19-03-2022
Türk - Yunan ilişkilerinde yeni dönem mi?
Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir döneme mi giriyoruz? İki ülke arasında uzun bir süre devam eden gerginlik sona mı erdi?
Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir döneme mi giriyoruz? İki ülke arasında uzun bir süre devam eden gerginlik sona mı erdi?
Bundan sonra iki ülke arasındaki ilişkiler nasıl bir sürece evrilecek? Gerçek bir dostluk ve işbirliği dönemi başlayabilir mi? Erdoğan ile Miçotakis arasında İstanbul'da yapılan görüşmenin olumlu yankıları devam edecek mi?
Türkiye ile Yunanistan arasında bir süredir son derece gergin seyreden ilişkilerin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis arasında yapılan görüşmeyle birlikte farklı bir döneme girdiğini söylemek "aşırı iyimserlik" olmasa gerek. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da yapılan görüşme, baştan sona "yeni dönemin" habercisi gibiydi. İki liderin verdiği fotoğraflardan, diyaloğuna ve görüşme sonrası iki taraftan da yapılan açıklamalar "daha sakin" ve "işbirliğine yakın" bir döneme geçildiğinin veya geçilmek istenmesinin işaretleriyle doluydu.
Peki, Türkiye ile Yunanistan'ı yakınlaştıran ve "daha sakin" , "daha ılımlı" bir döneme hazırlanmalarının nedeni nedir? Tüm gözlemciler bunun temelde iki nedeni olduğu görüşündeler. Birincisi, Rusya - Ukrayna savaşı. İkincisi de, enerji koridorları ve bu alanda yaşanan değişiklikler. Bölgemizdeki baş döndürücü gelişmelerin tetiklediği olağanüstü durum ve tabii ki batının da teşviki (veya zorlamasıyla) Türkiye ile ilişkilerini gözden geçirip farklı bir eksene oturtmak durumunda olan Yunanistan'da bu "değişikliğin" kabullenilmesi ve topluma anlatılması konusunda bir miktar zorluk çekildiği açık. Son 2 - 3 yıldır Yunanistan'da yaratılan Türkiye tehdidi algısı ve bu tehdide karşı milyarlarca euro harcayarak silahlanma zorunluluğu algısının kısa zamanda aşılması kolay olmasa gerek. Bunun yanı sıra Yunanistan kamuoyunda yaratılan bir de "Türkiye yalnızlaşıyor", "Uluslararası arenada tek başına kalıyor" propagandası vardı. Israrla bu görüşü savunan ve bunu teşvik etmeye çalışan anlayışın, Ukrayna'daki savaşta Türkiye'nin gelişmelerin merkezinde olmasının ve diplomatik arenada başrol oyuncusu haline gelmesinin Yunan kamuoyunda neden olduğu "şok"un aşılması ve bu durumun doğru bir şekilde "okunması" için biraz zamana ihtiyaç olduğu görülüyor. Türkiye'nin "yalnızlaşmadığını" ve özellikle Rusya ile Ukrayna arasında en ciddi arabulucu rolünde olmasını Yunanistan'da şimdilik; Türkiye'nin büyük nüfusu, ülkenin yüzölçümü ve coğrafi konumu ile açıklamaya çalışan bir yaklaşım olduğunu ifade etmek gerekir.
Türk - Yunan ilişkilerinde daha önceleri de diyalog girişimleri oldu. Bu girişimlerin çoğu istenen veya beklenen sonuçlar elde edilmeden son buldu. Bunda Yunanistan'ın gerçek diyalog ve sorunların çözümü konusundaki isteksizliği, çekingenliği ve siyasilerin kamuoyu baskısından korkmalarının önemli rolü olduğunu söylemek mümkün.
Bu kez farklı olmasını ümit ediyoruz. İki ülke arasında çözümsüz gibi görünen sorunların samimi diyalog ve karşılıklı çıkar temelinde çözüme kavuşacağına inanmaktan ve ümit etmekten daha etkili bir silahımız var mı? Tabii ki yok.
İstanbul'da yapılan Erdoğan - Miçotakis görüşmesinden sonra sevindirici bir şey daha oldu. Daha öncekilerden farklı olarak bu kez Yunanistan muhalefeti, "memleketi Türklere satıyorsunuz" yaygarası koparmadı. Yakınlaşmaya şüpheyle bakan cılız birkaç açıklama ve haber - yorumun haricinde ciddi bir "fırtına" kopmadı. Bu durum, Türkiye ile Yunanistan arasında (bir aksilik olmazsa) sağlıklı diyalog şartlarının oluşabileceğine işaret olabilir diye ümit etmek istiyorum.
Anavatanımız Türkiye ile ülkemiz Yunanistan arasında iyi ilişkilerin olmasına en çok Batı Trakya Türk Azınlığı sevinir ve bunun olmasını ister. İki ülke arasındaki ilişkilerin gergin olmasının bedelini Yunanistan'da birçok çevrenin "günah keçisi" olarak gördüğü Türk azınlık ödemiştir ve ödemektedir. Azınlığa her zaman şüpheyle yaklaşan bu politika ve bu anlayış, Türk toplumunun hak ve özgürlüklerini kısıtlamakta sakınca görmemiştir. Azınlık söz konusu olunca demokratik anlayıştan uzaklaşmaktan kaçınmamıştır. "Milli güvenlik" ve "milli politika" gibi kavramlar abartılarak, demokrasiden ve insan haklarından önde tutulmuş ve Türk azınlığın haklı taleplerine kulaklar tıkanmıştır. Doğal olarak diyalog ve işbirliği ortamının oluşması azınlık sorunlarına daha mantıklı ve makul bir şekilde yaklaşılacağı beklentilerini arttırıyor.
Ufukta görünen diyalog ve işbirliği ortamının sağlam temeller üzerine oturması ve kalıcı olması Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sorunlarının da çözümüne yol açabilir. Azınlık olarak böyle bir ortamdan maksimum karla çıkmamız gerekir. Batı Trakya Türkleri buna hazırlanmalı, sorunlarının çözüm önerilerini olgunlaştırmalı ve Yunanistan ile Türkiye arasındaki iyi ilişkilerin ve işbirliğinin "destekçi unsuru" haline gelebilmelidir. Bunun için de Batı Trakya Türk toplumunun sorunlarını tüm çıplaklığıyla dile getirmekten çekinmeyen, partim ne der, başkan ne der, devlet nasıl düşünür, günah keçisi olur muyum gibi kuruntulara ve endişelere kapılmadan azınlığı ve bölgemizi yarınlara taşıyabilecek siyasi ve toplumsal iradeye ve bu kararlılığa sahip olmak gerekiyor.