11-05-2021
Bir ziyaretin ardından...
Uzun bir aradan sonra Türkiye'den bir yetkili Batı Trakya'yı ziyaret etti.
Uzun bir aradan sonra Türkiye'den bir yetkili Batı Trakya'yı ziyaret etti. Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, 5 - 6 Mayıs tarihlerinde Selanik ve Batı Trakya'yı kapsayan bir ziyaret gerçekleştirdi. Kıran ve beraberindeki heyet bu ziyarette Batı Trakya Türk azınlığının kurumlarını ziyaret edip, azınlık temsilcileriyle bir araya geldi.
Malum; Türkiye - Yunanistan arasındaki ilişkilerdeki gerginlik devam ediyor. Nisan ayında Ankara'da gerçekleşen Çavuşoğlu - Dendias arasındaki görüşmenin iki ülke arasındaki gerginliğin sona ermesine vesile olacağına inanmak isteyenlerden ve bunu ümit edenlerden biriydim. Ancak Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, "Gündemimizdeki konulardan biri de Batı Trakya Türk azınlığının sorunlarıydı" sözüne Dendias'ın beklenmedik bir şekilde tepki göstermesiyle başlayan ve sürekli tırmanan basın toplantısında yaşananlar bu ümitlerimizin ertelenmesine neden oldu.
Türkiye ne zaman "Türk azınlık"tan bahsetse Yunanistan bunu inkar etmeyi ihmal etmiyor. "Batı Trakya" ve "Türk azınlık" sözcüklerinin bir arada geçtiği her cümleye Yunanistan son dönemde yoğun bir tepki gösteriyor. Batı Trakya'da yaşayan azınlığın sorunlarını kabullenmeyi, konuşmayı, müzakere etmeyi bırakın, azınlığın varlığından bahseden bir cümleyi dahi kabul etmiyor. Her şeyden önce şunu ifade etmek gerektiğine inanıyorum: Batı Trakya Türk Azınlığı'nın milli kimliğini sürekli bir şekilde inkar etmek gerçekçi bir yaklaşım olamaz. Yunanistan, "Azınlık Türk değildir" tezini Lozan Antlaşması'na dayandırıyor ve antlaşmanın "Müslüman azınlık" öngördüğünü iddia ediyor. Burada birkaç noktayı dile getirmek isterim.
- Lozan Antlaşması azınlığın "milli kimliğini" tanımlamak için yapılmamıştır. Azınlığın o tarihten itibaren nasıl tanımlanacağını, adlandırılacağını kararlaştırmak için de yapılmamıştır.
- Kaldı ki Lozan Antlaşması İstanbul'da "Rum azınlık" değil, "Gayrimüslim azınlıklar"dan bahsetmektedir.
- Lozan Antlaşması, Batı Trakya'da ve İstanbul'daki azınlıklara tanınan hakların çerçevesini çizmek amacını gütmektedir.
- Lozan Antlaşması, azınlığımıza "Milli kimlik tanımlaması" yasağı getirmemiştir. Yani Lozan Antlaşması azınlığın kendisini "Türk" olarak tanımlamasına kesinlikle engel değildir.
- "Milli kimlik bilinci", "kimlik aidiyeti" gibi kavramlar birilerinin tercihine, takıntılarına, fobilerine, hatta anlaşmalara bağlı değil, toplumun kendi kolektif bilincine ve tercihlerine göre şekillenir. Bunu da kimse inkar edemez. İnkar etse de fark etmez. Bu durum dünya genelinde yaşanan olaylarla sabittir.
Gelelim, Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran'ın ziyaretine. Sayın Kıran'ın ziyareti, gergin geçen Dendias - Çavuşoğlu görüşmesinden sonra yapıldı. Bu ziyareti Yunan basını, hatta bir çok siyasetçi "tehdit ve tahrik" algısıyla değerlendirdi. "Türk Dışişleri Bakan Yardımcısı neden Batı Trakya'yı ziyaret ediyor"dan tutun da, "Madem özel ziyaret gerçekleştiriyor neden azınlık temsilcileri ve azınlık kurumlarını ziyaret ediyor"a kadar, "Neden özel bir ziyarette istediği açıklamaları yapıyor"a ve "Özel ziyaretler durdurulsun" önerisine kadar geniş bir yelpazede dile getirildi bu "tehdit ve tahrik" algılamaları.
Ne yazık ki ülkemiz Yunanistan, Batı Trakya Türk Azınlığı'nı ilgilendiren konulara, inkar, görmezden gelme, fobi, tehdit gibi kavramlarla yoğurduğu bir bakış açısıyla bakıyor. İşin üzücü tarafı bu durum zaman geçtikçe iyileşeceğine, ne yazık ki daha da vahim hale geliyor.
Kıran ve beraberindeki heyetin ziyaretine Yunanistan Dışişleri Bakanlığı klasik cevabını verdi. Yunanistan'ın Lozan Antlaşması'na saygılı olduğu, uluslararası hukuka bağlı olduğu gibi tartışmalı bir yanıt verdi. Batı Trakya'da şu kadar cami var, şu kadar okul var diyerek de bölgede her şeyin sütliman olduğu izlenimi verilmeye çalışıldı. Mesela bu cevapta okul sayısına bakarken, birden encümen seçimi yapılmayan ve encümen heyetlerinin tayin edildiği okul oranının ayrıntılarıyla anlatıldığını eyalet eğitim müdürlüğünün açıklaması geldi aklıma. Hatta pandemi döneminde, encümenlerin görev süresini bir yıl uzatmaktansa, encümenlerin görev sürelerinin sonlandıran ve seçimleri de 8 kez erteleyen zihniyeti düşündüm bir an! Neyse, konudan sapmayalım. Bir de kapatılan okullar geldi aklıma. Yine konudan uzaklaşıyorum ama bodrum katında ders yapan öğrenciler de var İskeçe Azınlık Ortaokul ve Lisesi'nde. Yani şu kadar okul var demek yetmiyor. Bilmem anlatabiliyor muyum? Neyse konumuza dönüyorum. Bir ayrıntı daha. Keşke, ülkemiz yöneticileri Lozan Antlaşması'nı sadece azınlığın milli kimliğini inkar etme ihtiyacını hissettiğinde hatırlamasa.
