19-12-2021
Bir boykotun ardından...
Azınlık eğitiminde yapılan haksız, hukuksuz uygulamalar, Türk toplumunun eğitim alanındaki cevapsız kalan talepleri, Batı Trakya Türkleri deyince ilk akla gelen uygulamalardan, daha doğru bir deyişle baskı araçlarından biri olmuştur.
İçinde bulunduğumuz eğitim yılı, öğrenci azlığı bahanesiyle 12 Türk azınlık ilkokulunun kapatılacağı haberiyle başladı. Azınlık bu olaya yoğun bir tepki gösterdi. Tüm azınlık kurumları ve temsilcileri azınlığın görüşü alınmadan, uluslararası anlaşmalarla korunan azınlık okullarının tek taraflı kararlarla kapatılmasına tepki gösterdi. Eğitim Bakanlığı'nın bu kararına, anavatan Türkiye Cumhuriyeti de tepki gösterdi. Ancak bakanlık yetkilileri bu kararından vazgeçmedi. Onun aksine bir basın toplantısı düzenleyen Doğu Makedonya Trakya Eyaleti Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, azınlık okullarındaki öğrenci sayısının azlığından bahsederek, kararlarını mantıklı bir zemine oturtmaya çalıştılar. Ancak azınlık eğitiminin statüsünden, uluslararası anlaşmalardan ve azınlıkla diyalog ve istişare eksikliğinden hiç bahsetmediler.
Kapatılan okullar konusu daha gündemden düşmeden bu kez aynı yetkili kişiler azınlık okullarında yıllarca devam eden Cuma günü programını değiştirdiler. Batı Trakya Türk azınlık okullarında yıllarca süren uygulamayı değiştirerek, öğretmen ve öğrencilere Cuma namazı engeli getiren Eyalet Eğitim Müdürü Bandikos imzalı bu yeni uygulama, hiç şüphesiz Batı Trakya'da azınlık eğitimi ve azınlık okullarına yapılan antidemokratik yaklaşımın yeni bir örneğiydi. Cuma programı uygulaması İskeçe bölgesinde yıllar önce değiştirilmiş, Rodop ve Meriç bölgesinde ise bu eğitim yılına kadar devam etmişti. Kapatılan okullara karşı oluşan toplumsal tepkiyi adeta "etkisiz" hale getirmek ve dikkati başka yöne çekmek istercesine yetkili şahıslar "çareyi" Cuma günü programında buldular.
Azınlık içinde farklı görüşlere sahip insanlar Cuma günü programı konusunda "uzlaşamaz" beklentisiyle hayata geçirildiği çok net bir şekilde karşımızda duran bu zihniyete azınlık toplumu örnek bir olgunlukla tepki verdi. Söz konucu kararın, bugüne kadar eğitimle alakalı pek çok konuda olduğu gibi bir "hak gaspı" olduğunu gören Batı Trakya Türk azınlığı gereken tepkiyi de ortaya koydu. Her görüşten ve kesimden azınlık insanının olayı doğru bir şekilde okuma ve değerlendirme basiretini göstermesi gerçekten çok önemli. Yeni karara karşı azınlık kurum ve kuruluşlarının açıklamaları ve kınamalarıyla sınırlı kalmayan tepkiler, özellikle Rodop ilinde öğrenci velilerinin her Cuma yaptıkları bir eyleme dönüştü. Böylece eğitim yılının başından bu yana bir çok okulda öğrenci velileri Cuma günleri, çocuklarını Cuma namazı öncesinde okuldan aldı. Bu olay, öğrenci velilerinin azınlık eğitimiyle ilgili tek taraflı alınan karara karşı ortaya koydukları tepki olarak tarihe geçecek.
