruz. Halkın birinci gündem maddesi olan konuların ise ikinci, üçüncü sırada olduğunu anlıyoruz. Özellikle de bazı televizyon kanallarında durum böyle. Siyasi durum ve günlük sorunlar hükümeti bir erken seçime zorlayacağına inanıyorum. Zaten son günlerde basında çıkan haberlere bakacak olursak Ekim ayında seçimin olabileceğini söyleyebiliriz. Tabii gelişmeleri takip edip nasıl bir süreç yaşayacağımızı göreceğiz.
GÜNDEM: Bölgenin karşı karşıya olduğu ekonomik durum hakkında görüşünüz nedir?
Mustafa ALİÇAVUŞ: Ekonomik kriz ile bölgemiz yani Batı Trakya sanki birbirine bağlanmış iki zincir halkası gibi. Batı Trakya Türk azınlığı ekonomik krizin bedelini çok ağır bir şekilde ödedi. Ve ödemeye devam ediyoruz. Bu kriz bizi göçe zorladı. Hala da zorlamaya devam ediyor. Köylerimiz boşaldı ve boşalmaya devam ediyor. Kendi köyüm olan Kalfa'dan son 5 - 10 yılda onlarca aile göç etti. Bu durum tüm Rodop ilinde ve tabii ki İskeçe ilinde aynı. Tüm Batı Trakya'da durum bu. Azınlığın gençleri, genç aileleri bölgemizden göç etti ve etmeye devam ediyor. Burada kalan aile reislerinin bir kısmı da üç aylık işlere gidip geliyor. Onlar da potansiyel olarak göç etmeye hazır olan insanlar. Her zaman söyledik. Bölgemizi ekonomik geri kalmışlığının bir numaralı nedeni, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın ekonomik açıdan geri bırakılmış olmasıdır. Hükümetler yıllarca bu soruna çare bulmadılar. Azınlığımızın ekonomik açıdan gelişmesini bilinçli olarak istemediler. Bu kendiliğinden ortaya çıkan bir sonuç değil, bilinçli bir politikanın sonucudur. Batı Trakya'nın üçte birinin geri kalmasına göz yumdukça bu bölge gelişemez. Ve gelişemedi de. Tekrar ediyoruz. Azınlığın ekonomik açıdan gelişmesi için adım atılması şart. Bunun için hükümetler adım atmazsa durum iyiye değil, kötüye gidecek. Yıllarca DEB Partisi başkanı olarak köylerimizi gezdik. Son üç yılı aşkın bir süredir bu görevde değilim. Ancak bir iş adamı olarak halkın, piyasanın içindeyim. Gördüğüm, gözlemlediğim bölgemizin iyiye değil, kötüye gittiğidir. Bu ülkenin yöneticileri bu gidişata dur demek zorundadır.
GÜNDEM: Yıllarca çözüm bekleyen kronik azınlık sorunları konusunda ne söylemek istersiniz? Sizin bu konudaki görüşünüz veya öneriniz nedir?
Mustafa ALİÇAVUŞ: Ne yazık ki Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sorunlarını görmek ve duymak istemeyen bir anlayışla karşı karşıyayız. Yunanistan, azınlık sorunları hakkında kendisine yapılan eleştirilere dahi kulaklarını tıkıyor ve antidemokratik politikasını uygulamaya devam ediyor. Bakın, vakıflar sorunu 50 yıldan fazla sürüyor, Türk dernekleri ve örgütlenme özgürlüğü sorunu neredeyse 40 yıldır devam ediyor. Müftülük meselesi 32 yıldır sürüyor. Azınlık eğitimiyle ilgili sorunlar çok eski ancak son 25 - 30 yıldır içinden çıkılması zor bir sürece girdi. Azınlık eğitiminin, okullarımızın her anlamda içi boşaltıldı. Ve daha bir sürü çözüm bekleyen ve yıllardır çözüme kavuşturulmayan sorunlar. Az önce de söyledim. Ben bunun bilinçli bir politikanın sonucu olduğuna inanıyorum. Ülkemiz Yunanistan bu sorunların çözüme kavuşmasından ne kaybedecek? Hiçbir şey kaybetmeyecek. Tam aksine kazanacak. Fakat hakim görüş ve hakim mantık Türk azınlığın taleplerine olumlu yanıt vermeyi içine sindiremiyor. Bu yüzden de sorunlarımıza çözüm getirilmiyor. Bu anlayış kesinlikle demokratik bir anlayış değil. Bunu açıkça söylemek isterim.