Konuk heyetin ziyaret devam ederken, Rodop YDP Milletvekili Evripidis Stilyanidis ve akabinde Rodop SİRİZA Milletvekili Dimitris Haritu da birer açıklama yaptı. Yunanistan'ın Lozan Antlaşması'na tam olarak saygı gösterdiğini iddia eden Stilyanidis, Türkiye'nin azınlığı Türkleştirmeye çalıştığını (!) ve azınlığı araç olarak kullandığı tezini bir kez daha ortaya attı. Stilyanidis'e göre; doğup büyüdüğü Batı Trakya'da ve Gümülcine'de yaşayan azınlık Türk değil, fakat Türkiye bu azınlığı Türkleştirmeye çalışıyor. Evet doğru okuyorsunuz. Sayın Stilyanidis bunu iddia ediyor. Bunları okuyunca iki ihtimal var diye düşünüyorum. Ya sayın Stilyanidis Gümülcine'de yaşamıyor, ya da biz yaşamıyoruz. Aynı bakış açısıyla bakan biri, birkaç hafta önce Patrik Vartholomeos'u ziyaret eden, İstanbul Rum azınlığını ziyaret eden ülkemiz Dışişleri Bakanı Dendias'ın da İstanbul Rum azınlığını "araç" olarak kullanmak amacıyla bunu yapmış olduğunu iddia edebilir.
Geçelim SİRİZA milletvekili Dimitris Haritu'nun değerlendirmesine ve önerisine. Sayın Haritu, seçimlerde partisinin azınlık adayını çok az bir farkla geçerek milletvekili seçildi. Son zamanlarda kendisinin azınlığa olan bakış açısında değişiklik olduğu ve "milliyetçi bir bakış açısını tercih ettiğine" dair azınlık içinde bir kanı oluştuğunu söylemek gerekir. Yaptığı açıklamalara da bakınca bu kanının doğruluğu ortaya çıkıyor bir anlamda. Kendisi, Türkiye'den yetkililerin yapacağı "özel" ziyaretlerin durdurulmasını öneriyor. Belli ki son ziyaretten oldukça rahatsız olmuş. Nedenini ve nedenlerini ayrıntılı bir şekilde açıklarsa kamuoyu da aydınlanmış olur.
Azınlığın kimliğini reddeden politika ve söylemleri alkışlayan, Türk azınlığı ülke genelinde "ötekileştiren" ve "tehdit unsuru" olarak lanse eden bu tür açıklamalara, azınlık üyesi siyasilerin de gereken karşılığı vermesi, daha doğrusu karşılıktan çok olayın doğru ve gerçek boyutunu hatırlatması da yerinde olacaktır, olması gereken budur.
Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sorunlarını, taleplerini, beklentilerini konuşmak, tartışmak ve değerlendirmek şöyle dursun, azınlığımızın milli kimliği bile hala inkar konusu, hala tartışma konusu olmaya devam ediyor. Vatandaşı olduğumuz Yunanistan devletinin Türk kimliğini reddetmesi ve bu konu karşısındaki katı tutumu, Batı Trakya Türk toplumunun sorunlarını konuşmayı, durumunu iyileştirmek için adım atmayı imkansız hale getiriyor. Bu felsefeyle azınlığın en basit sorunlarına çözüm talep etmek ve devletin bu sorunlara çözüm sunma ihtimali bile Yunanistan tarafından büyük bir taviz olarak değerlendiriliyor. Devlet yetkililerinin bu mantıksız, antidemokratik ve gerçekçilikten çok uzak politikadan vazgeçmek için çareler aramaları elzemdir.
Azınlığın kimliğine gelince. Batı Trakya Türk azınlığının milli kimliğini, "Türklüğünü" benimsenen ve uygulanan azınlık politikası uyarınca "kırmızı çizgi" haline getirip yıllarca inkar etmek inanın ki gerçeği değiştirmez. Her toplumun bir kolektif bilinci vardır. Batı Trakya'da yaşayan azınlığın da kolektif kimlik bilinci Türk kimlik bilincidir. Bu bir tehdit veya fobi vesilesi değildir ve olmamalıdır.
Batı Trakya Türklerinin kimliği inkar eden söylemlere, açıklamalara tepki gösterecek olanların "bedel" ödeyecekleri algısını yaratarak, olası tepkileri en aza indirme gayretleri de aslında boşa kürek çekmektir. Zira, Batı Trakya Türk Azınlığı bu konuda, geçmişte de olduğu gibi ne zaman tavır koyması gerekirse, gereken tavrı, gerektiği gibi ve gerektiği dozda ortaya koyar. Hiç şüpheniz olmasın...
Herkese sağlıklı, mutlu ve güzelliklerin paylaşıldığı bir bayram dilerim...