Gelelim 17 Aralık Cuma günü yapılan boykota. Azınlık Okulları Encümenler Birliği, azınlık eğitimindeki hukuksuz uygulamalara tepki göstermek ve eğitimdeki sorunlara dikkati çekmek amacıyla bir günlük dersleri boykot etmek suretiyle eylem kararı aldı. Eylem kararına öncelikle Batı Trakya Türk azınlık dernekleri, DEB Partisi ve seçilmiş müftülükler destek verdiklerini açıkladı. Eyleme, 1.500'ün üzerine öğrencimizin eğitim gördüğü iki azınlık ortaokul ve lisesinin de dahil olması şüphesiz en doğru karar oldu. Azınlık sivil toplum kuruluşlarının söz konusu eyleme destek açıklamalarından sonra, azınlık siyasilerinin ve yerel yöneticilerinin de art arda destek açıklamalarında bulunduklarını da not edelim. Kurumların, siyasilerin, yerel yöneticilerin, kısaca herkesin desteği tabii ki çok önemli. Ancak bazı siyasi temsilcilerimizin desteklerini açıklarken, bunu tabiri caizse "yarım ağızla" yaptıkları da dikkatlerden kaçmıyor. Batı Trakya Türklerinin her türlü siyasi hareketine ve tepkisine antidemokratik, hedef gösterici ve ötekileştirici ithamlarla saldırıldığı malum. Azınlığın toplumsal tepki olaylarına desteğini açıklayacak bazı siyasi temsilcilerimizin de, toplum olarak haklı olduğumuz konular olsa dahi, hissetmeleri kuvvetle muhtemel endişe, tereddüt ve ikilemlerden bir şekilde kurtulmaları ve arınmaları gerekir. "Kuru yerden nem kapmaya" alışkın bir toplum olduğumuzu da bilerek şunu vurgulamak isterim ki; bu tespiti birilerini suçlamak için söylemiyorum. Benim gibi birçok kişinin yaptığı bir gözlemi dile getirmek istiyorum. Öğrenci velilerinden, velilerin seçtiği encümenlerden ve halktan yani tabandan gelen, daha sonra azınlık kurumlarının desteğiyle büyüyen bir hareketin toplumun tüm kesimlerini sürüklediğini de bir kez daha görmüş olduk. Demek ki artık toplum, bazı konularda temsilcilerinin önünde olabiliyor.
Encümenler Birliği'nin ilan ettiği 17 Aralık Cuma günkü boykota vesile olan olay, Cuma günü programının değiştirilmesi oldu. Cuma programının değiştirilmesini öngören karara, azınlık eğitimindeki diğer sorunlar da eklenince boykot yaklaşık yüzde yüzlük bir katılımla gerçekleşti. Okullarımızın çoğunda boykota katılım yüzde yüz oldu. Batı Trakya Türk Azınlığı "daha iyi bir azınlık eğitimi" için çok güçlü bir mesaj verdi. Deyim yerindeyse azınlık hep bir ağızdan "hak gaspına hayır" dedi. Bu boykotu sadece yüzde yüze yaklaşan bir katılım olarak okumak yetersiz olur kanısındayım. Azınlık toplumu, tüm algı operasyonlarına rağmen çocuğunu azınlık okuluna gönderen veliler, bir anlamda azınlık okullarına da sahip çıkmış oldular. Hep birlikte "çocuklarımız için daha iyi bir azınlık okulu istiyoruz" mesajı vermiş olduk. Azınlık okullarını zamanla "bitirme" gayretine karşı "biz okulumuzu yaşatmak istiyoruz" dedi azınlık velisi.
Batı Trakya Türk Toplumu, "daha iyi bir azınlık eğitimi" için çok güçlü bir mesaj verdi. Bu mesajı alması gereken öncelikle Eğitim Bakanlığı'dır. Ve tabii ki eyalet eğitim müdürü ve azınlık eğitiminden sorumlu bürokratlardır. Azınlık eğitimiyle ilgili olarak azınlığın taleplerine olumlu cevap vermeyecek, vurdumduymazlığa devam edecek bir anlayış bu saatten sonra en ufak bir iyi niyet iddiasında bulunamaz. "Biz kanunları uyguluyoruz" iddialarıyla azınlığın her türlü talebine olumsuz cevap veremez. Ümit edelim de mesajı alması gerekenler bunu doğru bir şekilde alırlar. Bu mesajı doğru bir şekilde okumak ve azınlığın haklı taleplerini yerine getirmek aslında Yunanistan’ın hukuki anlamda da bir yükümlülüğü. Bu yükümlülüğü görmezden gelmek ise demokrasi ve insan haklarıyla hiç bir şekilde bağdaşamaz.
Bundan sonra azınlık siyasilerine bir görev düşüyor. Batı Trakya Türk Azınlık insanının bu güçlü iradesini dikkate alarak, buna sahip çıkarak, toplumun taleplerini, beklentilerini dile getirmek. Daha iyi bir azınlık eğitimine ulaşmak amacıyla, azınlık ile devlet arasında diyalog ortamının sağlanması için güçlü bir sözcülük yapmak.
"Hak gaspına hayır" diyen, "Daha iyi bir azınlık eğitimi istiyoruz" diyen, beş binin üzerinde çocuğumuzun anne babalarının bu tavrı çok önemli. Bu kararlı duruş azınlık okulu ve azınlık eğitiminin geleceği açısından da ümit verici. Yeter ki bu kararlılık devam etsin ve canlı tutulsun.