GÜNDEM: Siyasi partilerin azınlığımızla ilgili tutum ve politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa ALİÇAVUŞ: Yunanistan'daki siyasi partilerin azınlıkla alakalı tutumlarını demokrasiden oldukça uzak buluyorum. En son örnek SİRİZA partisinde yaşanan tartışmalar oldu. Bir azınlık mensubunun partinin 301 kişilik merkez komitesine seçilmesi dahi sorun oldu. Toplamda 301 kişiden birinin azınlık üyesi olması bile sorun teşkil edebilir mi? Ne yazık ki bu da oldu. Hiçbir siyasi parti bugüne kadar Batı Trakya Türk Azınlığı'na karşı demokratik ve sorunlarımıza çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemedi. Partiler, azınlıktan adaylara dahi aba altından sopa gösteriyor. Basında sık sık rastlıyoruz. 'Falanca şahıs şu açıklamayı yapmış. Partinin bundan haberi var mı? Onayı var mı?' Seçim dönemlerinde azınlığımızı oy deposu olarak gören partiler, seçim sonrasında azınlığın taleplerini ve beklentilerini unutuyor. Partilerin içindeki Türk azınlık mensuplarından da sorunlarımızı ve taleplerimizi dile getirirken, düşüncelerini, açıklamalarını 'partinin süzgecinden' geçirmeleri bekleniyor. Siyasi partilerin tutumu ve politikası bu yönde oluyor. 'Partinin süzgecini' unutan veya görmeyen azınlık üyeleri de bu partiler için 'makbul' olmaktan çıkıyor. Yani partilerin izin verdiği kadar 'azınlıkçı' olmak mümkün oluyor. Bu durum neredeyse tüm partilerde aynı. Son dönemde üç büyük partinin kongresi yapıldı. YDP, PASOK ve SİRİZA kongrelerini yaptılar. Bu partilerin programlarında azınlığımızla ilgili bir cümle dahi görmedik. Veya bir azınlık politikasının ilan edildiğini duymadık bile.
GÜNDEM: Son dönemde sizi eski parti başkanı olarak köy ziyaretleri yaparken görüyoruz. Bu ziyaretlerinizde halka konuşmalar da yaptığınız oluyor. Bu durum da önümüzdeki seçimlerde bağımsız aday olarak seçime katılabileceğiniz veya 1989 - 90 dönemlerinde olduğu gibi bağımsız listelerin oluşturulabileceği yorumlarına neden oluyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Mustafa ALİÇAVUŞ: Evet ben 2010 yılından 2019 yılına kadar kadar DEB Partisi'nin başkanlığını yaptım. Toplam sekiz buçuk yıl bu görevdeydim. Arkadaşlarımızla birlikte partimizin 2014 yılında ilk kez Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmasını kararlaştırdık. Rodop ve İskeçe illerinde yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde açık ara farkla birinci parti olduk. Daha sonra başkanlık görevinden ayrıldım. Partimiz, 2019 yılında da Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yine aynı başarıyı göstererek, iki ilde de yine birinci parti oldu. Partimizin kurucusu ve liderimiz Dr. Sadık Ahmet bu partiyi kurduğunda, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sesi olmasını istedi. Partimizin, azınlığı temsil etmesini ve sorunlarını dile getirmesini istedi. Partimiz, azınlığın sorunlarını dile getirmeye devam ediyor. Ben, toplumdan hiçbir zaman kopmadım. Her zaman halkımızın arasında oldum. Tütün üreticisi bir ailenin çocuğu olarak da tarımdaki sorunları biliyorum. Çiftçinin karşı karşıya olduğu durumun bilincindeyim. Azınlığımıza karşı olan ilgisizliği görüyorum. Toplumda konuşulanları gittiğim yerlerde dile getirmeye çalışıyorum. İnsanımız kendi sorunlarının özgürce dile getirilmesine, taleplerimizin güçlü bir şekilde dillendirilmesine destek veriyor. Dr. Sadık Ahmet'in döneminden sonra farklı siyasi partilerde temsil hakkı aradık. Azınlık olarak farklı siyasi partilerden milletvekillerimizi seçtik ve meclise gönderdik. Ne yazık ki bir kazanım elde edemedik. Herkese sormak isterim. Toplum olarak elde ettiğimiz bir şey var mı? Bir hak iadesi var mı? Tam tersine bir çok hakkımız gasp edildiği gibi yıllarca devam eden bir ekonomik krizin olumsuz etkileri altındayız. Yunanistan'ın azınlık politikası adeta iflas etmiştir. Durum bu. Bu politika hiçbir sorunu çözememiş, tam aksine yeni sorunlar doğurmuştur. Bir örnek verelim. Aylar önce tütün üreticilerimize verilecek bir 90 euroluk yardım meselesi bile sonuca bağlanmadı. Adeta insanımızla dalga geçiliyor. İlimizdeki bütün milletvekilleri 90 euroluk yardım müjdesi veriyor ama yardım bir türlü gelmiyor. Diğer konulara girmiyorum bile. Peki bu insanlara, bu topluma yazık değil mi? Avrupa İnsan Hakları kararları yıllarca uygulanmıyor. Türk azınlık söz konusu olunca ne mahkeme kararı, ne demokratik haklarımız akla gelmiyor. Bunlar haksızlık değil mi? İşte ben bu haksızlıkları dile getiriyorum. Ve getirmeye devam edeceğim. Benim yaptığım ziyaretlerden veya konuşmalardan 'bağımsız adaylık' sonucu çıkıyorsa bu da bir ihtiyacı dile getiriyor demektir. Demek ki insanımız farklı şeyleri de konuşuyor. Bu konuyla alakalı kararı da ben değil, toplum verecektir, halkımızın, insanımızın beklentileri ve istekleri belirleyecek. Özetle söylemek gerekirse, bundan sonraki süreç belirleyecek. Biz toplum olarak, azınlık olarak siyasi partilerin azınlığımıza karşı daha demokratik bir tutum içinde olmasını bekliyoruz. Adayların da toplumun talepleri konusunda daha aktif ve daha ısrarcı olmasını istiyoruz. Bu talepler şahısların değil, toplumun beklentisidir.